Jackson'ın favori dondurmacısına geldiler. Kumsal yanındaydı, duvarı kaplayan açık pencereler sayesinden denizin sesi ve kokusu duyuluyordu. İnsanlardan en uzak köşeye oturdular.
Muhtemelen sessize almak için Jinyoung telefonuyla uğraştığında garson geldi.
Daimi müşteri olan arkadaş canlısı Jackson tabii ki garsonla tanışıp yakın arkadaş olmuştu. Jaebeom'du.
"Hey Jack, nasılsın bugün?" Kocaman gülümsemişti Jackson'a ve omzunu sıkmıştı. Jinyoung bunu görmüştü çünkü bu cümleyi duyar duymaz garsonun yüzüne bakmıştı. Artık odağı telefonu değil Jackson ve garsondu.
Jackson yüzünü Jinyoung'a dmndürüp "Şu anlık harika gidiyor." Diyip yan bir gülüş atmıştı.
Minik bir diyalogdan sonra sipariş vermişlerdi. Yine baş başa kaldılar.
"Jack ha?" Diyip bir kaşını kaldırmıştı Jinyoung, hafiften gülümseyip.
Jackson kafasını salladı.
"Omuz teması ha?" Jackson'ın gülümsemesi genişlemişti. Kollarını masaya başını da ellerine yaslayıp Jinyoung'a yaklaştı.
"Şimdiden kıskandığın biri durumuna geldiysem, gururdan ağlayabilirim." Oyuncu yüz ifadesiyle söylemişti.
Kesinlikle göz temasını kesmiyorlardı. Arka masadan gelen bir bebeğin ağlama sesi, normalden yüksek sesle konuşan gençlerin sesi ya da tezgahtan gelen tabak, bardak sesleri; mekandaki hiçbir şey birbirlerinden dikkatlerini dağıtmalarını sağlamıyordu. Sadece ikisi vardı orda ve tüm ışıklar üstlerine dönmüştü.
"Jackson, kıskanç bir piçin tekiyim ben." Gözlerindeki duygu yoğunlaşmıştı. "Ama kıskanacak birini bulmak çok zor benim için ve galiba şu an karşımda ölümüne kıskanacağım biri var."
Jackson onun açık sözlü oluşuna bayılmıştı ve dediği şeyler vücudundaki kanın yüzüne toplanmasını, kalbinin hızlı atmasını sağlamıştı.
Jackson cevap vermemişti ama Jinyoung gözlerinden anlamıştı. O da ondan etkilenmişti, etkisi altındaydı.
Dondurmaları masaya koyup giden Jaebeom'dan sonra dondurmalara döndüler. İkisi de karşısındaki dikkat dağıtıcı kişiyi düşünüyordu. Sessizliği Jackson bozdu.
"Burda mı yaşıyorsun?"
Ağzı büyük bir lokmayla dolu olan Jinyoung zorla konuştu. "Hayır, okumak için geldim. Ailem sağ olsun ev tuttular bana yurtla da uğraşmadım." Ağzının içi gözükmesin diye eliyle kapatmaya çalışmıştı. Jackson'a çok tatlı geldi bu, gülümsedi.
"Şanslısın, ben burda yaşıyorum. Evden gidip geliyorum. Sıkmıyorlar ama onlarsız yaşamayı deneyimlemek istiyorum." Jinyoung anladığını belirtir şekilde kafasını salladı.
"İlerde deneyimlersin." Dedi.
Dondurmaları bitince dışarı çıktılar.
"Hadi denizin yanına gidelim." Diyip Jinyoung'u çekiştirmeye başladı Jackson. Bu kadar istekli oluşu Jinyoung'u mutlu etmişti.
Gülüşerek kumsala indiler. Artık kararan havayla yakınlardaki ağaçlara sarılan ledler parlıyordu. Onların haricinde kıyıya uzak yerlerde oturan kişiler vardı.
Ayakkabılarını çıkarıp ellerine aldılar. Jinyoung tereddüt etmeden Jackson'ın boş elini tuttu. Hızla dalgaların vurduğu yere koştu. Arkasından gelen Jackson'ın kıkırdamasıyla Jinyoung'da ona katıldı. Ayaklarına değen soğuk deniz suyuyla zıplaya zıplaya yürümeye başladılar.
İkisi de çok mutluydu. Andan çok memnundu ve bitsin istemiyorlardı.
Jinyoung Jackson'ı elinden hafif geriye çekip önüne geçti ve yüzüne döndü. İkisinin de yüzünde olan gülümseme birden gitmeye başladı. Bakışları yoğunlaştı.
"Su soğukmuş." Dedi Jackson anlık bir gülümseme koydu yüzüne ama yüz kaslarını yönetimeyiordu şu an. Sadece gözlerini açık tutup ona bakıyordu. Ellerini ayırıp Jinyoung'un beline sardı kolunu. Daha yanına çekti onu. Kokusunu duydu. Elini belinden sırtına çıkarıp Jinyoung'un istediği daha fazla teması giderdi, az da olsa. "Vücudun çok sıcak ama."
Jackson'ın sırtında gezen eliyle Jinyoung daha fazlasını istedi. Bir adım atıp ön bedenlerini birleştirdi. O da elini Jackson'ın boynuna doladı. Gözleri Jackson'ın dolgun dudaklarına takıldı.
"Dudakların" dedi gözlerini Jackson'ın gözlerine çıkararak "daha sıcak duruyor." İkisi de karşısından bir hareket bekledi birkaç saniye boyunca.
Aynı anda ikisi de pes edip yüzünü öne itti ve ortada buluştu dudakları.
Başından beri dokunmak istediği Jinyoung'un dudakları şimdi Jacksonınkilere değiyordu. Bunun düşüncesi kasıklarına bir kasılma yolladı. Kontrolü kaybetmek istemiyordu ama tadına bakmak istiyordu.
İkisi de yavaşça ağzını açtı ve Jackson onun üst dudağını emmeye başladı. Tahmin edemediği bir haz aldı. Yumuşacıktı dudakları ve tadı... onu baştan çıkarmıştı.
Jackson'ın alt dudağını emen Jinyoung kendisinden geçmişti. İkisi de dillerini kullanmaya başladığında aynı anda inlediler. Şu ana kadar bu kadar yoğun bir duygu yaşamamıştı ikisi de. Heyecanlı ve zevk içindeydiler.
Jackson ağzındaki dudağı sertçe emerken ısırınca daha sesli inledi Jinyoung. Jackson'a sürtmüştü kendisini. Hissettikleri sertlikten dolayı ikisi de gülümseyip nefes almak için ayrıldı. Birbiri alınlarına yaslandılar.
Vücutlarında olan ellerini daha fazla yer keşfetmek için dolandırdılar.
Jackson kafasını Jinyoung'un omzuna koyarak yüzünü boynuna döndürdü. Kokusunu içine çekti ve birkaç öpücük bıraktı. Hâlâ düzensiz olan nefeslerinden Jackson gülümsedi ve Jinyoung bunu boynunda olan dudaklarından hissetti. O da gülümsedi.
Boynuna bir öpücük daha bırakıp fısıldadı Jackson "Nefesimi kesiyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
teach (m)e • jinson
Hayran KurguJackson ağacın dibinde kitap okuyan çocuktan hoşlanır Sadece ruhları değil bedenleri de eşleşir