0.7

482 47 22
                                    

•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•

Donghyuck normale göre biraz daha halsiz kalkmıştı. Fakat bugün zinde olması lazımdı çünkü online sınavı vardı. Ayağa kalktığında başının dönmesi ile geri yatağa oturmuştu. Ardından öksürdüğünde ise hasta olduğunu anlamıştı, sebebide gayet belliydi. Cam bütün gece açıktı.

Aşşağıya halsiz adımlarla indiğinde annesi oğlunun yüzünü görünce endişelenmişti. Donghyuck ise "cam açık kalmış" demişti. Ama sesini kendisi bile duyamamıştı, neyseki kadın anlamıştı oğlunun hasta olduğunu. Kahvaltının yanında sıcak bir bitki çayı yapıp oğluna vermişti. Her ne kadar doktora gitmek istesede oğlu sadece ağrı kesici vermesi gerektiğini söylemişti. Sınavı vardı ve doktora giderse giremezdi.

Kendini daha rahat hissettiğinde odasına geçmiş ve ağrı kesicisini içimişti. Birazdan başındaki ağrı geçer diye umarak bilgisayarını açmış ve derse girmek için saati beklemişti.

Saat neredeyse 11:30 olmuştu. Mark halen yataktaydı ama. Annesi oğlunun kapısını tıklamadan sertçe açıp Mark'ı azarlamaya başlamıştı "kalk artık dersine geç kalıcaksın" "git odadan anne" "Mark kalk yata-" "anne odadan çık!" kadın ağzında gevelediği 'terbiyesiz' kelimesini söyleyerek odadan çıkmıştı, kapıyı sertçe kapatarak.

Mark ise sabah sabah başına ağrıtan kadın ile zorda olsa uyanmıştı.

Her ne kadar derse girmek istemesede annesi ile tartışmak istemediği için gitmişti. İki gündür ingilizce vardı, ve Mark'ın buna ihtiyacı olmadığını bilmesine rağmen zorla sokuyordu.

Hadi ama, Mark'ın ana dili bile ingilizce. Neden görüyor ki ?

Donghyuck sınavının bok gibi geçmesi ile yatağına atlamıştı. Neden ingilizce vardı ki ? Başının ağrısı da geçmemişti. Açıkçası bugün Mark ile konuşabileceğini bile sanmıyordu. Ama Mark'ı bir gün olmasına rağmen çok özlemişti.

Mark'ı uzun zamandır düşünüyordu. Neredeyse bir saat olmuştu ve Mark halen aklındaydı. Yattığı yataktan kalkıp camın önüne geçmişti. Camı açıktı fakat Mark masasında kulaklığını takmış ekrana bakıyordu. Muhtemelen dersteydi.

Mark dersten sıkılmış bir şekilde görüntüsünü kapatmıştı. Kulaklığını çıkaracakken gözü cama takılmıştı. Tek arkadaşı Donghyuck onu izliyordu. Bu onu mutlu etmişti. Gülümseyip el sallamıştı. Karşılığını da almıştı. Ekranı kapatıp dersten çıkmış ve camın önüne geçmişti. Aklına gelen şey ile eli ile '1 dakika' işareti yapıp masasına geri geçmişti.

Çizdiği resmi göstericekti.

Her ne kadar tedirgin olsa da resmi eline almış ve son kez bakmıştı. Her şey güzel gözüküyordu. Eline kağıt ve kalem aldıktan sonra camın önüne geçmiş ve karşısındaki güzel gülümsemeye sahip olan çocuğa bakmıştı. Her ne kadar daha da izlemek istesede kafasını iki yana sallayıp kağıda yazmıştı,

"Çizdiğim resmi göstereceğim"

Donghyuck heycanla kafa sallamış ve Mark'a bakmıştı. Mark ise gülümseyip yanındaki kağıdı Donghyuck'a döndürüp göstermişti.

Donghyuck sonradan anladığı şey ile ağzı açılmıştı. Mark onu mu çizmişti ? Çok saçmaydı, ağlıyacaktı resmen. İlk defa böyle bir şey olmuştu. Mark'a döndüğünde güzel gülümsemesini bahşetmişti. O an kağıda yazmayı unutup direkt bağırmıştı "Mark bu çok güzel, çok teşekkür ederim"

Mark bu dediğine karşın sadece ağzına daha da geniş bir gülümseme yerleştirmişti.

Donghyuck resmini sevmişti.

•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•
°
°
°
Boş bir bölümdü ama olsun. Umarım sıkıcı geçmiyordur.

Hepinizi seviyorum <3

Neighbor Across √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin