─thirteen

418 58 9
                                    

"Acaba Haechan'ın dedikleriyle bir alakası olabilir mi bunların?"

Yuta'dan gelen 20.ci aramayı da duymazdan gelip, Jungwoo'ya sarıldığımda oda bana sarılmış sırtımı sıvazlamıştı.

"Bilmem."

Omuz silkip karşımdaki televizyona bakarken zilin çalmasıyla Jungwoo ayaklanıp kapıya ilerlemiş bende koltuğa uzanmıştım.

"Onu görmek istiyorum."

Jungwoo'yu dinlemeden içeriye giren Yuta'yı fark ettiğim gibi gözlerimi kapatmış uyuyor gibi yapmıştım. Konuşmak istemiyordum mümkün olduğunca kaçıp duracaktım.

Koltuğun yanındaki sehpada biraz hareketlenme fark ettiğimde oraya oturduğunu fark etmiştim ve daha sonra da saçlarımın arasına öpücük kondurmuştu. Ağlamak istemiyordum, şu an asla olmazdı.

"Bir şeyler açıklamak ister misin? O kadın kimdi mesela? Sicheng'i bu duruma düşürecek şey neydi?"

Jungwoo, bunları soramayacak olduğumu ama deli gibi de merak ettiğimi biliyordu.

"Bunu, bu durumu ilk başta ona anlatmak istiyorum. Ama onu kıracak hiç bir şey yapmadım, yani isteyerek olmadı."

"Sadece o hamile kadının seninle ilgisi olup olmadığını merak ediyorum, var mı yok mu?"

Sakince ikisinin arasında geçen konuşmayı dinlerken kalbimin göğüs kafesimi parçalamak ister gibi atıp durduğunu fark eder etmez duyulmaması için dua etmeye başlamıştım.

"Hiç biri isteyerek olmadı."

Oflayıp ayaklandığı gibi evden çıkarken, Yuta'nın oturduğu yere Jungwoo geçmiş yavaşca omzumu dürtüklemişti.

"Ne düşünüyorsun?"

Yattığım yerde doğrulup saçlarımı geriye atarken derin bir nefes bıraktım, düşünmeyecektim. Düşünmemi gerektiren bir durum yoktu.

"Haechan seni arıyor."

Konuyu değiştirmek için sessize alınmış telefonun ekranını gösterdiğimde, konuşmak istemeyeceğimi anlamış eline telefonunu alarak mutfağa ilerlemişti bende geri yattığım yere uzanmak isterken elime değen mektupla gözlerimi devirmiştim. Tekrardan mı başlıyorduk?

'Karşılaştığın her şey bir tesadüf."

Mektubu masanın üzerine atıp geri koltuğa uzandığımda, Jungwoo içeriye girip üstümdeki yorganı çekmiş, çektiği gibi de beni kaldırmak için türlü türlü yolları denemişti. Bugün bol bol çikolata yeyip film izlemeyecek miydik?

"Ya kalk hadi!"

"Neden? Uyumak istiyorum!"

"Sayın gerizekalı, eğer Bay Kim'in dersine 1 saat daha girmezsen dersten kalacağını biliyor muydun?"

Kısa bir süreliğine Jungwoo ile göz göze geldiğimde, hatırladıklarımla kendimi boğma isteğim artmıştı. Yuta ile genellikle çarşamba günü, yani bugün buluşurduk ve ben sırf günlerimiz çakışabilsin diye bugünümün boş olduğunu dersim olmadığını söylerdim. Notları da her gece olduğu gibi Haechan'dan alır dinlemediğim derse çalışmaya çalışırdım. Sevdiğiniz adam için en ufak bir şey yapıp karşılığını alamayınca hemen pişman olurdunuz. Hiç şaşmazdı.

"Sicheng yarım saatin kaldı."

Başımla Jungwoo'yu onaylayıp hemen girişteki banyoya adımlarken aklımdaki bir çok anımızı silmek istiyordum. Aslında bunun beni üzmesi de saçmaydı. Bir kaç öpücükten umutlanmam saçmalıktı. Tamamen saçmalık! Aramızda resmi bir şey olmamıştı, onda ne ifade ediyordum bilmiyordum ve gördüğüm kadarıyla da baba olmaya hazırlanıyordu. Belki de sadece eğlenmek istemişti işte. Üzerimdeki pijamaları çıkarıp kirli sepete atarken suyumu ayarlamış çabucak duşumu alırken Jungwoo'nun iki kere kapımı tıklatmasıyla bornozumu üzerime giydiğim gibi koşarak odaya gitmiş, durulanır durulanmaz kıyafetlerimi giydiğim gibi de aşağı inmiştim. Oturma odasındaki telefonumu elime aldığım gibi evden çıkarken Jungwoo'nun arabasına bindiğim gibi her şeyi idrak etmem zor olmamıştı.

"Ne işin var senin burada?"

"Bunu tak, üşütürsün."

Bana uzattığı şapkaya göz ucuyla bakıp arabadan inmek için kapıya yeltendiğimde, inmemem için önce kapıları kilitleyip sonra da son gaz arabayı sürmüştü.

"Okula gitmem gerek."

"Devamsızlıklarını sildirdim."

"Yine de gitmem gerek."

"Konuştuktan sonra gidersin."

Beni umursamayıp birde üstüne şarkı açtığında, o şarkıya eşlik edip kafasıyla dans ederken kendi kendime, daha normal birini bulup neden onu sevmediysem, diye düşünmüş ama 10 saniye içinde Yutayla göz göze gelir gelmez aslında kendi kendime konuşmadığımı fark etmiş kafamı cama yaslayarak yolu izlemeye başlamıştım.

"Nereye gidiyoruz?"

"Güzel bir yere."

Verdiği cevapla gözlerimi devirmiş. Arkadaki montu alarak üstüme örttüğüm gibi sımsıkı sarılarak tekrardan başımı cama yaslamıştım. Herhangi bir şey düşünmek istemiyordum, hatta okuldaki bir senemi dondurarak tam bir sene hiç sıkılmadan uyuyabilirdim de.

-

Gözlerimi araladığımda Yuta'yla göz göze gelmiş her şeyi yavaş yavaş idrak etmeye başlarken ona dolanmış kollarımı çektiğim gibi yerde ki ayakkabılarımı giymeye başlamış, ayaklandığım gibi de odadan dışarı çıkmıştım. Bu kadar yakın temasa daha fazla katlanamazdım, eğer gidebilirsem bir an önce gitmek istiyordum.

"Önce kahvaltı yapalım mı?"

"Hayır, konuş sonra da gidelim."

Bulunduğum dağlık alanda tek başıma arabam olmadan çıkamayacağımı bildiğimden koltuğa oturmuş onunda yanıma oturmasını beklemiştim. Ama o, mutfak olduğunu düşündüğüm yere ilerlemiş bir kaç dakika sonra elinde çabak çatallarla geri dönmüştü. Zaten onunla aynı yerde bulunmak beni geriyordu, neden konuşmak için beni buraya getirmişti ki?

"Her seni görmeye geldiğimde uyuyor numarası yapardın çünkü."

Kaşlarım çatılı bir şekilde kollarımı göğsümde doladığım gibi bacağımı sallarken en sonunda sıkılıp elimi cebime atıp telefonumu yoklamıştım. Bir kaç dakika sonra pes edip bulamadığımda yanımdaki monta uzanırken Yuta içeriye girmiş, ne yaptığıma bakıyorken elindeki telefonumu gülerek cebine atmıştı.

"Telefon yasak Sicheng."

Sinirle elimdeki montu yere attığımda derin bir nefes bırakıp duvardaki boydan cama ilerlemiş dışarıyı seyretmeye başlamıştım. Konuşacak bir şey yoktu ve sanki aramızda bir şeyler olmuş gibi bana açıklama yapmaya çalışıyordu. Bir kaç öpücükle kimse kimsenin sevgilisi olmazdı, ya da ne bileyim arada hiç bir şey yoktu işte.

Yaklaşık yarım saat sonra her şeyi hazırladığını belirtip yanıma geldiği gibi elimi tutmasıyla hiç bir şey yapmadan onunla adımlamış götürdüğü masaya oturmuştum.

---
Selam, umarım beni ve ficimi
unutmamışsınızdır :"(
---

kırmızı çizgi, yuwinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin