"Baban senin için güzel şeyler düşünüyor Airi. Üzülme tamam mı? Sadece biraz bekle."
Kucağımdaki miniği pışpışlayıp başının üzerinden öptüğümde geri küvete koymuş, sanki görebilmiş gibi el sallamıştım. Bir çok bebeğin olduğu yerden çıkıp üstümdeki önlükten kurtulduğumda Yuta'nın camın kenarında hâlâ Airi'yi izlediğini gördüm. Evet, bebeğine annesinin ismini koymuştu.
"Sence ben ona bakabilir miyim?"
Yanına ulaştığımda kafasını boynuma koyduğu gibi biraz beklemiş sonra da aklındakileri söylemişti.
"Neden bakamayasın ki?"
"Airi, eskiden çocukları seven biriyle evlenmem gerektiğini çünkü asla kendime bakamadığımı ve çocuğuma bakamayacağımı söylerdi. Haklı sanırım, onu kucağıma almaya bile korkuyorum."
Gözyaşları gözlerinden boynuma süzüldüğünde aslında şuan ki pozisyonumuzun yanlış olduğunu bilsem de ona sarılmış saçlarını okşamıştım.
"Sen dünyanın en iyi babası olacaksın Yuta. Lütfen, böyle söyleme."
2 Hafta sonra;
"Bebeğin babası nerede?"
Hemşirenin sorduklarıyla, iyice gerilmiş Airi'yi kucağımda pışpışlamaya devam etmiştim. Yuta, Airi'ye bakamayacağını söyleyerek kaçmayı tercih etmişti.
"Babası onu evde bekliyor, babasına ben götüreceğim onu."
"Pekala, şurayı imzalar mısınız?"
Önümdeki bir kaç kağıdı imzalamış, iyi günler dileyerek hastaneden çıktığım gibi taksiye atlamıştım. Bacağımın üzerinde duran pusette Airi'yi kontrol ederken diğer yandan Yuta'yı arıyordum ama kapalıydı telefonu.
Telefonumun çalmasıyla belki Yuta arıyordur diye düşünerek telefonu açmış, Lucas'ın sesini duyduğum gibi oflamıştım.
"Ne oldu birden?"
"Yuta aramalarıma cevap vermiyor Lucas. Kafa dinleyeceğim, 2 haftaya döneceğim dedi ama yok ortalıklarda."
"Airi'yi sen mi aldın yani?"
"Evet, bu sorun değil ama Airi annesini kaybetti ve babasıyla büyümek isteyecek."
"Pekala, ben Japonyada ki arkadaşlarını arayacağım belki biliyordur."
"Tamam bir şey duyarsan haber et."
Telefonu kapattığım gibi taksiciye Yuta'nın evini söylemiş, Airi ile ilgilenirken yaklaşık 15 dakika sonra evine geldiğim gibi ücreti ödeyerek eve ilerlemiştim. Lucas, Airi doğduğundan dolayı Jungwoo ile bir ev tutmuş anahtarını kısa bir süreliğine bana vermişti. İçeriye girerek Airi'yi pusetiyle beraber koltuğa bırakmış, biraz huysuzlanmasıyla kucağıma aldığım gibi kafasını omzuma yaslayarak sırtını okşamıştım.
"Sana evi gezdirmemi ister misin?"
Beni onaylamayacağını bildiğimden biraz vakit geçsin diye, sırayla evi dolaşmıştım.
"Burası da babanın odası!"
Bir kaç yeri dolaşıp son olarak Yuta'nın odasına geldiğimde onu yatağa yatırmış, yanlarına yastık koyarak sıcak olduğundan dolayı üstüme Yuta'nın tşörtlerinden birini geçirdiğim gibi geri Airi'nin yanına uzanmıştım.
"Baban şu aralar kendinde değil. Annen melek olduğu için biraz üzülüyor, ama geçecek. Baban sana çok iyi bakacak üzülme olur mu?"
Parmağımı tutan eline minik bir öpücük kondurmuş, gözlerimi kapayarak bende uyumaya çalışmıştım.
---
Gözlerimi açtığım gibi Yuta'yla karşılaşmış, onu görür görmez sevincimi engelleyememiştim. Gelmesi Airi için çok iyi olmuştu. Ve şey onu çok özlemiştim.
"Günaydın, yoksa iyi geceler mi demeliyim?"
Saate bakıp uyku sersemliğiyle gülümsediğinde, gülüşünde eriyeceğimi düşünerek kendime gelmiş, koltukta oturur pozisyona geçmiştim. Yuta da Airi'nin başına minik bir öpücük kondurduğunda gülümseyerek onları izlemiştim.
"Sana da tatlı rüyalar prensesim."
Airi bizim aksimize hâlâ mışıl mışıl uyuyordu. Ben onları izlerken Yuta uzun süre gülümseyerek beni izlemişti ve bir anda üstümdeki tşörtünü çekmesiyle beni uzunca öpmüştü. Tabii bir süre sonra bende ister istemez karşılık vermiştim ve en az 2 dakika kadar öpüşmüştük.
"Evlen benimle."
Duyduklarımın hayal ürünü olduğunu düşünerek aptal aptal sırıtmaya devam etmiş ağzımdan bir "Ne!" çıkarmıştım.
"Duydun işte, evlen benimle. Evlenelim Dong Sicheng. Mektupta her şey yeni başlıyor diyordu. Her şey yeni başlıyor Sicheng. Bizim hikayemiz daha yeni başlıyor."
Hangi ara omzuna çıkardığım bilmediğim elimi çekmiş, yüzüne bakarken o devam etmişti.
"Sen, ben ve Airi. Güzel bir aile olabiliriz. Benimle evlen."
---
Odaya çıkıp, banyoya girdiğimde bugün olanlara inanamayarak elimi yüzümü yıkamış yüzümü duruladıktan sonra diş fırçama uzanmış uyuşuk bir şekilde dişlerimi fırçalamaya başlamıştım. Saat gece çoktan 11 olmuştu.
Gözlerimi zar zor açarken içeriye Yuta'nın girip belime sarılmasıyla afallamış, tebessüm ederek işime devam etmiştim.
Oda omzumu öptüğü gibi benimle dalga geçmişti.
"Benim karım ne güzel kokuyor böyle."
Kafasına vurmuş diş fırçası ağzımdayken gülebilmiştim. Oda beni umursamamış omzuma bir öpücük koyarak başını omzuma yasladığı gibi daha sıkı sıkı sarılmıştı ve ben bu şartlar altında zar zor ağzımı durulamıştım.
"Yuta artık beni bıraksan?"
Yuta'nın kolları arasında dönerek onunla yüz yüze gelmiş ona bakarken o daha da sıkı sarılmıştı.
"Seni bırakmak istemiyorum, seni sonsuza kadar yanımda tutmak istiyorum. Sonsuza kadar böyle durabiliriz mesela."
Kollarımı boynuna koyduğum gibi sarılmış bir kaç dakika öyle kalmıştık. Ta ki ben Airi'nin kesik kesik ağlayışını duyana dek.
Kollarımı Yuta'dan ayırmış, iki yastığın ortasında kesik kesik sanki nefes alamıyormuş gibi ağlayan Airi'yi kucaklamış, başını omzuma yerleştirirken gözlerimi yumduğum gibi elimi sırtında gezdirmiştim. O her ağlamaya çalışınca, canım yanıyordu. O kadar canım yanıyordu ki, nefes alabilse başka bir şey istemiyordum.
"Airi, her şey güzel olacak. Lütfen ağlama olur mu?"
Bir kaç defa onu başından öpmüş, sakinleştiğinde de sırtını okşamaya devam etmiştim.
"Söz veriyorum bundan sonra her gece seni kontrol edeceğim. Lütfen bizi bırakma olur mu?"
---
Selam, nasılsınız bakalım??🤎
Diğer bölümlerde bu tarz olacak,
evlendikleri bölümü yazmak istemiyorum
böyle kısa kısa bebekleriyle olan anılar yazmak
istiyorum. Finalimiz çok yakın :")
---
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kırmızı çizgi, yuwin
Short StoryTanrı yarattığı insanların sadece bir kaç tanesini özel kılmış onların her birine yetenek vermişti. #lucas #yuta #haechan #sicheng ─tamamlandı. 140620|260920