Saat tam on ikiye vurduğunda Adrian ipi tutuşturdu. Ayağa kalktılar ve bir çember oluşturup el ele tutuştular. Normalde bu ayinde çember çok daha fazla kişi ile oluşturulur, ortaya kanı akıtılacak masum geçer ve kutsal sözler söylenirdi. Sonrasında ortada şeytanın hançeri belirirdi. Bu kutsal denilen görevi gerçekleştirmek için şeytanın elçisi gelir, şeytanın hançerini eline alır kutsal sözler tekrarlanır ve şeytanın elçisi masumun şah damarına acımasızca bir kesik açardı. Kan akmaya başladığı anda ateş kendiliğinden sönerdi. Masumun kanı boşalır, karanlığın içinde tek başına bırakılır, can çekişir ve sessizce son nefesini verirdi. Adrian daha önce bir kez bu korkunç ayine katılmıştı. Hatırladığı kadarıyla ayini yönetmeye çalıştı. Fakat bu ayinde kutsal denilen kuralların bir çoğu çiğneniyordu. Herkes tedirgindi. Adrian kutsal sözleri söylemeye başladı. Grup arkasından bağırarak tekrar ediyordu. İki tekrardan sonra dışarıdan çok güçlü bir uğultu geldi. Gençler az kalsın ellerini bırakıp kulaklarına götürüyorlardı. Adrian bağırdı:
-Sakın ellerinizi bırakmayın! Eğer bırakırsanız ayin bozulur! Çok az olan gücümüzü de kaybederiz!
Zar zor devam ettiler. Dışarıdan Bayan Walker'ın sesi duyuluyordu. "Seni çağırıyorum yüce Lucifer hainleri cezalandırmak için!!" "Seni çağırıyorum yüce Lucifer hakedenlere hakettiğini vermek için!!" Yeni bir uğultu duyuldu. Bu seferki çok daha güçlüydü. Perdeler savrulmaya, kapı ve camlar açılıp kapanmaya başladı. Eleanor ve Betsy yere düştü. Grubun çemberi zaten bozulmuştu. Adrian:
-Victor! Leo! Yakınımda durun. Bayan Walker şeytanı çağırdı! Lucifer burada, Betsy ve Eleanor'un zihnini ele geçirmeye çalışıyor. Buna engel olmalıyız!
Betsy ve Eleanor'un gözleri kaymış ve kanlar akıyordu. Adrian Betsy'nin yanına gitti, eğildi:
-Betsy! Sakın kendini bırakma, Liza'yı düşün! Onu ne kadar sevdiğini düşün, Liza'yı nasıl öldürdüklerini düşün Betsy! Sakın teslim olma, sakın pes etme!
Kalktı ve Eleanor'un yanına gitti:
-Eleanor! Beni duyuyorsun biliyorum! Onu ancak sevginiz ile yenebilirsiniz! Liza'yı ne kadar sevdiğini düşün Eleanor! Haydi kızlar sakın teslim olmayın!
Eleanor ve Betsy'nin önce gözleri normale döndü ama hâlâ iyi değillerdi. Adrian
-Devam edin kızlar! Başarıyorsunuz! Onu yeniyorsunuz!
Sonra Eleanor ve Betsy yavaş yavaş ayağa kalkmaya başladı. Sonrasında da uğultu kesildi. Leo ve Betsy sarılıyordu. Adrian:
-Onu yendiğiniz için kızıp gitti muhtemelen. Kızlar siz şeytanı yendiniz!
Eleanor sordu:
-Victor nerede!?
Eleanor'un sorusunun hemen ardından acı bir bağırış duyuldu:
-Eleanor! Dışarıdayım! Kurtarın benii!
-Bu Victor'un sesi!
Grup koşarak dışarı çıktı. Bahçe âdeta bir katliam için hazırlanmıştı. Ortaya uzun bir direk dikilmiş, Victor'u da direğe bağlamışlardı. Etrafında da beş tane idam sehpası vardı. Ve her birinin başında birer hizmerkâr. Adrian fısıldadı:
-Bir arada durmalıyız. O çok güçlü. Birlikte hareket etmezsek tek bir hareketiyle dağılırız. Çok az bir şansımız bile olmaz.
Bayan Walker eliye bazı işaretler yapmaya başladı. Gök gürüldüyor, şimşek çakıyordu. Bayan Walker işaretler yapmaya devam ettikçe gençler güçlerini kaybediyor, zayıflıyordu. Adrian:
-Kendinizi bırakmayın, bizi öldürecekler...
Devam edemeden yere yığıldılar.
Victor bağırıyordu:
-Hayır! Yapmayın lütfen!
Bayan Walker hizmetkârlarına emir verdi:
-Alın onları ve idam sehpalarına getirin!
Victor umutsuzca bağırımaya devam ediyordu:
-Eleanor! Betsy! Leo! Adrian! Açın gözlerinizi lütfen, ÖLECEĞİZ!!
Gençler gözlerini açtığında elleri bağlanmış, boyunlarında sıkı bir ip, altlarında da uyduruktan birer tabure vardı. Artık hayatları tamamen ayaklarının altındakı uyduruk tabureye bağlıydı. Bayan Walker konuştu:
-İşte o çok merak ettiğiniz kanlı ay ayinimiz başlıyor. Ve masum kurbanımız da ortada. (Victor'ı işaret ediyordu.)
Eleanor:
-Ona dokunma!
-Çok üzgünüm tatlım ama acımasız geleneklerimiz bunu gerektiriyor. Ama merak etme çok fazla ayrı kalmayacaksınız, hemen arkasından sizide göndereceğim.
Sırıttı. Gençlerin artık hiçbir umudu kalmamıştı. Sessizce ölümlerini bekliyorlardı. Ve Bayan Walker ayini başlattı. Tüm hizmetkârların kafası arkaya doğru gitti, göz bebekleri kaydı, ve gözlerinden kanlar akmaya başladı.
Bayan Walker yine elleriyle işaretler yapıyor, kutsal sözleri söylüyordu. Ama Bayan Walker'ın yüzündeki o gururlu ifade gitmişti. Bir sorun var gibi görünüyordu. Kendi kendine mırıldanmaya başladı:
-Neden gelmiyor bu hançer?
O sırada arkadan bir ses geldi. Morgan şeytanın hançeri elinde, onlara doğru geliyordu.
-Ne oluyor orada?
Bayan Walker hançeri görünce belli ki çok korkmuştu:
-Sakın buraya yaklaşma, bu senin için iyi olmaz!
Konuşurken o her zamanki kendinden emin kadın yoktu. Göz korkutmaya çalıştığı belliydi. Morgan:
-Seni neden dinleyeyim? Şeytanın hançeri bende, seni öldürebilirim.
Morgan'ın korkusuzca yaklaştığını gören Bayan Walker daha fazla risk almak istemedi. Kollarını açtı ve:
-Gelin çocuklarım, gidiyoruz!
Hizmetkârları yanında el ele tutuştu ve karanlıkta yok oldular. Morgan da koşarak gençlerin yanlarına geldi. Sırayla hepsini çözdü. Adrian sordu:
- Morgan neden geldin? Evdeyken çok net konuşuyordun.
- Aslında bilmiyorum. Evde kendimi kötü hissetim ve size birşey olursa kendimi affedemem diye düşündüm. Belkide sizin zor bir durumda olduğunuz içime doğdu.
- Şeytanın hançerini nasıl buldun peki?
- Gelirken sanırım sizin ayin yaptığınız sınıfta ışıklar yanıp sönüyordu. İçeri girdim ve hançer oradaydı. Bu ayini doğru yaptiginiz anlamina geliyor galiba. Sonrada sizin seslerinizi duydum ve yaniniza geldim. Bayan Walker da hançeri görür görmez toz olup gitti.
- Yani söylenenler doğruymuş. Onu yenebiliriz!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeytanın Elçisi
Misterio / SuspensoSıradan bir hayat süren liseli öğrenciler, okul bodrumunda yaşanan gizli olayları öğrenir ve hayatları alt üst olur...