Bölüm-17 Doktor Jason

22 9 4
                                        

Marquis Betsy ve Adrian, ormanda oradan oraya dolanan bağırıp çağıran Leo'nun ayaklarının dibine ışınlanmışlardı. Leo kanlar içinde üç bedeni görünce şok oldu. Gözleriyle hepsini süzdü ve Betsy'de kaldı. Bağırmaya başladı. Sesleri duyan Eleanor ve Morgan koşarak geldiler. Eleanor sessizce küfür etti. Leo, Betsy'nin cansız bedenine sarıldı. Kendini kontrol edemiyor, göz yaşlarını tutamıyordu. Çığlıkları âdeta yürek parçalıyordu. Onu öpüyor, saçlarını kokluyordu. "Yalvarırım aç gözlerini Betsy! Yalvarırım!" Eleanor'da Leo'dan farksızdı. Dizlerinin üzerine çökmüş, küçük bir çocuk gibi elleriyle yüzünü kapatmış ağlıyordu. Bu sırada tek aklı başında olan Morgan sırasıyla Marquis, Betsy ve Adrian'ın nabzını kontrol etti.
-Hey! Hey buraya gelin! Adrian yaşıyor! Adrian yaşıyor!
Leo ve Eleanor onu dinlemedi bile.  Adrian da onlarla çok ilgilenmiyordu. O kadar sevinmişti ki ne yapacağını bilemiyordu. Adrian'ı dudağından öptü. Bir daha ve bir daha öptü. Sıkıca sarıldı.   Sonra biraz daha aklını başına topladı ve Adrian'ın yaralarıyla ilgilenmeye başladı. Tişörtünü çıkardı ve Adrian'ın kanayan yarasına bastırdı. Arkasına döndüğünde ise yıkılmış olan Leo ve Eleanor'u fark etti. Onların yanına gitti. Leo'nun omzuna elini koydu. "Çok üzgünüm." Eleanor'a yaklaştı. Eleanor onun boynuna atladı ve hıçkırıklara boğuldu. Saçını okşadı ve sessizce " Şşş! Sakin ol. Tamam geçti." dedi. "Geçmiyor Morgan! Geçmiyor!"
Morgan:
-Gençler artık gerçekten toparlanmamız gerekiyor.
Hepsi bunun farkındaydı ama harekete geçmek istemiyorlardı. Leo cesetleri göstererek konuştu :
-Onları Victor'un yanına gömelim.

Cenaze işlerini hallettikten sonra ağaç eve geri döndüler. Leo bir türlü kendini toparlayamıyordu. Sanki o eski güçlü Leo gitmiş yerine ufacık bir çocuk gelmişti. Eleanor normal davranmaya çalışıyordu ama onu az çok tanıyan biri ne kadar buruk olduğunu fark ederdi. Morgan ise Adrian'ı bir saniye yalnız bırakmıyor, hep onunla ilgileniyordu. Ağaç evdeki küçük ilk yardım çantasıyla Adrian'a pansuman yapıyordu. Eleanor koltukta yatan Adrian ve baş ucunda oturan Morgan'ın yanına geldi. Eleanor:
-Nasıl oldu?
-Açıkçası bilmiyorum ama geldiğimizden beri ne gözünü açıyor ne de konuşuyor.
-Morgan, olayın üstünden daha birkaç saat geçti herhangi bir tepki vermemesi normal olabilir ama onu burada basit pansuman malzemeleriyle tedavi edemeyeceğini biliyorsun değil mi?
-Başka ne yapabilirim ki? Hastaneye gidip cehennemde sırtına ok atıldı diyemeyiz ya.
Eleanor güldü ve kafasını çevirdi. Zorlamayla güldüğü anlaşılıyordu. Morgan elini Eleanor'un omzuna koydu.
-Sen çok güçlü bir kızsın Eleanor inan bana.
Eleanor'un gözleri dolmuştu. Yavaşça Morgan'a doğru döndü:
-Ben hiç öyle düşünmüyorum. Şu halime bir bak. Ağlamadan konuşamıyorum bile artık.
-Eleanor kendine çok yükleniyorsun. Senin yerinde başka biri olsaydı ayakta duramazdı emin ol. Sen daha yeni...
-Daha yeni iki arkadaşımı ve sevgilimi kaybettim.
-Ben özür dilerim Eleanor yani öyle demek istemedim.
Sarıldılar.
-Dert etme. Yanlış birşey söylemedin. E senin bu kadar sağlam durma sırrın ne bakalım?
-Galiba Adrian'ın hâlâ nefes alıyor olması. Onun uyanması için nelerimi vermezdim ki! Bu arada Leo ne yapıyor?
-İçeride uyuyor. Zaten uyumaktan başka birşey yapmıyor. Acısını bu şekilde dindirebileceğini sanıyor.

Bir süre sessiz kaldılar. Sonra Eleanor konuştu:
-Bundan sonra ne yapacağız Morgan? Ne zaman size baktığımda sizi son görüşüm mü diye düşünmeyi bırakabileceğim? Bizden daha kaç can alacak bunlar?
-Bilmiyorum Eleanor. Aynı şeyleri bende düşünüyorum ama gerçekten bilmiyorum. Margaret öldü ama Lucifer'ın duracağını hiç sanmıyorum.

Onlar konuşurken Brian ve Phill geldi. Phill, Adrian'ı yaralı görünce çok şaşırdı ve sordu:
-Neler oldu böyle? Marquis nerede? Ona bir türlü ulaşamadım. Ayrıca Adrian'a ne oldu?
Morgan hızlıca olanları anlattı. Brian:
-Morgan, Adrian'ın yarası çok derin. Bu pansumanlar sadece zaman kazandırır, bir çözüm olmaz.
Phill hemen çözüm üretmeye çalıştı:
-Brian, onu Jason'a götürsek olmaz mı?
Morgan:
-O kim?
Brian:
-Eski bir hizmetkâr ve aynı zamanda doktor.
-Nasıl yani? Hizmetkârlar yeminini bozunca ölüm cezası almıyor muydu?
-Evet öyle ama onu bir türlü öldüremiyorlar. Sürekli kaçtığı söyleniyor ama zihnine girip öldürebilirler. Yani yalan söylüyorlar ve gerçeği de bilmiyoruz. Ve bence Adrian'ı ona götürmek çok iyi bir fikir.
-Aslında onunla görüşmek bizim için de iyi olabilir. Lucifer'ı nasıl uzak tuttuğunu öğreniriz. Zaten Adrian için de başka bir yol yok. Ama ona nasıl ulaşacağız?
Phill:
-Jason babamın tıp fakültesinden çok yakın arkadaşıydı. Yani onda telefon numarası vardır. Ona ulaşmak kolay olacak.

Phill babasından Jason'ın numarasını aldı ve nerede olduğunu öğrendiler. Leo onlarla gelmeyi reddetti. Hâlâ odadan çıkmıyordu. Gençler de Leo'yu rahat bırakıp Jason'ın evine gittiler.

Jason onları kalsik bir doktor gibi karşıladı. Sadece Adrian ile ilgili konuşuyor ve hiç bilgi vermiyordu. En sonunda Brian dayanamdı ve şöyle dedi:
-Hadi ama Jason! Bize yardım etmen lazım. Ağzını bıçak açmıyor.
-Gençler artık susmanız gerekiyor! Hipokrat yeminim uğruna arkadaşınızı iyileştiriyorum. Sizin için başka birşey yapamam. İşleri zorlaştırmayın.
Phill onu ikna etmek için söze girdi:
-Jason beni dinle! Eğer Lucifer'dan nasıl kurtulduğunu bize anlatmazsan burada gördüğün herkes ölecek. Ameliyat ettiğin genç yeminini bozdu. Hattâ bizde bozduk. Arkadaşlarımız da Lucifer'a karşı çıktı. Zaten üç arkadaşımızı öldürdüler. Ama durmuyorlar. Anlayacağın hayatımız senin ellerinde. Hipokrat yeminin Adrian'ın ölmesine göz yummana izin vermiyor. Vicdanın bu kadar gencin ölmesine göz yummana izin veriyor mu?
Jason bu konuşmadan etkilenmiş görünüyordu.
-Lanet olsun! Tamam yardım edeceğim.
Şimdi beni iyi dinleyin.
Gençler Jason'ın etrafına toplanıp pür dikkat onu dinlemeye başladılar.
-Annem çok yaşlı bir rahibe ve anlarsınız bu konularda çok bilgili. Ben bu olaylara bulaştığımda üniversitem yeni bitmişti ve annemle yaşıyordum. Bende bir değişiklik olduğunu çok çabuk anladı. Bana yaptıklarımın kötü olduğunu ve bana zarar vermek dışında birşeye yaramayacağını anlattı. Ama yemin ettiğimi ve bozamayacağımı biliyordu. Hocası bir başrahibeydi. Onunla birlikte bir ayin yapıp kurban kanı akıtıp baş melek Mikail'den beni korumalarını dilemişler. Kısacası melekler tarafından korumaya alındım ve tövbe ettim. Lucifer da bu korumayı aşamıyor. Ama bu korumayı herkese verdiklerini sanmıyorum. Yine de şansınızı denemek isterseniz sizi annemle tanıştırabilirim.
-Şansımızı denemek istiyoruz.

Şeytanın ElçisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin