Doktor Jason bu sözlerin ardından Adrian hariç grubu Ailesinin evine götürdü.
Adrian ise orada yatıyordu. başında Brian ile Phill vardı.Grup,Doktor Jason ile birlikte ihtişamlı bir eve geldiler.
Tozlu zilini çalan kişi Jason oldu.
Kapıyı, grubun ilk izlenimine göre Jason'ın annesi açmıştı.
Doğru düşünmüşlerdi gerçekten annesiydi.
Kadın ilk başta oğluna mutlu gözlerle baktı.
Daha sonra kafasını gruba çevirdiğinde bir sorun olduğunu hemen anladı.
Elleriyle hepsini tutup içeriye çekti.
Jason'ın annesine içeriden bir kadın seslendi.
-Bayan Hilton bir saniye gelir misiniz?
Jason'ın annesi yani bayan Hilton bu sese çok aldırış etmeyip grubu itekliyerek bodruma götürdü.
Arkasından Jason da geliyordu ancak girişte Rahibe Hilton oğlunu durdurup;
- Sen karışma.
Dedi.
İçeriye girdiklerinde ışığı az yanan bir lamba, yerlere serilmiş minderler, ve duvarlarda yerini almış bir sürü haç işareti vardı.
Rahibe Hilton grubu minderlere oturtturdu ve şimdiye kadar bıçak açmayan ağızını sonunda konuşmak için açtı.
- Sizi gördüğüm an içinizdeki o korkuyu, o kötü enerjiyi, Lucifer'ın izlerini sezdim.
Size çok zarar vermiş anlaşılan. Eminim buraya Jason'ınki gibi bir koruma almak için geldiniz.
Grup şaşkınlıkla Rahibeyi dinliyordu, Rahibe sözünü bitirince grup aynı anda kafasını onaylarcasına salladı.
Rahibe derin bir iç çektikten sonra konuştu.
- Pekala çocuklar, sizi konseyle konuşturacağım. Bu konsey dört baş melekten oluşuyor. Ancak şunu da unutmayın olumlu sonuç almayabilirsiniz.
Eleanor söze başladı.
- Yardımınız için teşekkürler.
Rahibe konuşmadı.
Ardından baş melekleri çağırmak için bir ayin yapmaları gerektiğini söyledi.
Grup zaten ayinlere alışkındı, âdetâ her günleri ayin yapmakla geçiyordu.
Rahibe Morgan,Leo ve Eleanor'u ayağa kaldırdı, ardından yerdeki minderleri toplayıp Evin koridoruna koydu ve geri bodruma girdi.
Bodrumun köşesinde bir kitaplık vardı.
Rahibe ardından oraya gidip şeffaf sıvıyla dolu küçük şişeler getirdi.
Bu şişelerden dört adet vardı.
Birini Morgan'ın, diğerini Eleanor'un, bir diğerini de Leo'nun ellerine döktü
Kalan şişeyi ise yere döktü.
Rahibe Hilton
- Evet şimdi yere döktüğüm sıvının yanında bir çember oluşturun.
Grup dediğini yaptı,birbirlerinin ellerini tutarak ortada bir çember oluşturdu.
Rahibe de yan tarafta ayini yönetiyordu.
Rahibe konuşmaya başladı.
- Dört baş Melek, sizi buraya çağırıyorum. Buradaki âciz insanların sizlere ihtiyacı var.
Ardından bu sözleri grup da tekrar etti.
Odanın içerisinde yoğun bir rüzgâr oluştu.
Rahibe konuşmayı durdurmuyordu.
Aynı sözleri artık bağırarak tekrarlıyordu. En sonunda bir ses duyuldu.
- Kimin bize ihtiyacı var?
Rahibe olayları anlatması için Leo'ya işaret yaptı.
Leo hemen anlayıp bütün olanları en baştan anlattı.
Dört baş meleklerden biri aralarda sürekli ayrıntıları sorup pür dikkatle dinliyordu.
Ayrıntıları soran baş Melek Leo'nun anlatımı bittikten sonra konuştu.
"Bu koruma öyle herkese verilecek bir şey değildir. Sadece bir kişide vardır. Kusura bakmayın size koruma veremeyiz."
Bu sözlerin ardından grup teşekkür edip gitmeye hazırlandı.
Fakat arkadan gelen "Bekleyin" sesi grubun durması için yeterli oldu."Size korumayı veremeyiz dedim. Tanrı'nın Lucifer'dan sakladığı şeytanı yok edecek silahını değil."
Grup bunu duyunca merakla birbirlerine baktılar.
Leo öne atıldı."Ne silahı bu?"
Baş melek devam etti.
-Bu silahın adı "Dolunay Tılsımı" Bu tılsım kolye şeklindedir. İşlevleri ise;
Kolyeyi taşıyan kişiye Lucifer yaklaşamaz, Zihnine giremez. Aynı zamanda yok etme özelliğinden bahsetmiştim.
Bu tılsımın taşı Lucifer'a değdiği an dünya ile bütün ilişkisi kesilir. Sonsuza dek Tanrı'nın hapishanesine kapatılır."Eleanor konuştu. "Bunu bize gerçekten verecek misiniz?"
Baş melek kafasını onaylarcasına salladı.
Ardından cebinden bir şey çıkardı. Bu bahsettiği tılsımdı.
"Dolunay Tılsımı"
Bu tılsımı gruba uzattığında grubun aklından tek bir şey geçiyordu.
"Bu kadar kayıp vermiş olsak da biz kazanacağız."Grup Rahibe Hilton'ın evinden ayrıldıktan sonra Adrian'ın durumuna bakmak için Doktor Jason ile beraber gittiler.
Doktor'un evine geldiklerinde Morgan Dolunay Tılsımı'nın onlarda olmasının mutluluğu ile Adrian'ın yanına koştu.
Suratında bir gülümseme vardı.
Adrian uyanık değildi ancak Morgan sanki uyanıkmış gibi onunla sohbet ediyordu.
Dolunay Tılsımı'nı, Rahibe Hilton'ı, o korkunç bodrumu heyecanla anlatıyordu.
Daha sonra Adrian'ı elini bileklerine kadar tuttu.
Ancak orada bir kıpırdanma yoktu. Nabzı atmıyordu.Morgan gülücük saçan ifadesinin yerine korkmuş bir ifade getirip Adrian'ın suratına baktı.
İlk geldiğinde anlamamıştı ancak şimdi baktığında solgun bir surat karşısındaydı.
Ağır bir küfür ederek tekrar tekrar nabzını kalbini kontrol etmeye başladı. Bir yandan "Adrian!" Diye bağırıyordu.
Sesleri duyan Eleanor hemen oraya koştu.
Karşısında gördüğü manzara Adrian'ın yaşamadığını bağırarak söylüyordu.Eleanor bir şey söyleyemeden yere çöktü. Çığlıklarla ağlamaya başladı.
Morgan daha beterdi. Hem hıçkırıyor hem de bağırıyordu.
Gözlerinden akan yaşlar birbirinin akmasını beklemeden süzülüyordu.Neyseki Doktor Jason sonunda geldi.
Neler olduğunu anında anlayıp Adrian'ın yanına koştu.
Kalp masajı yapıyor, ağızından nefesini kontrol ediyordu.Ancak hiç biri işe yaramadı...
Adrian ölmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeytanın Elçisi
Gizem / GerilimSıradan bir hayat süren liseli öğrenciler, okul bodrumunda yaşanan gizli olayları öğrenir ve hayatları alt üst olur...