Lian, kendini iki hafta daha geçmeden ikinci bir cenaze töreninde bulmayı beklemiyordu. Her şey bir kabus gibi geliyordu. İki gün önce yanında gülümseyip her şey iyi olacak diyen insanlar şimdi yere çökmüş, hüngür hüngür ağlıyordu. Ağlamamak için kendini zorluyordu, akşam eve gittiğinde ise hüngür hüngür ağlayacağını çok iyi biliyordu. Şimdi ise grubunun, şirkettekilerin, Mina'nın ve özellikle de Hana'nın desteğe ihtiyacı vardı. Yanında oturan Risus'un omzuna dokundu.
"Bir şişe su alıp Mina'ya götürür müsün? Ben de Hana'nın yanına gideceğim. Çok su kaybettiler."
Risus kafasıyla onayladı ve ayağa kalktı. Beraber suları aldıktan sonra, Risus Lian'a hafifçe sarıldı.
"Güçlü kalmana gerek yok, hepimiz için zor biliyorum. Sen olabilecek en iyi liderlerdensin Hyung."
Lian gülümseyip geri sarıldı. Kısık sesle teşekkür ederken, gözleri dolmaya başlamıştı bile. Gözlerini kırparak yaşları geri gönderdi ve Risus'tan ayrıldı. Risus ona gülümserken, daha da duygulanmamak için hızlı adımlarla Hana'nın yanına ilerledi.
Hana, olanları kabullenmek istemiyordu. Hepsi yanlıştı. Olmamalıydı. Olamazdı. Sadece hayal gücünün oyunuydu bunlar. Sadece hayal gücünün oyunu. Yorulmuştu comeback hazırlıkları zamanı, bu yüzden saçma sapan hikayeler uydurmuştu kafasında. Evet, aynen öyle olmuştu. Bunlar gerçek değildi, şimdi gözlerini açacak ve odasında olacaktı. Niye gözlerini açamıyordu ki?
"Hana."
Transtan Lian'ın sesi ile çıkmıştı Hana. Kafasını ona çevirdi. Lian onun yanına çöktü ve elindeki su şişesini uzattı. Hana başta kabul etmese de Lian zorlayınca eline aldı şişeyi.
"Su içmelisin, çok sıvı kaybettin. Daha sonra başın ağrısın istemeyiz."
Hana derin bir nefes aldı ve sudan büyük bir yudum aldı. O zamana kadar fark etmemişti susadığını, dayanamayıp biraz daha içti. Şişenin yarısına geldiğinde biraz daha iyi hissediyordu, o an ne kadar iyi hissedebilirse. Lian da o da tek kelime konuşmadılar ama ikisinin de ihtiyaç duyduğu şey buydu. Yanında birinin olduğunu hissetmek.
Risus, duvara boş boş bakan Mina'nın yanına oturdu. Mina onun farkına varmamıştı, ta ki Risus elindeki su şişesini kucağına bırakana kadar. Önce şişeye, sonra Risus'a baktı. Ufak bir gülümsemeyle şişeyi eline aldı.
"Teşekkürler, susamıştım ama şişeler çok uzaktaydı."
"Lafı olmaz, şimdi suyu iç. Çok susuz kalmış olmalısın."
Mina kafasıyla onayladı ve şişeyi açtı. İki seferde tüm şişeyi bitirmişti bile. Aç karnına içtiği su biraz midesini rahatsız etse de, baş ağrısına iyi gelmişti.
"Duvara öyle bakmak güzel mi karıcım? Yanında daha güzel bir manzara var."
Mina gülerek odağını tekrar Risus'a çevirdi.
"Karıcım demeye çok alıştın, eğer Mi-"
Lafını yarıda keserken gülümsemesi solmuştu. Risus, onun tekrar ağlayacağını düşünse de Mina hemen toparlanmış, tekra gülümsemişti. Geçen seferki gibi gerçek olmasa da, gülümsemişti.
"Bana sizinkiler ne yapıyor, anlatır mısın?"
Yeni seçim: Bu seçim hikaye akışında etki yaratmayacaktır. Yanıtını öğrenmek istediğiniz soruyu seçin. İki sorunun da yanıtı er geç ortaya çıkacaktır.
Neden öldü?
Nasıl öldü?