Poyraz'ı arayacağımı hatırladım ve yataktan kalktım. Tamam ama ne diyecektim? En iyisi bir yerde buluşmaktı.
Esneyerek yataktan kalktım. Banyoya ilerledim. Duş aldım ve saçlarımı kurumak üzere rahat bıraktım.
Kahvaltıya indim.
"Baba Poyraz'ın numarasına ihtiyacım vardı" dedim hatırlatmak için.
"Ahmet Bey'i arıyorum tatlım"dedi ve masadan kalktı.
Bende afiyetle kahvaltımı yaptım.
Birkaç dakika sonra babam tekrar masaya geçti.
''Numarayı sana mesaj atacakmış"
"Tamam"
Odama çıktım. Elimde telefon mesaj bekliyordum. Bilinmeyen numara arıyordu.
"Alo?"
"Eylül?"
Bu sesi kesinlikle tanıyordum.
"Hey! Benim seni aramam gerekiyordu" kıkırdadım.
"Ne söyleyeceksin?" Poyraz'dan gülmesini yada kibar olmasını beklememeyi kafama yerleştirdim.
"Şey...bildiğim bir kafe var. Oraya gelebilir misin? Kekleri cidden harika"
Saçmalamanın sınırlarında dolaşıyordum.
"Belki"
"Peki 1'de orada görüşürüz"
"Kesin geleceğim demedim Eylül"
"Adresi mesaj atarım"
"Eylül..."
Geri kalanını dinlemeden telefonu kapattım. Bahane üretemezdi!
Dolabın karşısına geçtim. Haydi bakalım!
Siyah dar kotun üzerine siyah askılı blüzümü ve siyah uzun hırkamı giydim. Tamamen siyah olacaktım. Poyraz bunu seviyordu.
Eyeliner ve rimel, oje olarak cila seçtiğimde işim bitmişti.
Aynada kendimi süzdüm. En azından berbat değildim.
Saat 12 buçuğa geliyordu. Yola koyuldum.
İyiki topuklu ayakkabı giymemiştim. Siyah converselerim beni kurtarmıştı.
Kafenin önüne geldiğimde derin bir nefes alıp içeri girdim. Günüm güzel geçecekti. Galiba..yani..sanırım.
Erkan abiyi bulmak için gözlerimle içeriyi taradım. Kasada duruyordu. Yavaşça yanına ilerledim.
"Oo kızım. Görmeyeli büyümüşsün baya"
"5 yıl oldu Erkan abi" dedim ve kıkırdadım.
"Ve baya güzelleşmişsin"
"Teşekkür ederim"
"Hangi rüzgar attı seni buraya?"
Poyraz attı diyecektim ama sustum.
"Arkadaşım gelecek"
"Seç biyer otur. Evinmiş gibi"
Cam kenarına geçtim. Deniz manzarası vardı.
Saat 1 olmuştu. Gözlerim bir kapıya bir saate kayıyordu.
Yarım saat geçtiğinde umutsuzca yerimden kalktım. Gelmeyecekti! Ne düşünmüştüm ki? Beni umursayıp gelmesini mi? Hah! Şaka gibiydim!
Sinirle ayağa kalkıp kapıya yürüdüm. Kapıdan geçerken birine çarptım. Özür dilemek için yüzüne baktığımda gülümsememi bastıramamıştım. Gelmişti!
"Gelmezsin sanıyordum"
"Senini dinlemem gerektiğini düşündüm"
Cevap vermeden daha yeni kalktığım yere tekrar oturdum.
"Evet. Ne diyeceksin?"
Boğazımı temizledim. Bende kendime onu soruyordum.Ne diyecektim?
Erkan abi yanımıza geldi.
"2 tane çikolatalı kek alacağız"
"Eylül. Ne.diyeceksin?" kelimelere vurgu yapmıştı.
Cevap vermedim.
"Sabrımı mı deniyorsun sen ya!?"
"Ne bağırıyorsun be!?"
Derin nefes aldı.
"Acaba o ağızından kıymetli kelimelerini ne zaman çıkaracaksın Eylül Hanım?" dedi sakince.
"Böylesi daha iyi"
"Birdahakine böyle konuşmayacağım" sesinde uyarı tonu vardı.
"Ben...senle.. Bana neden böyle davranıyorsun?"
Sanki üstümden tonlar kalkmışcasına rahatladım. Poyraz bunu beklemiyormuş gibi yüzüme baktı.
Keklerimiz gelmişti.
"Ben..nasıl davranıyorum?"
"Hadi ama! Bana salak numarası yapma Poyraz."
Cevap vermedi.
"Bir gün beni parçalara ayırırken diğer gün nasıl bir ustalıkla birleştiriyorsun?"
Cevabını bal gibi biliyordum. Ama özellerini benle paylaşmadıkça bildiğimi söylemeyecektim. Belkide bilmemi istemiyordu.
Tekrar cevap vermedi.
"Sorum çok zor değildi."
"Cevap vereceğim ama bir şartım var. Sende benim soruma cevap vereceksin"
"Sor"
"Neden cennet gibi bir gülümsemen var? Hatta cehenneme bu kadar yakınken neden böyle gülümsüyorsun?"
Utanmıştım. Açıkçası neden bu kadar alıngansın yada niye çok ağlıyorsun gibi şeyler bekliyordum.
"Allah vergisi işte ne yaparsın"
Küçük bir kahkaha attı.
"Şimdi cevaplama sırası sende"
Kekimden büyük bir lokma aldım.
"Bilmiyorum Eylül. Sorunun cevabını bilmiyorum"
"Poyraz Yılmazer'in bilmediği birşey buldum. Aman Allah'ım rüya mı?"
Tekrar kahkaha attı.
Kek harika olmuştu.
Boşta kalan elimi tuttu.
"Sen..sen iyiki varsın"
"Gözlerin şaşı olmalı. Arkamda kim var?"
"Bana şaşı diyemezsin yeni"
Kahkaha attım. Sonra o da katıldı. Kekine gözüm takıldı. Hiç yememişti.
Çatalı aldım ve biraz böldükten sonra ağzına yaklaştırdım.
"Uçak geliyor"
Ağzını sıkıca kapattı. Bilerek yapıyordu.
"Bu uçağın garajına girmesi gerekiyor"
Elimdeki çatalı aldı. Eğlenceli gidiyordu ama.
Sonra benim çatalımla keki böldü ve önüme koydu. Daha sonra daha yeni benim yaptığım şeyi bana yaptı. Galiba benimde bu keki ona uzatmam gerekiyordu.
Bana uzattığı keki yedim. Tam o da benim kekimi yiyecekken kendi ağzıma attım ve dudaklarımı ona bastırdım.
Şaşırmıştı. Açıkçası bende şaşırmıştım. Ne yapıyordum böyle?
Kendimi geri çektim. Saçmalamaya başlamıştım.
tepkisi cidden çok garipti. acaba ne diyecekti şimdi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YA SONRA?
Random"Karanlıktan bahsediyordu ulaşabileceğim tek aydınlık, bana ben karanlığım mutlu olamazsın demişti. Sahi, mutlu olmayı isteyen kimdi?" Annesini kaybetmiş olan Eylül İzmir'e taşınır ve yeni bir hayata başlar. Beraberinde bir sürü sorunu çekmişti bata...