"Poyraz..bence bizim...artık konuşmamamız gerekiyor..yaşadıklarım ağır geliyor ve...ben altından kalkamıyorum artık"
"Anlıyorum"
Vücudum yeni yeni ısınmaya başlamıştı.
"Böylesi iyi olacak"
"Sanmıyorum"
"Poyraz..."
"Haklısın Eylül. Sana zarar vermekten başka birşey yaptığım yok. Keşke sen hiç bu işlere bulaşmasaydın. Keşke bulaştırmasaydım"
Gözlerine baktım. Yeşil gözleri belkide son görüşümdü? Birden kalbime bir ağrı çöktü. Bunu yapabilecek miydim? Yeşil gözleri yok sayabilecek miydim?
Arasıra oluşan gülüşlerini nasıl unutacaktım? Bana kızmaları nasıl silinecekti aklımdan? Akıl kolay işti, peki ya kalp? Unutmama izin verecek miydi?
Kokusu ne olacaktı? Başka yerlerde bulabilir miydim onu? Onun gibilerini? Bulsam bulsam gibisini bulurdum. Biliyorum ki kimse o olmayacaktı.
Radyoda çalan şarkı moralimi iyice bozdu. Tesadüf müydü?
'Olmayacak bir hayale kaptırdım kendimi, sonra kuşkular sardı bedenimi'
'Kocaman bir aşkın içinde kayboldum, bulamam yolumu sen olmayınca...'
Tamam. Kendime söz verdim. Poyraz yoktu. Olmayacaktı. Kimdi ki o? Ne zaman böyle unutamayacak kadar bağlanmıştım?
"Poyraz. Tamam. Konuşmayalım bir süre"
Arabayı çalıştırdı ve beni evime bıraktı.
"Eylül, unutma. Ben hep senin için seni farkettirmeden izleyeceğim. Güvende olacaksın, beni görmeyeceksin.."
Eliyle sokağın kenarını gösterdi.
"...orada seni izleyeceğim. Evine girene kadar. Korkma tamam mı? Seni koruyacağım"
Ama yapma böyle. Ben tam karar vermişken olmaz ki.
Son kez düşünmeden boynuna sarıldım. Kokusunu yemek istiyordum. Böylece içimde kalırdı değil mi?
Eve girdiğimde kimse olmadığından odama geçip Poyraz'ın yanında tuttuğum gözyaşlarımı serbest bıraktım.
Her mükkemmel şey bitmek zorundaydı değil mi? Hayatın kanunu buydu. Biz ne yaparsak yapalım değişmeyecekti. O canımızı acıtmaya programlanmıştı.
Hele bide aşıksanız 'gel bide senin ağzına sıçayım' der ve dediğini yapıp tüm gülüşlerinizi alıp giderdi. Her durumda arkamızda anıları bırakırdı. Neden? Acıyı hep hissetmemiz için.
Berbat hissetmenin yanında daha berbat hissediyordum. Aman ne muhteşem.
Artık yoktu. Olmayacaktı. Zor anımda yetişip yardım etmeyecekti. Moralimi bok edip gitmeyecekti. Acılar yoktu artık. Onunla ilgili herşey bir ipti ve ben onu en can alıcı noktasından kesmiştim.
İnsan bir kere ölmez. Birçok kez ölür ama sadece bir kez toprak olur. Sadece bir kez sonsuzluğa ulaşır. İnsan çok kez ölür ve bu ölümler 20. Kattan düşmek kadar acı verir insana.
Belki böyle daha iyi olacaktı. Umutlar herzaman vardı. Ama umutlar can acıtırdı.
Uyku herşeyden kaçış yoluydu ve benim kesinlikle öyle bir yola ihtiyacım vardı, diğer yolların canı cehenneme.
-----------
Sabah okul olduğunu hatırlayıp kalktım. Formalarımı giydim üstünede bir hırka aldım ve telefonumu çantama atıp salona geçtim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YA SONRA?
Random"Karanlıktan bahsediyordu ulaşabileceğim tek aydınlık, bana ben karanlığım mutlu olamazsın demişti. Sahi, mutlu olmayı isteyen kimdi?" Annesini kaybetmiş olan Eylül İzmir'e taşınır ve yeni bir hayata başlar. Beraberinde bir sürü sorunu çekmişti bata...