Bölüm 17- Işığa Doğru

26 7 4
                                    

Gözlerimde hafif buğulanma , üstümden kalkmamış hafif bir sis vardı. Aldıkça , sessizleştiriyordu sesimi. Kilit vurulmuş bir evde , kalan son çırpınışlarım gibiydi sevgim.
Son sadakatine güveniyordu.
Yüzüm ,bir çocuk edası ile ,taşları ezerek geçiyordum yalın ayak . Bir tren garında bekleyeni varmış gibi  Kimsesizliğin ortasında ,deniz gibi bakan insanları ardıma alarak . Bendime işleniyordu sivri sözleri . Sadece yürüyordum işte ,
Bir cumartesi , güneş batmadan kalabalığa ,dönüş güzergahıma. Tabanlarım yaralı,  kalabalık, pas tutmuş  tozlu daireme...

•••••••
Annenin Ağzından:
Oda kalabalık olmuştu . Kerim'in bakışları ,gözlerimi buldu . Gözlerinin içi gülüyordu. Eşinin elini tutuyordu sımsıkı . Annesi ise Meriç'in . O an Ayten annemde geldi . Gözleri ıslak ,elinde çilek ve çikolata kutusu ile . Herkes oda içinde ,el ele tutuştu .

O da bir anda aydınlandı. Herkes güldü .
Herkes el ele ,

"Senin yanındayız ."
Diyordu her bir ağızdan .

Sonra yanıma gelip sarıldılar .  Aras'ta geldi ve bana sarıldı . On yıllık dostum dahil ,herkes yanımdaydı artık . Başıma taş mı düştü ,yoksa rüya mı görüyordum ben . Bir yanda evladını kaybetmiş , yeni tanıştığım can kardeşim gibi olan Eylül , bir yanda Sevdiğim Ali, bir yanda Dertdaşım Kerim, sağımda Ayten annem ve çocuklar el ele ...

Ayla sepeti yere bıraktı. Ali ,odadaki sessizliği bozdu . Herkes duygusala bağlamıştı.
"Hadi bakalım , kendinize gelin . Bu gün günümüz gülme . Üzüntüye kesinlikle izin verilmeyecektir. O yüzden yüzünüzdeki ağlamaklı simaları silin."

Kalkmama yardım ettikten sonra , Konvoy şeklinde arabaya bindik.
Sarıyer'e doğru yola çıktık.

Yolculuk yarım saat sürmüştü . Saat sekiz buçuk sularıydı. Bana bir katlanabilir sandalye çıkardıktan sonra beni ve Ayla'yı oturttular. Aras , masayı kurdu. Ayaklarını dikleştirdi.
Ali ,sandalyeleri masa etrafına dizdi . Eylül , masayı sildi ve üstüne örtü serdi.  Annem bardakları ve çatalları çıkardı. Ayten annem ise kahvaltılıkları masa üzerine koydu ve domates, salatalık doğradı. Kerim ilerideki benzinlikten meyve suyu almaya gitti . Eşi ve Meriç ise yumartaları soyuyordu .

Sofra kuruldu.  Herkes başında toplandı. Kerim son anda yetişti ve elime vişneli meyve suyunu tutuşturdu. Kehribar gözleri parlıyordu . Bana tebessüm ettikten sonra , eşinin yanına geçti ve oğlunu öptükten sonra oda sandalyeye kuruldu. Herkes yemeğini yedi.

Sofra çabucak toplandı.  Masa deniz karşısındaydı. Kimi kitap okuyordu ,kimi müzik dinliyordu . Kimi ,eşi ile omuz omuza manzarayı seyrediyordu. Kimi ise ,yalnızlığı hissetmek adına yürüyüşe çıkmıştı. Bende o tayfadan biriydim bugün . Eski hayatıma elveda demek adına ...

Kulaklığı taktım . Ortalık tenhaydı. Bulduğum boş bir banka oturdum.  Elimde sedef çiçeği vardı. Ahmet'in yüzüğünü kutudan çıkarıp, anılar ile denize attım. Fotoğrafları ve daha nicesini ... 

Sadece  kızımız ile yaşayacaktı artık . O sırada karanlık , simsiyah bir takım  giyinmiş , siyah şapkalı bir adam ,karşımda belirdi. Kim olduğuna bakmak için kafamı isteksiz kaldırdım.

Üzüntülü,cansız  bir nida döküldü dudaklarımdan .
"Baba!..."

Pis bir şekilde sırıtıp,arkasını dönmeden gitti.

Beni, güneşe vuran gölgem ile başbaşa bıraktı...

Oturduğum yerden kalktım. Arkamı dönmeden koşarak oradan uzaklaştım. Bizimkileri görünce , adımlarımı yavaşlattım ve onlara doğru yürüdüm . Hala halüsinasyon görüp ,görmediğimden emin değildim ...

AylaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin