11. Bölüm ~Dehşetin elçileri~

28 25 0
                                    

Elime bir adet jilet aldım ve alır almaz Ece'nin yüzündeki korku belirdi. "N-n
yapıcaksın onunla?" Cevap vermeden elime bir tutam saç aldım ve yamuk yumu kısa uzun kesmeye başladım. Ardından büyük silahlara geçme vakti idi. Elimle pres makinesini gösterdim ve "Nasıl görünüyor?" Diye sordum. Cevap veremeden bana korku ile bakıyordu. Sandaliyenin tekerleri vardı iyiki yoksa nasıl getirirdim hiç bilmiyorum. Herneyse, Ece'nin bir kolunu çözüp makinenin üzerine koydum. Bir yandan da çırpınan Ece'yi tuttum ve makineyi çalıştırdım. Çok ayrıntı vermesem de olur ama final bölümünde ise Cenk'in işkence taktiklerinin bir parçası olan soğuk odaya attım ve orada ölümüne terk ettim Ece'yi. Can verdiğinden emin olduğumda ise yapmam gereken çok basitti. Cesedi alıp az önce öldürdüğümüz adamın evine atmak olucaktı (soğuk oda sporcular için idealdir adam da milyarder ne beklionuz?) Dediğimi küçük ama zor bir operasyon ile halledip bitirdim. En son da pres makinesini temizleyip aldığım etleri presledim. Sandaliye ve halatları da kaldırdım. Halatı toprak dolu bir kasaya attım ve pres makinesine yine toprak atıp temizledim ve yine etleri presleyip kan çıkardım. Övünmek gibi olmasın ama kanıtları yok etmede üstüme yoktur. Ardından hemen Ulaş'ı yoluculamaya havaalanına gittim. Oradan da evime. Bu çıkmak bilmeyen boyalar için de bilmiyorum ne kadar banyoda kaldım. Ardından uyudum. Ertesi gün okula geç kalmıştım hemen kahvaltı yapmadan üzerime birşeyler giyip okula gittim. Herkes bana bakıyordu ve hayalet görmüş gibi davranıyorlardı. Elbette nedenini öğrenmek için dedektif olmaya ihtiyaç yoktu ama hiçbiri kanıtlayamazdı çünkü ben herşeyi sadece Ece duyabilecek şekilde fısıldamıştım. Yasemin ve Ceren'i bulduğumda Yasemin korkmuş ve üzülmüş, Ceren ise sinirli idi. "SEN NE YAPTIN?" Dedi Ceren "Bilmem? Ne yapmışım?" "Ece ile sen mi oynadın?" "Olabilir de olmayabilir de." "Bilge oyun oynama haberler bomba gibi ve tüm şahitler kimseye söyliyemiyecek kadar korkuyor senden!" "Ceren cesedin nerede bulunduğu belli mi?" "Ben de onu sorucaktım. Orada ne işi vardı?" Diye araya girdi Yasemin. "Siz karda yürür izinizi belli etmezsiniz. Ben hiç iz bırakmam uçarım." Ikisi de iyi biliyorlardı benim ne kadar işimi sağlama aldığımı ve ceset donmuş olduğundan hiçbir şekilde ceset ile öğrelinemez benim katil olduğum. Ki polisin araştıracağını da sanmıyorum katil burada otomatik olarak Carlos oluyor ve o da ölü... okul çıkışı yine herkes benden uzakta yürüyordu. Sonra koşan birisi bana çarparak ikimizin de yere düşmesine sebep oldu. Çocuk sanki karşısında azrail varmış gibi olucakları bekliyordu. Sert bir tepki vermek yerine ayağa kalkıp çocuğun kalkması için elimi uzattım "acelen ne?" "Ş-şey benn işe-" "anladım. Seni bırakmamı iste misin?" Dedim ve çocuğu kaldırdım. "H-a hayır ben... ben tek gidebilirim." Dedi korku ile. Çocuğun korkusunu azaltmak için güldüm ve "iyi bir çocuksun." Dedim sakinleşip tebessüm etti ve bana elini uzattı "Sedat." Dedi elini sıkıp cevap verdim. "Bilge." "Şeyyy... biliyorum. Şeyden dolayı-" "Bak korkmana gerek yok. Ama gitmem gerek." Dedim ve oradan uzaklaştım. Zemheri beni arabada bekliyordu. Arabaya binip Yasemin ve Ceren'i de götürüp götüremeyeceğimizi sordum. "Neden olmasın? Onlarla tanışmak hoşuma gider." Dedi Zemheri. Sonra içeri Yasemin ve Ceren girdi. Tanışma faslı falan derken. Zemheri sordu, "nereye?" "Yasemin evimize ama şey, ben sizinle gelip ne yaptığınızı görmek istiyorum." "Bak bunlar çok ağır olabilir. Hem kurallar çok katı seni çocukların yanına götüremem, götürmeye kalsam da çocuklar buna izin vermez. Bu yüzden üzgünüm, yapacak birşeyim yok..." "Pekala, ozaman bizi şu sokakta indir evimiz orası." Dedi Ceren. Onları bırakıp depoya gittik. Herkes bana öfke ile bakıyordu. "Kimi öldürdün?" "Ne?" "Bilge yapanın sen olduğunu biliyoruz!" "Peki, benu yakaladınız. Ama bu benimle ilgili depoyu kullandım ama iz yoksa kanıt da yok." "Depoyu kullanmana deil bizden habersiz yapmana kızıyoruz." "Tamam, tamam. Uzatmayalım. Başka ne var?" "Zack..." dedi korkulu ve üzgün bur sesle Arda. "Arda iyi misin? Seni ilk kez böyle görüyorum." Dedim ve yanına gittim. En katımız Arda'dır oysaki. Zack ise bizim en azılı düşmanımızdı bir zamanlar ve ecel sırası ondaydı... "Ata-Atahan..." dedi ağlamaya başlayarak. "NE?" Dedim ve Arda'ya sarıldım. Bildiğime göre ikisi de çocukluktan beri arkadaşlardı ve şimdi Atahan... "Atahan yani şu an-" "ölmedi." Diye araya girdu Cenk. Arda bana sarılmayı bırakıp tehtitkâr bir şekilde konuşmaya başladı. "HAYIR! O ölmiyecek! Izin vermiyorum! Eskiden çocukluktan beri beni kollardı o. Şimdi ise hastanede Zack yüzünden can çekişiyor!" "Burada ne işimiz var peki? NEDEN HASTANEDE DEILIZ! YANI ATAHAN YANLIZ MI?" dedim ağlamaklı ve sinirli bir sesle. "Atahan güvende onun yanına adamlarımızdan birkaçını bıraktım." "Bu yeterli deil! Ben gidiyorum!" Dedim. Tam gidecekken Enes kolumdan tuttu. "Burada lazımsın, yani intikam için!" Göz yaşlarımı silip kafamı salladım. Zack uzun yıllardır düşmanımızdı ama beni hiç görmemişti. Tabii ben de onu...
Yine bir otele gelmiştik. Bana Zack'in bir fotoğrafını göstermişlerdi. Ne yapacağım da bana kalmıştı ama onu malikanesine (evine) götürmeliydim. "Adam hakkında bilgi vermeden önce açıklar mısın? Bizim düşmanlarımız neden hep yabancı?" Arda kahkaha atmaya başladı ve cevap verdi, "hepsi uyuşturucu kaçakcısı. Kendi ülkesinin mallarını burada daha pahalıya satarak hep ülkesine hem de kendisine gelir sağlıyorlar." "Anladım. Peki olayı ne adamın?" "Zack Lavi, rus bir kaçakçı aldığı gelir sayesinde milyoner oldu. 1 kez hapse girdi. Blackstyledan hoşlandığı pek söylenemez..." "Ama ben yani halime alışmıştım. Makyaj hariç... Herneyse patlağı ne peki?" "Kendi mallarını kullanıyor. O bağımlı, yanii dikkat et kendine. Bunu yapabilir misin? Seni çok yormaz deil mi?" "Şaka yapıyor olmalısın? Tabii ki olmaz!" Dedim ve Zack'in odasına gittim. Kapıyı çalıp seslendim. "Hey, FBI..." dedim anında kapıyı açık dalga geçer bir gülümseme ile beni karşıladı. "Hoşgeldin, Eylül'dü deil mi?. Ama pek hoş deilsin, yani senin giyinişin..." "Aa hadi ama ben sevmeye başladım." Dedim ve içeri girip koltuğa oturdum. "Bu otellerin hijyenik olmadığını biliyorsun deil mi?" "Biliyor musun? Umurumda bile deil." "Hah bunu sevdim." "Ama istiyorsan biraz içip evime gidebiliriz..." "Olabilir de, olmaya bilir de." "Hadi o zaman." Dedi ve aşşağı kattaki bara getirdi beni. "Açıkcası meyve suyu içeceğim." "O zaman iki mevye suyu." Meyve sularımızı içip evine gittik. "Woaw! Burası... Burası gerçekten büyük!" "Zamanla alışırsın." "Pardon?" "Arkadaştan fazlası olacağımızı hissediyorum. Belki en yakın arkadaş, belki sevgili, belki karı-koca?" "Oğh iğrençsin! Üzgünüm ama ilk seçeneği seçiyorum." "Neden?" "Belki sevdiğim biri vardır, ya da belki evliyimdir? Kim bilir?" "Tamam bu iyiydi" dedi ve gülmeye başladık. O eve girdi ben ise arabada telefonumu unuttuğumu söyleyip kapı önünde güvenlik kılığına girmiş Arda veCenk'in yanına gittim. "Enes ve Zemheri nerde?" "Eğer yakalanırsak diye evde çalışan rolündeler." "Peki şimdi ne yapıcaz?" "Zack'in yatak odasında gideceksin ve onu sarhoş edip uyutacaksın. Yatağında yatır onu. Sonra evden Enes ve Zemheri'yi alıp ayrıl!" "Anlamadım ama tamam." Gerćekten telefonumu unuttuğumdan arabaya gidip telefonumu aldım. Ardından eve girdim. "Aç mısın?" Diye seslendi Zack. "Hayır ama meyve suyu beni kesmedi... İçecek birşeyin var mı?" "Hay hay!" Dedi ve birkaç şişe viski getirdi. Bana dedikleri gibi onu sarhoş edip yatağına yatırdım. Sonra Zemheri ve Enesi alıp çıktım. 10-15 Arda ve Cenk'i bekledikten sonra geldiler "NEREDEY-" diyecektim ki Arda parmağını dudağıma koyarak, "şşştt. Sadece izle. 3, 2, 1, ve" BOMMM!
Ev patlamıştı. Polis, molis, görgü tanığı, oydu, buydu derken. En sonunda depoya gittik. Soğuk odanın kapısı açıktı ve soğuk deildi... içeri girdim ve gördüğüm şey inanılmazdı! Bir o kadar inanılmaz bir çığlık attım. "ATAHAN!?"

KÜKREYEN KUTUP YILDIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin