Çınar söylediğim şeyle birlikte donakalırken beni yanlış anladığını fark etmiştim, kendimi düzgün ifade edememiştim sanırım.
"Nasıl yani? Eskisi gibi derken..." söyledikleri sırasında sesinin titremesiyle içimin burkulduğunu hissetmiştim.
"Arkadaş olarak diyorsan, biz zaten arkadaşız." dediğinde sesi hâlâ titriyordu ve kelimeler dudaklarının arasından isteksizce süzülüyordu.
Aklımda söyleyeceklerimi biraz toparlamaya çalışıp ona kendimi, dediklerimi açıklamayı denemeye başlamıştım ama hiçbir şekilde kendimi tam anlamıyla açıklayamıyordum.
Kafamı Çınar'ın omzundan kaldırıp gözlerinin içine bakmaya başladığımda birkaç saniye içinde bakışlarını benden kaçırmıştı.
"Yanlış anladın." dediğimde gözlerimin içine bakmaya başlamıştı. Gözleri... parlıyordu.
"Nasıl yani?" diye sorduğunda gözleri parlamaya devam ediyordu. İstemsizce gülümsemiştim, şu an karşımda çocuk yaştaki Çınar duruyor gibiydi.
"Yanlış anladın işte, demek istediğim şey senin anladığın şey değildi."
"Ne anlamam gerekiyordu?" dediğinde tam dudaklarımı aralayıp bir şey söyleyeceği sırada odasının kapısından annesi girmişti.
"Çınar biz geldik oğlum... Ekin sen de mi buradaydın?"
"Evet, Çınar'a sözüm vardı da." dediğimde bakışları yaptığım çizime doğru kaymıştı.
"Şuradakinin üstüne çizseydin bari, ne gerek vardı ekstra duvar kirletmeye."
Yüzümdeki gülümseme birden solarken yaptığım çizime tekrar bakmıştım, şimdi duvarı kirletmiş mi oluyordum?
"Duvarı kirletmedi ki? Ben kendim istedim ondan onun üzerine çizim yapmamasını." diye Çınar konuştuğunda annesi bir şey demeyip odadan çıkmıştı.
"Eskiden de çizimlere kızıyordu, yeni bir şey değil." diye mırıldandı Çınar.
"Ama..." dedikten sonra duraksadım. Bundan benim haberim hiç olmamıştı. Çınar'ın odasına yaptığım çizimleri annesinin sevdiğini sanıyordum, bana öyle söylüyordu hep.
"Senin hevesin kırılmasın, sen üzülme diye annemin çizimleri hep beğendiğini söylemiştim biliyorum ama annem o çizimleri benim yaptığımu düşünüp bana kızıyordu. Sen üzülme diye hiç söylemedim."
"Bunu yapmana gerek yoktu, ben üzülmeyeyim diye üzülmeni istemezdim." dedikten sonra birden ona sarılmamla ne yapacağını şaşırmış bir şekilde duruyordu.
Ne olduğunu idrak ettiği gibi kollarını bana sararken sıkıca sarılmıştı. Uzun zamandır sarılmıyor gibi sarılmış ve derin bir nefes almıştı.
Şu an içinden geçenleri duymayı o kadar isterdim ki.
İstemeye istemeye geri çekilirken Çınar bana sardığı kollarını daha da sıkıp beni kendine çekmiş ve geri çekilmemi engellemişti.
Nefesinin titrediğini fark etmemle yutkunmuştum, onu bu kadar çok mu üzmüştüm? Onu üzmek istemedikçe nasıl bu kadar çok üzebilirdim ki?
O gün yaptığım şey çok saçmaydı, bunu biliyordum ve telafi etmeye çalışıyordum. Belki yanlış yapıyordum, onu bir üzerek bir sevindirerek duygularıyla oynuyor da olabilirdim ama şu an yaptığım ne varsa hepsi içimden geliyprdı.
O an iyi hissetmiyordum, moralim bozuktu bu yüzden de düzgün düşünemiyordum, Yankı'nın söylediği şeyler beynimin içinde dönüp duruyor olmasa asla öyle bir şey yapmazdım ama gerçeği anlamama rağmen bu bana iyi hissettirmemişti.
Belki de doğru an değildi.
"Ketçap'ın patates olmadan yapamıyor Ekin."
~~~~~
Görüşürüz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ketçaplı Patates | Texting
Short StoryÇınar: Benim için patates olmadan ketçap bir hiçtir Çınar: Sen patatessin, ben de ketçap Çınar: Ben de sensiz bir hiçim