3.6

2.8K 258 263
                                    

Multide Çınar ve Ekin var arkdşlar

Ekin: Pişt

Ekin: Annem seni çağırıyor

Ekin: Ailenin yine iş gezisine gittiğini fark etmiş

Ekin: Gelsin bizimle birlikte yesin diyor

Ekin: Yakın arkadaşsınız siz diyor

Ekin: O da benim çocuğum gibi diyor

Çınar: Yakın mı arkadaşız?

Ekin: Şşt

Ekin: Annemin yanında arkadaşız

Ekin: Yakın arkadaşız

Ekin: Unutma

Ekin: Ayrıca camdan gelmesin dedi

Ekin: Düşermişsin falan

Ekin: Korkuyormuş

Çınar: Ohooo

Çınar: Ben şimdi merdivenleri inip bir de merdiven mi çıkacağım

Çınar: Cam daha kolaydı aslında

Çınar: Mecbur öyle yapacağız artık

Çınar: Geliyorum birazdan patts

Ekin: Bekliyorum

Ekin: :)

~~~~~~

Kapının çaldığını duyduğumda annem bana kapıyı açmamı işaret edene kadar herhangi bir hareket sergilememiştim. Ancak o kaş-göz hareketiyle işarey ettiği zaman kalkmış ve kapıyı açmıştım.

"İşte bu yüzden cam daha iyi, biraz daha kapı açılmasaydı şuraya oturup öyle bekleyecektim." dedikten sonra ayakkabılarını çıkarıp içeri girmişti.

"Oğlum, uzun zamandır göremiyorum seni. Ben demesem gelmeyeceksin, üzülüyorum vallahi." diyerek annem oturma odasından gelip Çınar'a sıkıca sarıldığında Çınar annemin bu sıcak karşılaması karşısında gülümseyip sarılmıştı.

"Bir daha benim çağırmamı bekleme, sık sık gel buraya. Sen de bizim oğlumuz sayılırsın."

"Sayılır mıyım?" diye kendi kendine mırıldandı Çınar. Kısık sesle söylediği için annem onu dyymamış ve masaya oturmasını işaret etmişti.

Babam işte olduğu için sadece üçümüz vardı ve bu iyi bir şeydi. Nedendir bilinmez ama babam Çınar'dan pek haz etmiyor gibiydi. Çınar ona karşı ne kadar sıcak davranırsa davransın babam ona ısınamamıştı, bir zamandan sonra da Çınar artık pes etmişti sanırım.

Masada otururken annem sürekli bir şeyler anlatıp duruyordu. Çınar da annemin sohbetini özlemişti sanırım, gayet akıcı bir konuşma sürdürüyorlardı aralarında.

"Çınar oğlum, Ekin bana bir şey anlatmıyor bari sen anlat. Var mı şu kızın hayatında biri." diye annem birden ani ve konuyla alakasız bir soru sorduğunda gözlerim hafifçe açılmıştı.

Çınar da şaşırmış gibi duruyordu, ne diyeceğini düşünüyor gibiydi.

"Hayır benden başka kimse yok, neden sordunuz ki?" diye cevap verdiğinde ona bakıp gülümsemiştim, bunu gördüğünde o da bana gülümsemişti ama pek rahat hissetmiyor gibiydi. Annemin bir soruyla onu rahat bırakmayacağını biliyor olmalıydı.

"Biliyorum oğlum sen varsın da ben o anlamda sormadım, hoşlandığı veya sevdiği biri var mı? Yoksa ben ayarlayacağım vallahi. Ben sizin yaşınızdayken hep eğleniyordum, siz ot gibi yaşıyorsunuz."

Çınar annemin dedikleri karşısında adeta bri bukalemun gibi renk değiştirirken söyleyeceklerini aklında toparlamaya çalışıyor gibiydi.

"Ekin buradayken benim onun hakkında konuşmam ne kadar doğru bilmiyorum." dediğinde topu bana atmasıyla gözlerimi kocaman açıp ona bakmıştım ama o kendini bu durumdan kurtarmanjn sevinciyle bana gülümsemişti.

"Evet Ekin? Sen söyle."

"Eee..." diye mırıldandığımda annemin birden kahkaha atmasıyla ikimizde şaşkınlıkla ona bakıyorduk.

"Ay! Ben bilmiyor muyum sizce sizin sevgili olduğunuzu? Çocukluktan beri arkadaşsınız diye şüphelenmeyeceğimi dalan mı sandınız yoksa? Gece odanda olmadığın fark edilmeyecek sandın değil mi kızım?"

Bu sefer benim de renk değiştirmeye başladığıma emindim. Annemin kızmayacağına emindim ama ondan sakladığım bir şeyi kendi öğrenmesi garip hissettirmişti, ondan bir şeyler saklamazdım genelde.

"İkinize de aşırı güveniyorum ve birbirinizi üzmeyeceğinizi de biliyorum. Sadece, benden bir şey saklamayın. Elimde beraber büyüdünüz, sizi yeterince iyi tanıyorum ve şimdi sizi beraber renk değiştirmeniz için baş başa bırakıyorum." dedikten sonra boş tabağını alıp mutfağa gitmişti.

"Annen sherlock falan mı?"

"Bir akrabalık olabilir." diye mırıldandığımda ikimiz de gülmüştük. Gözüm Çınar'ın kolyesine takılırken yüzümde minik bir gülümseme oluşmuştu.

Bu ona önceki doğum günlerinden birinde aldığım çınar şeklindeki kolyeydi, arkasına da kendi adımı yazdırmıştım böylece baktıkça beni hatırlayacaktı.

"Birkaç kere kopmuştu aslında ama bir şekilde tamir etmeyi başardım." dedi kolyeyi parmaklarının arasına alıp bakarken.

"Koptuğu zamanlarda bile hep yanımdaydı, şanslı tılsım gibi bir şey bu benim için." diye konuşmaya devam etti.

"Yanımda olmadığı sayılı günler var, saçma ama ne zaman sana kırılsam bunu evdeki çekmeceme koyuyordum."

"Belki kolyenin yanımda olmadığını fark edersin de gönlümü almaya çalışırsın diye."

"Ama hiç fark etmedin, ben de seni genelde hep kısa bir süre içinde affediyordum zaten." dedikten sonra konuşmasını bitirmiş olacak ki kolyeye bakmayı bırakıp bana bakmaya başladı.

"Az önce sarıydın, şimdi de pembe oldun." dediğinde başta ne demek istediğini anlamasam da sonradan söylediğine gülmüştüm.

"Kimse senin kadar çok renk değiştiremez, bir ara mora doğru gidiyordun."

~~~~~~

Bölümü bitiremeyeceğimi fark ettim bu yüzden böylr saçma bir yerde bitiriyorum çünkü neden olmasın.

1-2 bölüme final gelecek, haberiniz olsn...

Neys, bb


Ketçaplı Patates | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin