"Şimdi nereye gidiyoruz" diyerek Bulut'a döndüm. Henüz yeni buluşmuştuk ve buluştuğumuz gibi bir resim sergisine sürüklenmiştim. Bu bahsettiği planlar arasında yoktu ama onu öylesine hevesli ve heyecanlı görünce sesimi çıkartmak istemedim."Biraz vakit geçirdiğimiz için acıktım. Yemek yemeye gidelim mi?"
Başımı belli belirsiz sallayıp yürümeye başlayınca arkamdan hızlıca gelen Bulut bana yetişmiş, yürürken bir yandan konuşmaya başlamıştı.
"Lahmacun yiyelim dedik ama vaktimiz yeter mi sence?"
"Gün boyu beraberiz Bulut."
"O da doğru. Öyleyse ileride bir lahmacuncu biliyorum. Şimdi oraya gideriz bir dahaki sefere başka şeyler yeriz."
Cevap vermeden adımlarımı yavaşlattım. 'Bir dahaki sefer' mi demişti o? Bir daha buluşmayı hiç düşünmemiştim. Buluşmalı mıydım onu bile bilmiyordum.
"Ne oldu? Neden geride kaldın birden?"
"Hiç. Devam edelim."
"Ha bak bir dahaki sefere Egemen'i de isterim haberin olsun. O da gelsin biraz vakit geçirelim. Sonra bizim eve gideriz annem de seni sorup duruyor. Deniz'le Ada da Egemen'le oynar."
Sözleri üzerine dayanamayıp konuştum. "Bunları aklından sil çünkü hiçbiri olmayacak Bulut. Bu sadece tek seferlik."
Hızlıca ilerlemeye devam ederken sinirimi attığım için rahatlamış olmanın mutluluğunu yaşıyordum. Muhtemelen arkamda durup neden sinirlendiğimi düşünüyordu ama insanların benim hakkımda plan yapmalarını ve benim yerime karar vermelerini sevmiyordum. Tüm hayatım önceden planlanmış şeyleri yaşamakla geçmişti ve biraz da olsa özgür olabilmeyi seviyordum. Şimdi onun da aynı şeyi yapıyor olması beni delirtmişti.
Bulut gelip önümde durunca kaşlarımı çattım. Ben daha ne olduğunu soramadan yüzüme yaklaştı.
"Biraz vakit geçirelim öyle karar ver olur mu? Ön yargılı yaklaşma bugüne ve keyfine bak. Hoşuna giderse buluşuruz, ne dersin?"
Oflayarak yanından gitmeye çalışsam da sanki bunu yapacağımı önceden biliyormuş gibi hızlı hareket etti ve önüme geçti yeniden.
"Ee cevap bekliyorum mavi buz?"
"Bana mavi buz deme." Sırıtıp biraz daha yaklaşınca kaşlarımı çattım. Neden böyle yapıyordu ki şimdi?
"Biliyor musun, sana mavi buz demek kadar hoşuma giden hiçbir şey yok son günlerde."
"Bundan niye bu kadar mutluluk duyuyorsun?"
"Çünkü mavi buz dediğim zaman içimden onu buzum diye tamamlıyorum. Bir gün sana böyle seslenebilme hayaliyle yaşıyorum."
*****
Lahmacun yedikten sonra tekrar yola çıkmıştık.
"Karşı tarafa geçip sahilden mi yürüsek? Deniz kokusu ve görüntüsü insana iyi gelir."
Omzumu silkip yaya geçidine geçtim. Karşıya tam geçerken birden sert bir çarpışma sesiyle arkamı döndüm. Bulut yerdeydi ve motoru kullanan kişi hiçbir şey olmamış gibi gitmişti.
Koşarak Bulut'un yanına gelip ona yardım etmeye çalışınca onu öyle görmek içimi yakmıştı. Sanki kezzap dolu bir bardağı içiyordum da acıdan sesimi çıkaramıyor gibiydim.
Hastaneye götürmek istesem de mühim bir şey olmadığı konusunda ısrar etmişti. Ama ben onu dinler miyim? Hemen Sefa'yı arayıp bizi almasını söyledim.
Bulut bir Sefa'ya bir de bana bakıp duruyordu arabada. Ben de morarmaya başlayan bileğine baktım.
"Bide hastaneye gitmek istemiyordun. Şu bileğinin haline bak."
"İyiyim ben. Canım acımıyor ki-aaaah. Napıyorsun ya? Niye oraya bastırıyorsun? Canım acıdı."
"Bir daha iyiyim dersen çok daha kötüsünü yaparım bilmiş ol."
Oflayarak bakışlarını yola çevirince hafif bir tebessüm etmiştim. Onu ilk defa tatlı bulmuştum.
Masum ve tatlı...
Hastanede doktor ayağında kırık olduğunu söyleyince resmen beynimden vurulmuşa dönmüştüm. O kırık ayakla mı durabilmişti bu? Bide bir şeyim yok demişti değil mi? Tam dayaklıktı da bir şey diyemedim. Onun da sesi çıkmadı zaten.
Eminim ki bu ayağını yüzme turnuvalarına nasıl yetiştireceğini düşünüyordu şu anda. Acilden biraz hava almak için çıkmıştım. Etrafa biraz bakınırken gözüme ilişen motorla kaşlarımı çattım. Biraz motora yaklaşınca yutkundum. Bu Bulut'a çarpan motordu.
Hastaneye koşarken Bulut'un olduğu yerden bir gürültü ve birkaç bağırış duymam bir olmuştu. Aklıma gelen kötü şeyleri düşünmemek için çabalasam da pek mümkün olmuyordu. Zaten Bulut'un üzerine düşen floresan lambayı görünce bir kez daha emin oldum.
Biri bana Bulut üzerinden gözdağı vermeye çalışıyordu. Ama kim? Kim buna cesaret edebiliyordu ki?
Bulut'u o halde bırakıp dışarı motorcuyu bulmak için koşarken sadece giden motorun arkasından bakakalmıştım. Nasıl bu kadar aptal olabilmiştim? Normal bir insan gibi vakit geçirmeyeceğimi bile bile nasıl Bulut'u da kendimi de bu riske atabilmiştim?
Başıma giren ağrıları görmezden gelerek hızlıca Simge'yi aradım.
"İlk iş bulmanı istediğim biri var."
------
Geciktiğim için çok özür diliyorum ama bölümden de belki anlarsınız biraz karışık bir bölüm oldu :((
Kafamdakileri çorba etmeden aktarmak istedim ama bu kadarı açığa çıkabildi. Umarım hoşunuza gider ♡♡
Sizce bu haltları yapan hangi şerefsiz?
Bence biliyorsunuz ama neden yapıyor onu da söyleyin bir bakayım :D
Sonra görüşürüz kendinize çok iyi bakın ❤❤
Bu da ipucum olsun :')
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESKRİM | Yarı Texting
Short StoryBulut Elgin: Alt tarafı bir şaka yapmıştım Alesya: Her şakanın altında bir gerçek vardır derler Bulut Elgin: Öyle mi Alesya Hanım? Bulut Elgin: O zaman Bulut Elgin: Alpay'ın senle silah zoruyla arkadaş olduğunu söylemiştin ya bir keresinde Bulut El...