I'm gonna make this last forever

6K 520 295
                                    

co_okie:

rose_chi: bu jungkook

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


rose_chi: bu jungkook.

co_okie: gerçekten mi :d

rose_chi: bana senin bir fotoğrafını atmanı söylemiştim, jungkook'un değil.

co_okie: tüh...

co_okie: bununla yetinsen iyi edersin o zaman.

rose_chi: zaten tahmin etmeliydim.

co_okie: güzel.
*mesaj gönderilemedi.*

co_okie: ah... bunu gerçekten yaptın mı...
*mesaj gönderilemedi.*

co_okie: harika.
*mesaj gönderilemedi.*

•••

Ekranı sinirle kilitleyip yatağımın üzerine fırlattım. Bu çocuk gerçekten sinirlerimi bozmayı çok iyi beceriyordu. Aslında sadece kendisini Jungkook'la kıyaslamayı seven bir psikopat da olabilirdi fakat benimle düpedüz dalga geçiyor olması hoşuma gitmemişti. Bu yüzden de engellemiştim.

Telefonu yatağın üstünden geri alarak ekranı yeniden açtım ve konuşmanın biraz üstüne çıktım. Attığı fotoğrafı, ekranı tamamen kaplayacak şekilde büyüterek bakmaya başlamıştım. Bir insan nasıl bu kadar kusursuz olabilirdi? Demek istediğim, Jungkook çok ayrı birisiydi benim gözümde. Her şeyiyle güzel, hoş ve etkileyiciydi.

Yavaşça yatağa uzanıp fotoğrafa bakmaya devam ettiğim sırada penceremin camına sert bir taş parçası atılmıştı. Endişeyle ayaklanıp cama ilerledim ve bununla eş zamanlı olarak kaşlarım çatıldı. Gece vakti pencereme taş atıp beni rahatsız eden kişiliğe bakmak için camı açtığımda Taeyong, iri cüssesiyle odama girmek için karşımda belirmişti.

"İnanamıyorum..." diyerek sırıttım istemsizce. "Gelmişsin!"

"Biraz yardımcı olursan... içeri girip sana sarılmak istiyorum Rosie." Dediğinde pencereyi biraz daha yukarı ittirerek odama girmesini sağladım ve boynuna atladım hemen.

Yaklaşık 3 yıldır görüşmediğim en yakın arkadaşlarımdan birisiydi Taeyong. Okulu için Amerika'ya gidiyordu ve döneceğinin haberini vermeden bana sürpriz yapmış olmalıydı. Bugün karşıma çıkan ikinci en güzel şeydi bu.

"Peki normal bir şekilde kapıdan girmek yerine neden penceremdesin Tae?"

Bu soruma cevap vermekten kaçmayı tercih ederek yanımdan geçti ve yatağımın üzerine oturdu yavaşça. Şapkasını kafasından indirip hırkasının fermuarını açarken soluklanıyordu.

"Beni boş ver. Sen ne durumdasın?" Diye sordu hafifçe sırıtıp.

"Hiç, aynıyım."

"Kızardın."

Kollarımı göğsümde birleştirip yanına oturdum ve daha sonra sırtımı yumuşak zemine yasladım. Taeyong da benim gibi yanıma uzandığında yüzümün hâlini görmemesi için ona bakamıyordum. Aynıydım işte. Hiçbir gelişme yoktu hayatımda.

"Benimkisi de bana 5-6 yıldır yüz vermiyor Rosie. Endişelenme." Dedi kalın sesiyle.

Omuzlarımız birbirine nazikçe dokunurken bana bakan gözlerine çevirdim gözlerimi. Sık nefes alış verişi hafifçe yüzüme çarpıyordu şimdi. "Hâlâ kim olduğunu söylemiyorsun ama çok aptal bir kız. Senin değerini bilmiyor." Dedim ve omuz silktim. Gerçekten Taeyong'u reddedecek kadar deli bir kız olduğunu düşünüyordum.

"Aslında buraya tamamen geri döndüm. Ve seninle konuşmak istediğim bazı şeyler var." Dediği sırada hemen başımın üzerinde duran telefonuma bir titreme geldi.

"co_okie" hesabını engellediğim için mesaj atamazdı ve bu durumda mesajı yollayan kişinin Jungkook olduğunu anladığım gibi yatakta doğrulup heyecanla telefonuma uzanmıştım.

jeonkook: Kapıyı açar mısın?

hiç içime sinmeyen bir bölüm oldu ;(
bunun için sınır geçtikten sonra bir süre atıp atmama konusunda tereddüt ettim. diğer bölümde toparlayacağım diye düşünüyorum.
umarım hepiniz iyisinizdir♥️

oy sınırı: 60 ♡

god knows how i loved • rosékook ✓  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin