watched you fall into his arms again

7.2K 533 193
                                    

—Rosé

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


—Rosé

Üzerimdeki önlüğü çıkarıp buğulu tezgahın üzerine koydum. Sadece birkaç müşteri kaldığı için Müdür'den izin alıp eve erken dönebiliyordum ve bu çalıştığım kafenin en iyi yanı da sevimli bir Müdür'e sahip olmamızdı sanırım. Pek çok yerden böyle tatlı insanlarla karşılaşamıyordunuz.

Kafeden çıktığımda havanın iyice karardığını fark etmiştim. Gökyüzündeki bulutlar sinirli gözüküyor ve yağmurun geleceğinin haberini veriyor gibiydiler. Bu yüzden üzerime ince montumu geçirip şapkamı kapadım ve eve yürümeye başladım. Hızlı hızlı yürüyordum çünkü babaannem tekerlekli sandalyesinde oturmaktan sıkıldığında telefonuma rastgele mesajlar yollardı ki bu da genelde eve gelip onu yatağına yatırmamı istediğinin bildirisi olurdu.

Babaannemin attığı mesajları geçtikten sonra "co_okie" hesabına girdim. Hiç fotoğrafı yok, takipçisi yok ve bir profil fotoğrafı bile yoktu. Bana ilk mesaj attığında da profiline göz gezdirmiştim fakat şimdi neredeyse her gün konuşuyor olduğumuz için ona dair bir fotoğraf  görmek hiç de fena olmazdı, diye düşünüyordum. Ayrıca bugün, okuldaki öğle arasından beri hiç mesaj atmamıştı.

Telefonu kapatıp montumun cebine attım. Tahmin ettiğim gibi yağmur çiselemeye başlamıştı. Evimin sokağına varana kadar da bardaktan boşalırcasına yağmış ve pantolonumu yeterince ıslatmaya yetmişti. Montum olmasa muhtemelen sırılsıklam kesilip eve gelmiş olurdum.

Çantamdan anahtarlarımı çıkarmak için adımlarımı yavaşlattığımda karşı sokaktan gelen Jungkook'u görmek kalbimde şiddetli bir ağrıya sebep olmuştu. Üzerinde ince siyah bir tişörtten başka hiçbir şey yoktu ve sendeleyerek de olsa hızlı hızlı yürümek yerine ağır adımlarla evine ulaşmaya çalışacak kadar sarhoş gözüküyordu. Koyu renk saçları sırılsıklam olup alnına tutamlar halinde yapışmış ve tişörtü de yapılı bedenine sıkıca sarılmıştı.

İstemsizce endişelenip hızla yanına koştum. Göz kapaklarını açık tutmakta zorluk çekse de yanına geldiğimi görünce bana bakmayı ihmal etmemişti.

"J-Jungkook, iyi misin?" Diye sordum ilk önce. Elbette değildi, bu halini gören kim olursa olsun onun iyi olmadığını bilirdi.

Başını aşağı yukarı salladığı sırada hafifçe sendeleyince onu kolundan tutarak dengesini sağlamasına yardım ettim. Fakat o, kendisini iyi hissetmediği için kolunu omzuma atıp yükünü hafifletmeyi tercih etmişti. Ben de direkt olarak adımlarımı bizim eve yöneltmekten başka çare görememiştim. Çünkü annesi bu saatlerde çalışıyordu ve oğluyla ilgilenecek en ufak bir vakti bile yoktu. Bayan Jeon iyi bir kadındı fakat ilgisizdi.

"Pekala..." diyerek zorlukla evin kapısını açtığımda kolunun altından kurtulup onu duvara yasladım. Çelik kapıyı kapatıp şiddetli yağmurun ıslaklığından kurtulduğumuzda ise babaannem salondan bize bakıyordu.

god knows how i loved • rosékook ✓  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin