jeonkook: polisler bir şeyler bulmuş.
jeonkook: 13 ekim gecesinde seul mezarlığının oralardaki bir markete girmişsin.
jeonkook: 13 ekim sabahında da okuldaydık ve akşama vuran o öğle vaktinde ben seni spor salonunda bütün o acınla bırakıp gitmiştim.
jeonkook: marketin kasiyeriyle konuşmuşlar ve adam ağlayarak bir pet şişede su aldığını söylemiş.
jeonkook: sadece su aldığını hatırlıyormuş.
jeonkook: parayı ödemek için çok beklemişsin rose.
jeonkook: marketten çıkmak istemiyor gibi bir hâlin olduğunu söylemiş adam.
jeonkook: en az bir saat boyunca oyalanmışsın ve çıktığında da seni mezarlığa doğru isteksiz adımlarla ilerlerken görmüş.
jeonkook: ve 13 ekim, annenle babanın ölüm yıldönümüydü. değil mi?
jeonkook: bu katlanılmaz acının sebebi buydu ve gitmek istemiyordun çünkü her gittiğinde çektiğin acı artıyordu.
jeonkook: yıllarca dayandın ama bu bardağı taşıran son damlaydı. gücün kalmadı ve sonunda da kaçmayı seçtin.
jeonkook: ama orada, her zaman yanında olduğumu ve bunu birlikte atlatabileceğimizi unuttun.
(İletildi 13.44)✔️
jeonkook: bugün tam tamına 1 hafta oldu.
jeonkook: etrafımda olmadığın, sesini duymadığım ve gözlerine bakamadığım koskoca 1 hafta.
jeonkook: bütün pişmanlıklarım teker teker yüzüme vuruyor.
jeonkook: sana ne olduğunu bilmek istiyorum.
jeonkook: ve seni bulup o son öpücüğü dudaklarına yerleştiremediğimin verdiği pişmanlığı giderene kadar seni öpmek istiyorum.
jeonkook: geri dönmeni istiyorum.
jeonkook: bu özlem katlanılmaz.
(İletildi 13.50)✔️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
god knows how i loved • rosékook ✓
Fanfictionco_okie: beyaz tişörtün altına siyah iç çamaşırı giyilmez. start: 30.07.20 finish: 02.04.21 texting.