6am: as never before

963 149 244
                                    



Tabii, her güzel şeyin bir sonu vardır. Chanyeol "Sehun'a ihanet ettim," diye sayıklamaya başladığında, aynı işi pişirmek üzere olmamız gibi içinde bulunduğumuz ve arada hıçkırmalarla bölünen bakışmalarımız da sona ermişti.

İtilmeden önce yanaklarını kavradım. "Etmedin güzelim."

"Güzelin?" Kaşını kaldırdı ve ben de Jongdae'yle değil de Chanyeol'le konuştuğumun farkına vardım.

Boğazımı temizleyip kırdığım milyonuncu pottan sıyrılmaya çalıştığımda kaldırdığı kaşlarını indirdi. "Lafın gelişi Chanyeol, artık arkadaş sayılırız ya sonuçta."

"Ama öpüştük."

"Ne yani, o zaman flört müyüz?" BANA UYAR diye çığırmak isterken sinsice sırıtarak sordum.

Bir süre suratıma bakıp tıpkı onu ilk öpüşümde yaptığı gibi, aynı durumun farklı bir versiyonuna transfer olarak "Sehun'a ihanet ettim," dedi. Hani hatırlıyor musunuz? Öpme beni, aman beni öpme, sen öpmek beni, sakın öpme yani, niye yaptın ki bunu, lütfen bana dokunma vs. vs.

"Hayır geri zekalı," dedim ben de iyiden iyiye sinirlendiğimi hissederek. "Etmedin çünkü o artık yok. Biraz olsun hayatına bakmayı dene." Kafasına tokmakla vurmam gerekse bile bunu ona söyleyecektim.

"Ama bana ne kadar uzaklaşırsa uzaklaşsın, bir gün mutlaka geri döneceğini söylemişti."

"Seni cepte tutmak istemiş, kısaca kullanmış, Chanyeol. Onu delicesine sevdiğini görebiliyorum, kabul etmek istemiyor olmanı da anlıyorum ama aşmalısın bunu."

"Kullanmaz o beni, Baekhyun. Neden anlamıyorsun?"

"Asıl sen neden anlamıyorsun? Chanyeol, bak, kullandı ya da kullanmadı, seni bir zamanlar sevmiş olsa bile artık sana beslediği herhangi bir duygu yok ve gördüğün gibi çok da güzel hayatına devam ediyor. Sen de öyle yap, birisine çakılı kalarak önündeki yılları bu şekilde mahvedemezsin, en başta kendine saygısızlık olur bu. Daha ne kadar böyle sürdürmeyi düşünüyorsun?"

"Geri gelene dek."

"İyi, seksen kedinin arasında takma dişlerini ağzından çıkarıp çeşmeye tutarken karşılaşırsanız bir gün, benden ona selam söyle." Götüne koyayım ben senin diyormuş, de bir de, diye eklemek istesem de dilimi ısırarak sustum. Sehun'a direkt olarak laf atmam muhtemelen onu sinirlendirir ve işleri içinden çıkılmaz bir hale sokardı ki bu kesinlikle uğraşmak istediğim bir şey değildi.

Hıçkırdı ama bunun benimle değil, söylediklerimle ilgisi vardı bu sefer. Onu öpmek istiyordum, iki saniyeliğine Sehun'u boş verse ne olurdu ki? Öpüşmemizi bozduğu için bile ondan nefret edebilirdim.

Ayrıca, inanılır gibi değildi ama, kucağında oturmuş eski sevgilisini tartışıyor ve ona öğüt veriyordum şu an. O da halen orada oturduğumu yeni fark etmiş gibi ıslak dudaklarını bir kez daha ıslattıktan sonra şaşkın gözlerini üstüme dikti ve hemen ardından kendimi yerde buldum.

Kalın montum sert zemine olan düşüşümü yavaşlatmış olsa da hafiften bi canımın yanmadığını söyleyemezdim.

"Pekala," dedim nefesimi vererek. "Bu biraz kırıcıydı ama olmamış gibi davranacağım. Soru sormakta iyi değiliz, sonu hep olması gerektiğinden farklı bitiyor." Yani ya birimiz sinirleniyor ya da öpüşüyoruz.

Oturduğum yerden doğrulup popomu ovuşturdum. "Bu yüzden, sandığı karıştırmaya devam etsek iyi olacak. Belki bu defa gerçekten de eğleniriz."

Aklımda öpücüğü dönüp dururken eğlenceye odaklanmak zor olacaktı fakat eh işte, denemeye değerdi.

"Sandığı boş ver, şuraya baksana."

yelkovana takılı öpücüklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin