2pm: destroy me more (m)

1.4K 124 621
                                    

🎵taemin - criminal, exo - sweet lies, kai -confession🎶

bölüme sağ ayakla girin iyi okumalar♡

**

Kulağıma ders öncesi dedikoduları ulaşıyordu, tanımadığım birilerinin hocaları çekiştirdiğini duyuyordum. Bundan sonra biri hakkımda konuşuyor mu diye öğrenmek için buraya gelecektim.

Odağım artık Chanyeol'den tamamen çıkmışken çekingen adımlarla yanıma geldiğini sezdim. "Baekhyun..." diye seslendi adımı önce. Yarım saati geçmişti bunu yapması için kendini hazırlaması.

İç çekip "Efendim?" diye cevapladım. Gözlerimi ısrarla gözlerine değdirmemeye çalışıyordum.

Bacaklarımın dibine ulaştı, botlarından başka bir yere bakmadım. "Küstün mü bana..?" diye sordu bu defa. Utangaçtı sesi, canıma okuyordu. "Ben sana bir şey vermeye gelmiştim..." diye devam ettiğinde, gözlerim daha fazla dayanamayarak yüzüne çıktı. Dudağımı dişleyerek kaşımı kaldırdım, konuşursam sesim titrerdi, güzelliği beni ağlatıyordu, bu kadar çaresiz hissetmek bana göre değildi.

Yutkunarak elini uzattığında bakışlarım bu sefer oraya kaydı, katlanmış iki kağıdı sımsıkı tutuyordu. "Nasıl ya, bana mı?" Kendime engel olamadan şaşkın bir sesle sorduğumda dudaklarını birbirine bastırdı ve beliren gamzesini gördüm.

Burnumu çekip merakla kağıdı elinden aldım, tabii bunu yaparken olabildiğince ilgisiz görünmeye çalışıyordum.

"Üsttekini cebine koy..." dedi mırıltıyla karışık, "Sonra açarsın."

Başımı sallayıp o hâlâ baş ucumda beklerken üstünde karalamalar olan kağıdı cebime tıktım ve diğerini açtım, sonra bir şok dalgası yayıldı üzerime; katıla katıla gülmekle ağlamak arasında kaldım.

"Chanyeol..." Delirmiş gibi gözlerine baktım, ellerini ceplerine sokmuş ayak uçlarına bakıyordu. Ağlamanın eşiğindeydim. Zinglenmiş* olabilirdim.

Arkada koca koca harflerle özür dilerim yazıyordu, deneyeceğim. Deneyelim. Önde bir balık vardı, kendini asmış. Pek anlamamıştım olayı ama Chanyeol'ün öyle bir dövmesi vardı, ufacıktı ama görmüştüm; onunla alakalı olduğunu düşünüyordum. Üstünde durmadan incelemeye devam ettim.

Kenara bir güneş çizmiş, pasparlak ışık saçıyor. Saksılara çiçekler doldurmuş, papatyaları avuç uçlarından sarkıyor. Bir de ben varım, cin ali gibiyim, pantolonumun dizleri yırtık, saçlarımın kenarına ok çıkarmış, beyaz yazıyor. Kendimi tutamadan güldüm tiplemesine. Yirmilerinde bir adamın en içten ve sevimli duygularına bakıyordum şu anda, söylemeye çekindiği her şey burada yatıyordu.

Kağıdın ortasındaki sabah dokuzda durmuş kol saatine baktığımda, gözlerimden kayıp giden yaşa engel olamadım ve kalkıp boynuna atladım;
bir daha kış gelmeyecekmiş, ay parlamayacakmış gibi aydınlattı gecemi.

"Chanyeol..."

Afallayarak sendeledi ve çekingen kolları sırtımı buldu, kazağımı sıktı.

"Seninle denemek istiyorum, Baekhyun."

"Seni seviyorum, Chanyeol. Yemin ederim karanlıkta bırakmayacağım seni."

Gerçekten uzun süre onu sevdiğimi sayıkladım kulağına, o pek bir şey demedi ama kulaklarına kadar kızardı. Her söyleyişimde hıçkırdı ve ben çok fena oldum. Elini tuttum, bileğini öptüm, avuçlarından taşan papatyaları gördüm. Sonra kollarını tekrar belime sardırttım ve ona sımsıkı sarıldım. Beklediğim şey bu değildi, çok şaşkındım. Ölmüş büyükannemi görsem bu kadar şaşırmazdım. Engel olamadığım yaşlarım bu defa da sevinçten kıyafetini ıslattığında, beyaz ışığı görmemi sağlayacak bir şey yaptı.

yelkovana takılı öpücüklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin