11am: red desert

853 131 141
                                    

🎵5sos - red desert🎶

"İyiden iyiye uykum da gelmeye başladı benim."

Konuşmaktan çene ağrısına boğulduğum ve hemen ardından muhabbetimizin sekteye uğradığı saniyelerde böyle dedi Chanyeol.

Cevap vermek yerine koca koca esnedim, "Bi gün ışığına çıksak açılırız da işte, güneş de yok; insanı mayıştırıyor."

"Çıkmadan uyuyamayacağımızı biliyorsun, bahsetme bari uykum geliyor öyle."

Uykulu sesimle konuştuğumda göz ucuyla başını duvara yasladığını gördüm. Adem elması belirginleşmiş, ustalıkla güzel yüzünün gölgelerini taşıyordu.

Yutkunduğunda gözümü güçlükle ondan aldım, kayarak kapanan gözleri ve arkaya yatırmış olduğu başı ayağımın altındaki yeri kaydırıyordu. Boğuk sesini duyduğumdaysa yine gözlerimi üzerinde gezdirmemek ve çatlamış dudaklarına bakakakmamak adına yoğun bir çaba sarf etmem gerekmişti.

"Susadım da..."

"Ben bi tık acıktım sanki." Dikkatimi dağıtmak adına durgun bir tonda mırıldandım.

"Eve gitmek istiyorum."

"Jongdae hangi köşede sızdı kim bilir. Anlamamıştır bile yokluğumu."

Ben böyle söyleyince bir sessizlik oluştu ve peşinden bir şeyi fark etmiş gibi doğrulan Chanyeol'ün hareketine irkildim. "Sahi," dedi bakışları bana dönerken, "Üstelik o yollamıştı seni buraya, nasıl anlamaz dönmediğini? Birlikte yaşıyoruz demiştin. Şimdiye çıkmalıydık."

"Birincisi; başta ben çıldırırken hiç sıkıntı etmiyordun 'Aman nasıl olsa çıkacağız' diye, şimdi mi içine dert oldu Chanyeol efendi, alt tarafı susadın? İkincisi; Bana diyorsun da, aynısı senin için de geçerli; seni niye anlamadılarsa beni de aynı sebepten anlamadılar.

"Ve son olarak, üçüncüsü; iyi alıştın sen he bana, böyle uzun cümle kurmalar falan. Aşık mısın yoksa bana?"

Azarlarcasına tavrımı bir kenara bırakarak söylediğim kelimeler omzumu omzuna vurmam ve salak salak gülmemle son bulmuş, Chanyeol'ün tuhaf bakışlarıyla taçlanmıştı.

Lafım biter bitmez kocaman hıçkırdı. Saçlarını karıştırdım ve "Şaka yapıyorum," dedim kötü hissetmesin diye.

Aralık dudaklarından firar eden saf duruşla önüne döndü ve az önce ellerimi koyduğum yeri kendince tekrar düzeltti.

Ses çıkmadığında, içinde fırtınalar kopardığını tahmin ederek sustum ve konuşmasını beklemeye başladım; öyle de oldu sahi. 13 saat falan hikayeydi, tanımaya başlamıştım ben bu adamı. Birine vuruldun mu saatler önemsiz olurmuş, bir saat yüz yıla bin basarmış. Chanyeol'le öğrendim ben bunu.

Belli bir süre sonra hiç bana dönmeden ağzını araladı, tamamen karşıya bakıyordu, ben de baktığı yere bakmaya başladım. Bakmasam dalar giderdim, şimdi kaybolmak istemiyordum.

"Birincisi," diye başladı benim gibi, dudaklarını birbirine bastırdı ve pes etmişlikle nefesini verdi, "Birincisine verecek cevabım yok."

Güldüm bu söylediğine, sallanan omuzlarım omuzlarına çarptığında kıpırdamamasından nefesini tuttuğunu anladım. Bir müddet sonra o da güldü ve hiç bozmadan devam etti.

"İkincisi," derken yüzünde bir boşluk oluştu, "Beni merak edecek pek kimse yok."

"Hey," dedim vücudumu ona çevirirken, "Şimdiye dek olup olmaması önemli değil. Tanrı şahidim olsun Chanyeol, iki hafta sonra başkasıyla böyle sıkışıp kaldığında beş dakika dahi geç gelsen anlar, başına üşüşürüm."

yelkovana takılı öpücüklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin