10pm: frankestein and his broken stitches

748 113 175
                                    

🎵phill veras - vicio, chanyeol park - hug me (cover) 🎶

ilk defa burayı okurken ne düşünürler acaba demek yerine buraya ne yazarlar acaba diye düşünmeyi seçiyorum umarım benim sevdiğim kadar sizler de seversiniz bölümü, sizi seviyorum!!!!!

ufacık not; bugün iki bölüm attım öncekinin bildirimi gelmediyse diye söylüyorum, şöyle bi bakıverseniz fena olmaz hayırlı forumlar
**

Yolun geri kalanında Chanyeol sessizdi. Pos bıyıklı amcanın tarif ettiği dükkana vardığımızda, karanlık havaya sis gibi çöken yağmurdan son anda kurtulmuştuk. Eski püskü, demirleri paslanmış, ampüllerinden biriyse patlamış, çoğu insana göre ürkütücü görünen bir yerdi burası. Tanrıya şükür, kimse cumada ya da pazar ayininde değildi. Orta yaşlardaki tıraş olmayı unutmuş kelden hallice abimiz normalde olsa kepenkleri çoktan indirmiş olacağından fakat yağmur başlayınca sucuk olmamak için biraz daha durmak istediğinden bahsetti bize. O sırada ikimiz de pıtı pıtı ısıtıcının karşısında yerimizi almıştık.

"Sizin ne vardı?" gibi bana abes gelen bir soru sordu adam, Chanyeol de hiç beklemeden henüz ısınma işlemini tamamlayamamış ellerimizi öne çıkarttı. Omuz silkip akan burnumu çektim, "Peçete var mı ya?"

Soğuktan götüm donmuştu gerçekten, bu defa da Portakal demeye karar verdiğim adam -portakala bayılırdım- anlayışla başını sallayarak bana bir peçete uzattı, ben burnumu silerken Chanyeol "Tiyatrocuyuz da..." demişti hıçkırırken, hemen açıklama çabası komikti. "Pinokyo..." diye fısıldadım kulağına, "Hemen yakalanıyorsun."

Bana kısa bir anlığına dönüp "En azından inkar etmiyorum," dedi ve tekrar Portakal'a dönerek "Sahne kazası," diye devam etti, yüzünde kıskandığım bir gülümseme vardı. "Söyleyene bakın!" dedim hayretle. Dudaklarını birbirine bastırıp önüne döndü, buraya girersek çıkamayacağımızı o da anlamış olmalıydı.

Sandığımdan çok daha kısa bir işlemle bileklerimizdeki sınırlayıcılardan kurtulduk, Chanyeol anında elini çekip bileğini ovalamıştı. Ben mi ayıydım yoksa Chanyeol mü çok nahif davranmıştı yürürken, emin değildim. Acı eşiği düşük de olabilirdi, benimki birçok nedenden dolayı olması gerekenden yüksekti. Bunun üzerine kafa yormayı gereksiz bularak Chanyeol'ün ücreti ödemesini izledim. Bana güvenmediğini söyleyerek gözünü üstümden ayırmadan elini cebine atmıştı, uyuz olsam da bir şey diyememiştim haliyle. Geceyi karakolda geçirmek istemiyor oluşunu normal karşılıyordum.

Hafifleyen yağmurdan güç alarak kendimizi dışarıya attığımızda saat 10'u geçmişti. Bir gündür uyumuyordum. Gözlerimin şişmiş olacağından şüpheli bile değil, adım gibi emindim. Buna karşın Chanyeol'e baktığımda güzelliğiyle Afrodit'e taş çıkaracak gibi olduğunu görüyor, şaşkınlıktan küçük dilimi yutacak seviyeye geliyordum.

Ara bir sokaktaydık, haliyle tek tük insan kalmıştı dışarıda. Bu şehrin halkı yağmuru pek sevmezdi, bense tam aksine yağmurlu havalarda daha çok motive hissederdim. Terasıma çıkıp renkli ışıklarımın altında dans etmek ya da çellomu çalmak, olmadı Jongdae'yle sabaha kadar okulu çekiştirmek acayip hoşuma giderdi. Şimdi ondan kaçmaya çalışma sebebimse basitçe Chanyeol'dü. Onun sevip sevmediğini bilmiyordum, artık özgürdü de. Topuklarına vura vura eve gitmesi fazlasıyla olasıydı. Söz konusu o olunca risk alamıyordum.

"Ee...Bitti mi yani rüya?" Nefesimi vererek içli içli söylediğimde, bu kadar dramatik olmama inanamıyordum. Bana büyü yaptığını düşünmeye falan başlayacaktım yakında, başka açıklaması olamazdı vücudumu terk etmek istercesine atan huysuz kalbimin.

yelkovana takılı öpücüklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin