9am: thou gild'st the even*

910 152 161
                                    

9am: sen aydınlatırsın geceyi*

▪ I tell the day to please him thou art bright,

And dost him grace when clouds do blot the heaven.

So flatter I the swart-complexioned night,

When sparkling stars twire not, thou gild'st the even.▪

iyi okumalar♡

**

"Sever misin?" diye sordum elimde tuttuğum kitabı gösterirken, diğer elim başımda, dizimdeki dirseğimden destek alarak yüzünü daha rahat görmemi sağlıyordu.

"Çok," dedi başını salladıktan hemen sonra, sesindeki hayranlık kendini belli ederken aynı hayranlığı ona beslemek hususunda ısrarcıydım.

Sormamıştı ama içim kaynıyordu ona, sormuş gibi cevapladım.

"Ben de, ben de çok severim."

Başını salladı yine, üstüne bir sessizlik çökmüştü. Neyi düşündüğüne anlam veremeyerek zihnini düştüğü girdaptan çıkarmayı hedefledim ve her zaman olduğu gibi, onu bir şeylere zorlamayı seçtim.

"Lisede tanıştım onunla. Müziğe duyduğum ilgim edebiyata duyduğum ilginin önüne geçmeseydi şimdi çok farklı yerlerde olurdum."

Kendi kendime konuşmaya iyice alışmıştım, sormuş gibi yapma oyunuma kaldığım yerden devam ettim. Kafasında sadece ben olayım istiyordum, benden de çabuk kurtulamasın.

"Milyonuncu Shakespeare oyunumu sergiliyor olabilirdim mesela, anlıyor musun? Belki farklı bir evrende ruhlarımız yine birbiriyle karşılaşmıştır, bu sefer bir imza gününde! Ne dersin ama Chanyeol? Kalemin varsa şimdi bile atabilirim o imzayı."

"Üzgünüm," dedi uzun süre konuşmamanın bir yan etkisi olan hasta sesiyle. İğrençleşmemek için hasta diyorum ama siz anlayın demek istediğimi.

"Lafını ettiğin şeye bak Chanyeol, ben öyle birisi miyim? Neden üzgün olasın, rujla da yaparım aynısını!"

Omzuna vurarak söylediğimde kastettiğimi anladı ve kusar gibi yaptı, dilimi çıkardım ona.

Ağlatacaktım Chanyeol'ü, görecekti gününü. Öpücüğümün peşine düştüğünü görmeden ölmeyecektim.

Yirmilerime gelsem de iyi bir geçmişim yoktu cilt bazında, kullandığım ilaçlar da dudaklarımı çatlatıyordu ve bu yüzden cebimde hep bir nemlendirici olurdu. Çoğunu tadına göre alırdım. Şimdilik ruja en yakın şeyim buydu.

Yine cebimde gezdirdiğim nemlendiriciyi çıkarıp kapağıyla uğraştığımda, gözlerim Chanyeol'e kaydı ve üstündeki yazıyı okumakta olduğunu gördüm. Elimde zehirli bir yılan tutuyormuşum gibi üstüne salladığımda alnıma bir fıske vurdu ve geri çekildi.

"Ah!"

Umursamadan mırıldandı, "O yüzdenmiş çilekli."

"Ha?" dedim alnımı ovalarken, anlama sürem gözlerini nemlendiricimde bulmamla hızlanmıştı. "Ha, evet. Böğürtlenli de fena değil ama favorim bu. Vişneli kalmamıştı."

Güldüğünde onun gibi yaparak dudaklarımı birbirine bastırdım ve nemlendiriciyi cebime tıktım.

Dudağımdaki tat hoşuna gitmiş gibiydi, zaten bunun tadını kim olsa severdi. Arkasını döndüğü ilk anda dudaklarıma boca edecektim.

Heyecanımı dindirip dikkatimi dağıtan şey görüş alanıma giren eli oldu, "Versene."

Bugün salaklığım üzerimdeydi, özellikle son yirmi dakikadır. "Anlamadım?" dedim alık alık bakarken.

yelkovana takılı öpücüklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin