BaekhyunYanımda telefonuyla konuşan Lay yüzünden dikkatimi oyuna veremiyordum. Şerefsiz beni sinir etmek için mi yapıyordu anlamıyordum ki. İlla saplığımı yüzüme vuracaktı. "Ya gidip başka yerde konuşsana tıvşınınlı." diyerek ağzımı eğip taklidini ettiğimde bana sinirli bir bakış atarak sus işareti yapmıştı.
"Evet aşkım, ben de seni çok özledim." "Koyunu da tavşanını çok seviyorrr~" "Anladım bebeğim..." "Chanyeol hyung gelince bana da haber ver, olur mu?" "Ben de seni kocamaan öpüyorum, kendine iyi bak."
Konuşmada geçen Chanyeol lafıyla elimdeki telefonu bırakıp dikkatimi Lay'e yönelttim. Neredeydi ki acaba?
Telefonu kapatır kapatmaz Lay'e "Ne olmuş Chanyeol'a?" diye sorduğumda bana bakıp dudaklarını büzmüştü. "1 haftadır eve sürekli geç geliyormuş. Diğerleri de endişeli. Suho da onun için son zamanlarda tamamen farklı biri gibi davranıyor, sanki eski haline dönmüş gibi, dedi."
Şaşkınca Lay'e bakarken eski haline dönmüş gibi cümlesinin ne anlama geldiğini düşünmeye çalışıyordum. Chanyeol, geçmişte ne yaşamıştı?
Aklıma ona savaş ilan ettiğim gün dedikleri geldiğinde ağır bir suçluluk duygusu sarmıştı kalbimi.
Bana o gün, kendisine inanmam için hayatından mini bir kesit sunmuştu ama ben maalesef her şeyde dikine giden bir insan olduğum için sözlerini kafaya takmamıştım. Keşke o zaman sözlerini ciddiye alsaydım da şimdi pişmanlık denizinde boğulmasaydım. Onu gerçekten çok kırmış olmalıydım. Tanrım, ben ne yaptım...
Yutkunarak bakışlarımı zemine düşürdüğümde içim kor gibi yanıyordu sanki. Chanyeol'un eski haline dönmesini ben tetiklemiştim. Bana kendini ispatlamaya çalışırken aslında içindeki yardıma muhtaç küçük çocuk bir ışık aramıştı gözlerimde. Sadece bir kişinin ona inanmasını beklemişti. Bana güvenmek istemişti. Ama ben onu tekrar karanlığa hapsetmiştim.
Ve ben, her ne kadar bazı şeyleri inkar etmeye çalışsam da her şey apaçık ortadaydı işte. Chanyeol, aramızda ne yaşanırsa yaşansın o an beni gerçekten kurtarıcısı olarak görmek istemişti. Ve şu an farkına varıyordum ki, Chanyeol benden nefret etmiyordu. Bana değer veriyordu...
Sikeyim... Ben cidden ne yapmıştım?
Sıkıntılı bir nefes vererek geriye doğru yaslandığımda kendimi vicdan mahkemesinde yargılıyordum. Ve bu mahkemenin hakimi de Chanyeol'du. Kendimi ona her ne olursa olsun affettirmem gerekiyordu yoksa yaptıklarımın ağırlığı altında ezilecektim.
"I'm so sick of this fake loveee fake loveee fake loveeeee!" diyerek kendini yanıma atan Chen'le düşüncelerimden sıyrılarak ona minnet dolu bir tebessüm sundum. Çünkü biraz daha Chanyeol'u düşünmeye devam etseydim mutfaktaki ramen çubuğunu dalağıma saplayacaktım.
"Benim biasım Jimin be, şu sesin güzelliğine sen de baksana, Baek!" diyip telefonda açık olan Bts klibini yüzüme doğru salladığında göz devirerek telefonu geri itmiştim. "Umrumda değil o gruptan bir tek Suga'yı seviyorum." dediğimde dehşete düşmüş gibi bana baktı.
"Bir Army olarak seninle ilişkimi daha fazla devam ettiremem. Boşanıyoruz! Eşyalarını al. Çocuklar bende kalacak." dediğinde kahkaha atarak ona orta parmak çekmiştim. Şerefsiz benim evimden beni kovuyordu resmen.
Aklıma gelen fikirle sinsice kulağına yaklaşarak "Biliyor musun, Xiumin koyu Bts antisi." dediğimde yüzüme şokla bakmış ve kendini yere atıp "H-hayır bu olamaz! Jimin'e ihanet etmiş olamam. Bir antiyle öpüşmüş olamam!" diye feryat etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fuck you, Teacher! (Chanbaek)
Фанфик12/A Me: Siktiğimin yoda kılıklı pezevengi 31 vermiş bana sınavdan. ULAN OROSPU ÇOCUĞU 31 NE LAN 31 NE!? Ne mesajı vermeye çalışıyor bu puşt bana? .... Me: Ne? Amk Çinlisi...