Picnic

3K 231 936
                                    










Baekhyun

  
    Başımı servis camına yaslamış, geçtiğimiz yolu izlerken bir türlü rahat edemiyordum. Çünkü amına koyduğumun kafası sabit durmuyordu yerinde. Sürekli Hacıyatmaz gibi cama kafa atıyordum. Orospu cam...

En sonunda bunun böyle olmayacağını anlayıp sıkıntılı bir nefes vererek koltuğa geri yaslandığımda yanımda oturan Lay, soyduğu elmadan bir dilim kesip bıçakla bana uzatmıştı. "Kanki, daha yolumuz var. Al elma ye."

Orospu çocuklarıyla da pikniğe değil, köye gidiyordum sanki. Yanımda da babaannem Lay oturuyordu. Göz devirerek bıçağın ucundaki elmayı aldığımda mutlulukla bana bakmış, ardından sırtıma hafifçe vurmuştu. Yaptığı şeyle gülerek "Maşallah torunuma demeyecek misin?" diye sorduğumda kaşlarını çatarak bana orta parmak çekmişti.

"Seni düşünüyorum şerefsiz. Değer bil. Sevgilim en önde aç aç oturuyorken ben burada..." diyip tamamlayamadığı cümlesiyle bana acılı acılı baktığında "Acıtasyon yapma orospu çocuğu. Birazdan ineceğiz zaten." demiştim. Amına koyduklarım vıcık vıcık mide bulandırıcı bir şey olmuştu. Buna katlanamıyordum. Zaten şu iki hafta içinde de bıktırmışlardı beni. Onların kaoslarıyla uğraşıp durmuştum.

Şerefsizler, ilişkilerini ailelerine açıklayınca ortalık birbirine girmişti. Asla kızmaz dediğim Oh teyze okulu basacakken zor tutmuştuk onu. Bize sürekli o geyik, oğlumun aklını çeldi diyip durmuştu.

Ya Oh teyze, oğlunun Sehun olduğunu bilmesek bu dediklerine de inanacaktık ama maalesef imkansızdı. Asıl Sehun, Luhan hocayı baştan çıkarmıştı. Ama neyse ki bu sorunu da işin içine benimkiler girdiğinde tatlı bir şekilde halledebilmiştik. Yani önümüzde artık aile engeli de yoktu.

Özellikle de benim canım ailem, Chanyeol'u çok kolay benimsemişlerdi. Ona kendi oğulları gibi davranarak onlarla gurur duymamı sağlamışlardı. Ve sanırım bunda Chanyeol'un hayat hikayesinin de bir etkisi olmuştu.

Babam, ailesinden birinin olup olmadığını sorduğunda bana anlattığı şeyleri üstü kapalı bir şekilde onlara da anlatmıştı. Tabii bu an biraz duygusaldı. Annemle babam Chanyeol'a oğlum diyerek kocaman sarılınca hepimizin gözleri derya deniz olup taşmıştı. Ah be...

Aklıma gelen anla tekrar hüzünlendiğimde buruk bir tebessüm vererek camdan dışarıya bakmaya devam ettim. Mutlu anlarımız da olmuştu elbet. Özellikle de Chanyeol bana edebiyat çalıştırırken.

İkimiz de verdiğimiz sözleri tutmuştuk. Ben, edebiyata adam gibi çalışmaya başlarken o da bana her konuda yardımcı olup hem okulda hem de evde oldukça yumuşak davranmıştı. Tabii yataktaki halini hariç tutuyordum ehehehe.

Kıkırdayarak başımı arkaya yasladığımda Lay bana deli mi ne bakışı atıyordu. Deli değilim kanki, sadece aşığım.

"Hocam, biz çok sıkıldık. Patlatsanıza bir Nicki Minaj!" diye arkadan bağıran Sehun'la yerimden hafifçe doğrulup arkama bir kuş bakışı attım. Ama keşke atmasaydım. Amına koyduklarım göz zevkimi bozuyordu.

Sehun'un yanında oturan şerefsiz Kai, tişörtünü kaldırmış, beyaz atletin üzerini örttüğü göbeğine vurup ben de artık enişte oldum diye bağırırken Sehun onu takmayarak sesini önlere duyurmaya devam ediyordu. Onu tek bırakıp Xiumin hyungun yanına geçen Chen'e öldürücü bakışlar atan Tao da eline aldığı iki çakıyı birbirine sürterek ses çıkmasını sağlıyordu. Amına koyduğumun ruh hastaları...

Göz devirerek önüme döndüğümde Xiumin hyungun bizimle gelmesine şükrediyordum. En azından yanımızda aklı başında bir insan vardı. Chen, gelmesi için çok ısrar edince o da piknik teklifimizi kabul etmişti. Zaten psikolog ve hocaların tanıdığı olduğu için idare de bir sorun yapmamıştı. Yine şanslıydık ehehehe.

Fuck you, Teacher! (Chanbaek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin