BaekhyunKalbimin paramparça oluşunun üzerinden geçen 1 hafta boyunca nefes almaya devam etmiş ama yaşamayı unutmuş gibiydim. Hissettiğim bu yoğun hayal kırıklığına hiç kimse ya da hiçbir şey ilaç olamıyordu. Asla susmayan iç sesimin bile ağzını bıçak açmıyordu. Bu sessizlik ve onsuzluk bana kesinlikle iyi gelmemişti ama bir şekilde ayakta durmaya çalışıyordum.
Ölü adımlarla okula yürümeye devam ederken çocuklar da asla susmayıp moralimi yükseltmeye çalışıyordu ama onlar bile umrumda değildi. Sevdiği adamın çocuğu olacağını öğrenen Nare kırgınlığı vardı üzerimde. Sancar'ın da Chanyeol'un da Tanrı belasını versin. Şerefsizlikte yarışırlardı.
"Baek, bir hafta sonra okula dönmek çok heyecanlı değil mi, nasıl hissediyorsun?" diyerek Lay kolunu omzuma atarak neşeli bir şekilde sorduğunda ona boş bir bakış atıp önüme dönmüştüm.
1 haftadır kendimi eve kapatarak acımı iliklerime kadar yaşamıştım. Günlerim battaniyemin altında ağlamakla geçerken annemler de benim yüzümden endişelenmişlerdi. Daha fazla üzülmesinler diye de kendimi zorlayıp okula gelmiştim. Tabii bunda, bana sürekli ne olduğunu sormalarının da bir payı vardı...
Sahi, ne diyebilirdim ki onlara? Damadınız olacak şerefsiz benim kalbimi kırdı, ben de üzüldüm, ağlıyorum mu diyecektim?
Diyemezdim ki...
Kalbimin kor gibi yandığını, düşünmekten delireceğimi, nefes alırken bile içime sanki oksijen yerine karbondioksit çektiğimi onlara anlatamazdım. Beni çok güzel kandırdığını söyleyemezdim onlara. Kalbime serpiştirdiği yıldızları, sözleriyle karanlığa hapsettiğini hissettirmemeliydim kimseye. Yüzümü yastığıma gömüp hıçkıra hıçkıra ağlarken bu anlara gece şahitlik etmeliydi sadece. Üzerime karanlığını örterken saklamalıydı beni herkesten...
Cevap vermeyeceğimi anlayan Lay, sıkıntılı bir nefes vererek çocuklara benim görmediğimi sandığı hüzünlü bir bakış atmıştı. Ardından Sehun yanıma gelip konuşmaya başladı.
"Kanka kendine gel ya. Sanki dünyanın sonu mu? Sen de koluna iki hatun takıp Han Nehri'nde üç beş tur atarsın. Sonra gidersin bir kızdan bebek yaparsın. Büyüyünce de Chanyeol'dan intikam almak amacıyla kızıyla oğlunu evlendirirsin. Byun Miran, Park Reyyan'a, üzgünüm ama her şey babamın intikamı içindi artık seninle bir işim kalmadı diyip onu baba evine bırakınca da mutlu sona ulaşırsın! Ehehehe."
Sözleriyle diğerleri de gülmeye başlarken ben daha da kötü olmuştum. Amına koyayım, harbiden çocuk ondan çıkarsa ne yapacaktım? Ümit Besen gibi nikahına beni de çağır sevgilim, istersen şahidin olurum senin diye gezerdim ortalıklarda.
Bu düşüncelerle okula hüzünlü bir giriş yaptığımda tüm bakışlar bize dönmüştü. Tabii onlar da alışık değildi, yaya olarak gelmemize. Her gün apaçiler gibi tekerlekleri bağırtarak girerdik okula. Ama bugün, her şey üstüme üstüme geldiği için yürümek istemiştim. Çocuklar da bunu memnuniyetle kabul etmişti. Çünkü onlar da temiz havaya ihtiyacım olduğunu, boğuluyor gibi hissettiğimi biliyorlardı.
"Şey Baek, sen buradan yürü istersen." diyerek beni soluna atan Kai'yle ona anlamaz bir bakış attım. Sonra baktığı yere kafamı döndürünce neden böyle bir şey yaptığını idrak edebildim. Hocalar, tam karşıki bankta oturuyorlardı. Ve aralarında o şerefsiz de vardı. Gözlerim, başı eğik bir şekilde elleri kafasında duran Chanyeol'da takılı kaldığında içimden kendime sövüyordum. Neden ondan alamıyordum ki gözlerimi?
Ellerini saçlarından geçirerek kafasını yerden kaldırdığında gözleri anında beni yakalamıştı. Halini görünce içim bir an cız etse de bu, uzun sürmedi. Birbirine girmiş saçları, günlerdir uyumadığını belli eden göz altları, kan çanağına dönmüş gözleri ve özensizce giyilmiş kıyafetleri bana harap olmuş izlenimi verirken yaptığım tek şey ona alaylı bir gülüş sunmak olmuştu. Senin üzülmeye bile hakkın yok, Park. Hele yaptığın şerefsizlikten sonra asla...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fuck you, Teacher! (Chanbaek)
Fanfiction12/A Me: Siktiğimin yoda kılıklı pezevengi 31 vermiş bana sınavdan. ULAN OROSPU ÇOCUĞU 31 NE LAN 31 NE!? Ne mesajı vermeye çalışıyor bu puşt bana? .... Me: Ne? Amk Çinlisi...