Son konuşmalarının üzerinden iki saat geçmesine rağmen ikili hâlâ uyanıktı. Bokuto bihaberdi Akaashi'nin neredeyse kapanacak olan gözkapakları ardından kendisini izlediğinden. Zaten hacimli kirpikleri uyanık olduğu gerçeğini gizlemeye yetiyordu ya... yorgun, ama uyanık.
Uyuyamıyordu ama sebebi Bokuto'yla olan yabancılığı değil, tam tersine, hayranlığıydı.
Bokuto uzunca bir süre kıpırdamadan yattı; hafifçe yana düşen başı, karnının üzerinde hareketsizce duran sağ eli ve ona yatakta eşlik eden sol eli... böylece dururken dinlenebiliyor sanmıştı Akaashi, ta ki Bokuto ani bir sarsılmayla gözlerini açıp erişmeye çalıştığı bir gıdım rahatlıktan uzaklaşana kadar.
Bokuto o gece sık sık rüyasında düştüğünü gören insanlar gibi irkilerek gerçekliğe dönüyordu lâkin uyuyamıyordu ki rüya görsün... bu düşünce, Akaashi'nin ona acımasına neden olmuştu.
Üç kez sarsıldı vücudu, üç kez kolunun tersiyle örttü gözlerini ve üç kez sessizce iç çekti Bokuto. Akaashi tepki vermemek için elinden geleni yapıyordu, ziyaretçisinin olanlara şahit olduğunu öğrenip utanmasını istemiyordu.
Gözlerini yumup gerçekten uyumayı amaçlamış ama yatağının dördüncü kez titrediğini hissettiğinde geri açmak zorunda kalmıştı.
"Bokuto," dirseklerinin üstünde doğrulup fısıldadı Akaashi.
Bokuto panikle sıçrayıp sesin sahibine dönmüştü. Yüzünde şaşkın, bir o kadar da bitkin bir ifade vardı. "Akaashi? Öz-"
"Dileme." Sesi mırıltı gibi çıkan Akaashi, Bokuto'ya yaklaşıp kafasını yastığa yerleştirdi yeniden. "Özür dileme."
Utanmış olan Bokuto gözlerini kaçırıp kollarını ovuşturmaya başladı tek kelime etmeden.
"Gel." Birkaç saniyelik sessizlikten sonra ziyaretçisine seslendi Akaashi.
Dikkatini tekrardan ona çeviren Bokuto, Akaashi'nin bakışlarıyla karşılaşmıştı. Diğerinin ne demek istediğini anlamamış, kafası karışık bir ifade takınmıştı yüzüne.
"Gel dedim ya," elleriyle yaklaşmasını işaret etti Bokuto'ya. "Buraya gel." Akaashi bunu söylerken bir kolunu sanki sarılmaya hazırlanıyormuş gibi uzatmıştı.
Tereddütle itaat eden Bokuto, Akaashi'ye doğru kaydı ve uzatılan kolun kıvrımına uyacak şekilde yerleşti yanına. Akaashi'den daha büyük olduğu şüphesiz bir gerçekti ancak bu, bedeninin kollarına tam oturmasına engel olmamıştı.
Bokuto başını Akaashi'nin omzuna yaslamış, Akaashi ise kolunu dikkatlice Bokuto'nun geniş omuzlarına dolamıştı.
İkisi de tek kelime bile etmedi.
Böylece dakikalar geçti. Bokuto'nun vücudunun git gide rahatlamaya başladığı hissedilebiliyordu artık. Kafası Akaashi'nin omzuna yaslı, iki eli karnının üstünde, çıt çıkarmadan yatıyordu oğlan. Çabalıyordu, ertesi gün ayakta durabileceği kadar uyumak için çok çabalıyordu ve Akaashi ona yardım etmek istiyordu.
Her ne kadar inanmak istemese de Akaashi çok istiyordu biraz olsun bile yardımcı olabilmeyi.
Nedendi ki?
Akaashi, Bokuto'nun bir elinin istemsizce titreyişini izledi, duracak gibi değildi. Yavaşça kendi elini uzatıp titreyen elin üzerine kapattı ve dört parmağını Bokuto'nun avcuna oturttu. Bu şekilde saniyeler içinde tekrar sakinleşmişti...
Akaashi usulca iç çekti ve Bokuto'yu hayatta tutan her bir nefeste inip kalkan göğsünü takip etti gözleriyle. Uyuyan birinin nefesi gibi, düzenliydi. Dudaklarını birbirine bastırıp kafasının yastıklara gömülmesine izin vermiş, sonra da Bokuto'nun yönüne çevirmişti. Belli belirsiz kokusunu duyabiliyordu,
Bokuto, hastane gibi kokuyordu.
media © maddox_rider on instagram
ŞİMDİ OKUDUĞUN
in another life ㅡ bokuaka (çeviri) ✓
FanficUyku artık eskisi kadar kolay gelmiyordu. Bokuto bunun farkındaydı, şimdi Akaashi de öyle... Bokuto Koutarou + Akaashi Keiji (Haikyuu!!) ✧ THIS IS A TRANSLATION! The original story is by LittleLuxRay on Archive of Our Own. Bu bir çeviri kitabı, ori...