(Başlangıç tarihlerinizi buraya alalım bakalım 🤭❤)
İnsanlar genellikle hayal ettikleri yaşamları yaşama şansını zor elde ederler. Peki, bize sunulan bu hayatı olduğu gibi kabul etmek mi en iyisidir, yoksa her geçen gün isyan edip, değiştirmeye çalışmak mı?
Hayatın dengesine boyun eğmek mi nefes almamızı kolaylaştırır, yoksa baş kaldırmak mı? Bence şu hayatta kime sorarsam sorayım ona verilen hayattan çok da memnun değildir. Bana soracak olursanız, asla ama asla böyle bir hayata doğmayı tercih etmezdim. Peki ya siz?
Gözlerimi yeni bir güne açmışken aklıma gelen ilk düşünceler bunlardı. Çoğu insan yeni bir güne başladığına dair şükürler sunsa da, ben onlardan değildim işte. Sabah gözlerimi açtığım ilk dakikada hayatımı sorgulamak ne kadar yanlış olursa olsun, ben de rutin haline gelmişti.
Ben Park Jimin, dünyaya geldiğim ilk dakikadan itibaren hoşnut olmayan bir tipim. Normal çocuklar oyunlar oynayıp, hızlı büyümenin derdindeyken, ben anneme neden doğduğuma yönelik sorular sormaya başlayan bir çocuktum. Bir çocuk hayatı sorgulamayı nereden bilirdi ki, ya da bir çocuk neden bu kadar karamsar davranırdı hayata karşı. Çocuk dediğimiz varlık, umut etmekten asla vazgeçmeyen, en uçsuz bucaksız hayallere kendini kaptıran, herkesin hayran olduğu bir varlık değil midir? Peki küçük Jimin neden bu kadar karamsardı ki, bu hayata karşı?
Nedenini biraz daha büyüdükçe anlamıştım. Elimde değildi ki, hiç bir şey istediğim gibi gitmezken bu hayatı sevememek elimde değildi. İnsan nasıl istediği bir dünyayı seçemiyorsa, istediği bir aileyi de seçemezdi. Ben seçemezdim ama seçme hakkım olsaydı eğer bu eve doğmak en son seçeceğim şey olurdu. Sakın beni yanlış anlamayın, herkes ailesini sever, ben de seviyorum ama beni bu denli karamsarlığa iten tek etken o çok sevdiğim ailemden başkası değildi.
Babamın annemi aldatması, başka birinden çocuk dünyaya getirip, intihar etmesi benim elimde değildi. Üvey kardeşimin annesi ona bakmadığı için onu zorluklarla bizim ailemize kabul etmemiz de benim elimde olan bir olay değildi. Size dediğim gibi bu hayatı seçmek benim elimde değildi.
Her geçen gün annemin psikolojisinin çökmesini izlemek, üvey kardeşim Jungkook'un kendini fazlalık gibi görmesini izlemek benim için zordu. İşte seçmek istemediğim hayat tam da buydu, benim elimde olmayan ve başkalarının hatalarıyla oluşan sonuçları çeken kişi yine bendim. Bu hayatın bize yaptığı en büyük haksızlık değil midir sizce? Neden bizim karar vermediğimiz şeylerin sonuçlarına katlanmak zorundayız? Babamın yaptığı hatanın bedelini en çok annem ödüyordu, evinde babamın yasak meyvesi yaşıyordu. Ne kadar zor olursa olsun annem kardeşime ağır bir bedel ödetmek istememişti. Sıcak bir yuvaya sahip olmak herkesin hakkıydı. Aslında pek sıcak olmasa da lafın gelişi sıcak bir yuva işte.
Annem kardeşime ne kadar kucak açarsa açsın, aynı evin içinde büyükannem de vardı ve o çok güzel ayrımcılık yapabiliyordu. Yaşlıları bilirsiniz, hiç bir sözü içinde saklamaz, anında aklından geçenleri söylerler. İşte büyükannem de öyleydi ve Jungkook'u asla torunu olarak kabul edeceğe benzemiyordu. Büyükannemin patavatsızlıkları sonucunda her gece ağlayan üvey kardeşim kalbimin sızlamasına sebep oluyordu.
Anlayacağınız üzere, sorunlu bir ailede doğan, sorunlu bir çocuktum ben. Evde durmak benim için işkenceden ibaretti artık.
Odamdan hızlı adımlarla çıkarken, kahvaltı masasında toplanan mükemmel aileme takılmıştı gözlerim, annem tüm bitkinliğiyle servis yapmakla meşguldü. Babamın gidişinden beri omuzlarının dik durduğunu bir saniye bile görememiştim. Her geçen gün daha da ağırlığı artan sorumluluklarını taşımaya zorlanıyordu annemin güçsüz omuzları.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Perfect Man || Yoonmin
FanfictionSen fazla mükemmeldin Yoongi, herkesin isteyebileceği bir hayatın vardı, önümdeki en mükemmel örnek sendin. Bu hayattaki tek amacım biraz olsun sana benzeyebilmekti. Bilemezdim... içinde aslında ne kadar yaralı bir ruh sakladığını bilemezdim. Kimse...