Şimdi maaile kapının önünde dizilmiş gelenleri karşılıyorduk. kapıdan geçenlere hoş geldiniz deyip sırasıyla ellerini öpüyordum.
Annem ve babam, Fırat'ın ailesini salona davet etmiş kapıda sadece Fırat kalmıştı. Terleyen ellerimi bordo elbisemin eteklerine sürerek kuruttum. Su dalgası yaptığım saçlarımı arkaya attım. Derin nefes alarak heyecanımı yatıştırmaya çalıştım. Daha sonra "hoş geldin" diyerek yanağına ufak bir öpücük kondurdum.
"Hoş buldum, telefonda bahsettiğin elbisen mi?" diyerek üstümü işaret etti."Evet" diyerek tatsız geçen telefon konuşmamızı hatırladım. O da hatırlamış olmalı ki mahcup bir şekilde "yakışmış" dedi.
Fırat; benim hayalim olan adam.. İlk kez karşımda mahcuptu. Fırat beni ne kadar kırarsa kırsın önemli değildi ama benim yüzümden mahcup olması, benim yüzümden üzülmesi benim canımı her şeyden daha çok acıtırdı. "Teşekkür ederim. Senin de takımın yakışmış" diyerek elimi uzattım.
Fırat bana şaşkın bakakalmıştı. "Çiçekler.. Sanırım benim içinler."
"Haa! Evet unutmuşum ben" diyerek elindeki gülleri uzattı."Teşekkür ederim" diyerek gülleri kokladım mis gibi kokuyordu. Kafamı hafif kokladığım güllerden kaldırarak gülen gözlerle Fırat'a baktım. Bu adam nasıl oluyordu da bu kadar nefes kesici olabiliyordu. Üstüne giydiği lacivert takımı, açık mavi kravatıyla beni başka bir dünyaya götürüyordu. İkimizin de mutlu olduğu bir dünya..
....
Yemekler yenmiş kahveler için koltuklara geçilmişti. Kahveleri hazırlarken geçmiş olduğunu düşündüğüm heyecanım yine başladı. Misafirlerin kahvesini yaptıktan sonra sıra Fırat'ın kahvesine gelmişti. Fırat kahvesini normalde sade içerdi. Bu yüzden ona sade kahve yapacaktım ki Meriç ile Asinin konuşmasıyla ne yapacağımı şaşırdım.
"Dicle bak karabiber, tuz ve acı biber burada. Bence hepsinden koy"
"Aynen abla hatta bak burada da kimyon var duyduğuma göre enişte bey kimyonu çok severmiş" diyen Meriç'le Asi hunharca gülümsedi.
"Hayır istemiyorum" dedimAsi ile Meriç gözlerini pörtleterek "Nasıl istemiyorum?" diye aynı anda bağırdılar.
"Çocuklar ben Fırat'a kıyamam. Hem onu her türlü kabul ediyorum ben. Onun beni kabul etmesi biraz zaman alacak o yüzden herkesin içinde onu zorlayamam. Anlamanızı istiyorum hadi beni oyalamayın da kahveleri götüreyim" diyerek yaptığım kahveyi Fırat'a özel olarak aldığım fincana döktüm. Ben mutfaktan çıkarken Asi ile Meriç'in arkamdan homurdandığını duysam da kendimi elimde tir tir titreyen tepsiye verdim.Sırayla kahveleri dağıttıktan sonra Fırat'ın kahvesini verip annemlerin yanındaki sandalyeye geçtim. Herkes Fıkratın kahvesini içmesine dikkat kesilmişken ben de çekinmeden Fırat izlemenin tadını çıkarıyordum. Fırat önce önündeki kahveye sonra da bir kaşını kaldırarak bana baktı. Bende ufak bir tebessüm göndererek başımı hayır anlamında salladım.
Buradaki Fırat'ın sorusu tuz koydun mu? iken bende gönül rahatlığıyla içeceğinin garantisini vermiş oluyordum. Fırat kahvesinde bir yudum alıp duraksadı. Herkes içinden kahvenin içinde Fırat'ı zorlayacak şeylerin olduğunu düşünüyor olacak ki ufak kıkırtılar çıkarıyordu. Fırat'ın, kahvesini kafasına dikmesiyle babam ile Fırat'ın babası birbirine gülümseyerek baktı.Formalite icabı ben istendim babam verdi. Fırat'la ayağa kalktık.
Fırat'ın cebinden çıkan, rastgele aldığı her halinden belli olan ve parmağıma büyük gelen bir alyansla nişanlandım. Yanımda robot gibi duran adam ile nişanlanmıştım. Bazen ona ulaşamamaktan korktuğum zamanlar oluyordu. Daha sonra sevgimin elbet bir gün ona ulaşacağını düşünüp kendimi üzüntü çukurundan çıkarıyordum. Yine öyle yaptım ne parmağımda emanet gibi duran yüzük ne de Fırat'ın, taş gibi soğuk ve çelik gibi keskin bakışlarına aldırmadan gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANFİL KOKULUM & TAMAMLANDI &
Romance🌷Bıraktığın Kadın, Bulduğun Kadın mı?🌷 "Ben seni çok sevdim Fırat, kendimden çok hem de.. Gözlerinde bana karşı olan bir çok bakış gördüm. Nefret, tiksinti ve aşağılama.. Bunların hepsini görmezlikten gelebilirim ama gözlerindeki hüzünü daha fazla...