...............................Fırat'tan.......Yıllar Önce..............."Efendim anne.."
---
"Dedim ya gelemem.. toplantım var.."
---
"Sen babamı mı aradın? Doğruyu söyleyip söylemediğimi anlamak için hem de.." Annemin karşıdan gelen sert sesi ile ellerim yumruk oldu.
"Yarım saat içinde butikte oluyorsun Fırat" diyerek telefonu kapatan annem ile yumruk olan elimi direksiyona geçirdim. Kahretsin! Annemin ile babamın kuklası olmaktan bıkmıştım.
Arabayı Diclenin gelinlik provasını yaptığı butiğe sürdüm. Annemin niye benim onları almamı gerektiğini tutturduğunu bilmiyordum. Ancak biraz düşününce nedenini buldum. Kaç gündür Dicle hanımı eğlendirmediğim, onunla görüşmediğim içindi bunlar. Ailem sürekli aman Dicle üzülmesin, Dicleyi de düşün, Dicle seni seviyor, Dicle şöyle, Dicle böyle diye diye başımın etini yiyordu.
Arabayı sinirle çalıştırdım. Ne kadar hızlı oraya varırsam o kadar hızlı oradan kaçardım. Butigin önüne gelince Dicleye mesaj attım.
"Aşağıdayım inin." Bu kadar işte. Ne bir sevgi sözcüğü ne de saygı sözcüğü sadece emir..
Bu kızı da anlamış değildim. Beni gerçekten seviyor mu yoksa saplantı haline mi getirdi bilemiyordum. Ama biraz düşününce insan anlıyordu. Dicle beni saplantı haline getirmişti. Ona ne kadar kötü davransam da benden hoşlandığını fırsat bulduğu her an utanmadan çekinmeden dillendiriyordu.
Yarım saattir arabada onları beklerken artık sabrımın sonuna gelmiştim. Sinirle arabanın kapısını çakarak arabadan çıktım. Beni bekletmenin bedelini ona ödetecektim. Butiğin olduğu binaya girerken sinirle soluyordum. Kapıyı mıymıytı konuşan bir kız açtı. Öfkemi kızdan çıkarmamak için zor tuttum.
"Dicle nerede?" Kız resmen ağzının içinde konuşuyordu ve benim artık sabrım kalmamıştı. Etrafıma baktım ne annem ne de Dicle ortalıkta görünüyordu. Kabinlerin olduğu yere yürüdüm. Bütün kabinler açıkken en sondaki kabin kapalıydı.
Onu hırsla açarken, kız hala arkamdan gelerek mıymıytı sesiyle konuşuyordu. Kızı umursamayıp açtığım kabinde beni karşılayan güzelliği görünce nefesim boğazımda tıkandı. Dicle'nin görüntüsü nefesimi kesmişti.
Dicle büyüyen gözlerle bana döndü. Orada olduğuma inanamıyormuş gibi bir kaç kez gözlerini kırptı.
"Fırat, sen?"
"Evet benim. Peki ya sen Dicle?" Bir peri kızı kadar güzel olduğunu, biliyor musun?
"Ne arıyorsun burada?" diyen küçük ama bir o kadar da dolgun olan dudaklara takıldı gözlerim.
"Seni arıyordum ve buldum." dediğimde dudaklarım istemsiz olarak kıvrıldı.
"Ne..neden beni arıyordun ki?"
"Bende bilmiyorum." derken ciddiydim. Dicleyi böyle beyazlar için bir kuğu kadar masum görünce aklım uçmuştu. İşte ilk o zaman ona bakmak yerine onu görmüştüm. Dicle mermer gibi beyaz teni, kırmızı dudakları ve gece karası saçlarıyla nefesimi kesmişti. Giydiği gelinlik ile göğsünün çatalı görünüyor, beyaz omuz başları gözüme ziyafet sunuyordu.
Ellerim beyaz omuz başlarına giderek iki yandan kavradı. Onu yakınıma çekerken heyecandan inip kalkan göğsü göğsümü ezdi.
"Fırat!" derken onu susturdum. "Şşh peri kızı.." Dudaklarım kontrolüm dışı Diclenin bana sunduğu gerdanına gitti. Aklım karışıktı. İçim cayır cayırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANFİL KOKULUM & TAMAMLANDI &
Romansa🌷Bıraktığın Kadın, Bulduğun Kadın mı?🌷 "Ben seni çok sevdim Fırat, kendimden çok hem de.. Gözlerinde bana karşı olan bir çok bakış gördüm. Nefret, tiksinti ve aşağılama.. Bunların hepsini görmezlikten gelebilirim ama gözlerindeki hüzünü daha fazla...