Saat akşam dokuza geliyordu. Bir gün daha böylece geçip gitmişti hayattan. Bekir tam uyumaya hazırlanırken kapı açıldı. Yan odaya yeni yerleşen yaşlı adam elinde tepsi ile içeriye girdi. Oda karanlık olduğundan yanlış odaya girdiğini fark edememişti.
Bekir; ' Hayrola amca hoş geldin.'
Yaşlı adam, Bekir'in sesini duyduğunda önce irkildi sonra çevresine bakındığında yanlış odada olduğunu fark etti.
Yaşlı adam; ' Affola evladım yaşlılık işte odaları karıştırdım. '
' Estağfurullah amcacım o nasıl laf. Gel buyur şöyle otur. '
Yaşlı adamın şaşkınlığı biraz geçmişti.
' Hanım yan odada, dün akşam fenalaştı. Yaşlandık artık her şey bahane. '
Bekir gülümsedi uzanıp komidinin üstünde ki gece lambasını yaktı. Işığın yakmasıyla gözleri adamı seçebildi. Adamın kıyafetleri yerindeydi. Başında kahverengi kep, gömleğinin üstüne yeşil bir hırka giymişti ve gri pantolonu güzelcene ütülüydü. Bekir içinden 'Belli hali vakti iyi ' dedi. Kısa boylu, biraz tombul denebilecek bir fiziğe sahipti.
Yaşlı adam ' Hanım bekler beni şimdi. Yarın ziyaretine gelirim inşallah evladım. Hayırlı akşamlar.' dedi.
'Hayırlı akşamlar amcacım beklerim tabi ki' dedi Bekir. İhtiyar adam yavaşça kapıyı kapatıp odadan çıktı.
Bekir ışığa doğru uzandı. Işığı kapattı ve bu odada zamanının çoğunu geçirdiği ahşap beyaz pencereyi izlemeye başladı. Sokak lambasının sarı ışığı pencereden odaya sızıyordu. Işık, Akçaağaç'ın dallarının gölgesi ile resmen odanın içinde dans ediyordu. Sokakta ki lamba bile Akçaağac'a ayak uydurmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKÇAAĞAÇ
Short StoryTek nefeste okuyabileceğiniz bir kısa roman ile kendimi sizlere tanıtmaya karar verdim. Bekir karakterimizin hastanede yaşadıkları, hastalığının zorlukları ve aşık olmasını konu alan hikayede; beklenmedik bir son bizi beklemektedir. Saf aşk nedir? S...