Bekir, yatağının karşısında ki duvarda asılı duran içinde hastanenin resmi olan saate doğru baktı, öğlen 12'yi geçiyordu, yemek vakti gelmişti. Birazdan soluk mavi önlüklü teyze gelip yemeğini masaya bırakacaktı. Ardında da Aysun hemşire teker teker hastaları gezip ilaçlarını dağıtacaktı. Bekir kolundaki pamuğu çıkardı ve pencereye doğru ağır adımlar atarak yürüdü. Gün geçtikçe onun için yürümekte zorlaşıyordu. Tek elini başına, başını da cama yasladı ve yine başladı düşünceleri arasında olta atmaya. En son burada ne düşünmüştü. Evet! Sonbaharı düşünmüştü. Karşısında duran bu iki ağacın Şeker Akçaağaç olduğunu söylemişti doktor. Kanada'da yetişen bir ağaç türü olduğunu ve bu bina hastane olmadan önce burada oturan Ermeni bir aile tarafından dikildiğini söylemişti.
Beyninde duygular cereyan ederken. Manzaraya karşı iç hesaplaşması başladı. Onca sene boyunca ne yapmıştı. Anne, babası 10 yaşındayken bir kaza sonucu ölmüşlerdi. Onlardan bir ev birde babasının ayakkabı dükkanı kalmıştı. Yas bile tutamadan abisi ile dükkanı işletmeye devam etmişlerdi. Ondan dört yaş küçük bir kız kardeşi vardı, ona çok üzülüyordu. Anne ve babasının ölümünü kabullenememişti kızcağız, her gün kapının yolunu gözler, anne ve babasının gelmelerini beklerdi. Şimdi oda büyümüştü. Abisi yeni evlenmişti, kız kardeşi de abisinin yanında kalıyordu. Yengesi çok hanım hanımcık bir kadındı. Kız kardeşini kendi kardeşi gibi görüyor üstünde titriyordu. Abisi hem ailesine bakıyor, hemde kardeşinin hastane masraflarını ödüyordu. Kız kardeşi ve yengesi terzilik yapıp ek gelir getirmeye abisine destek olmaya çalışıyorlardı. Kız kardeşi iki gün önce onu ziyarete geldiğinde komşuları Rüstem beyin hanımının kardeşi, kendisine görücüye geldiğini söylemişti. Kız kardeşi evlenmeyi düşünmüyordu ama Bekir kardeşinin gözlerinden anlamıştı, çocuğu beğenmişti. Bekir çocuğu azda olsa tanıyordu. Çarşıda dükkanları vardı maddi durumları da iyiydi. Çocuk ile bir keresinde kavga dahi etmişti. Sonrasında Bekir haksız olduğunu görmüş ve çocuktan özür dilemeye çekinerek gitmişti. Özür dilemek isterken aralarında komik denecek şekilde bir muhabbet dönmüştü. Bekir şaşkın bir halde özür dilemeden çocuğun yanından ayrılmıştı.
İşte o zamanlar da hastalık Bekir'e zuhur etmeye başlamıştı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKÇAAĞAÇ
Short StoryTek nefeste okuyabileceğiniz bir kısa roman ile kendimi sizlere tanıtmaya karar verdim. Bekir karakterimizin hastanede yaşadıkları, hastalığının zorlukları ve aşık olmasını konu alan hikayede; beklenmedik bir son bizi beklemektedir. Saf aşk nedir? S...