9.Bölüm: Kül Olmuş Ruhlar* Biz ruhumuzu kovaya atıp kibrit çöpüyle yaktık. Daha fazla yaşamamak için...
Bazen yaşamaktan çok ölmek ister insan. Hiç doğmamak, nefes alamamak... Çünkü hayatını güzel kılan bütün güzellikler onun gözünde bir kiprit yakıp üstüne attığı kağıt parçaları gibidir. Değer verdiği bütün kağıt parçalarının bir anda yanıp kül olmasıdır. Hepsi birer birer yanarken senin tek bir şekilde yaşamaya çalışmadır hayat.
Birinci kağıdın üzerinde soy ismin yazar ateş ilk onu yakar soy ismin gözlerinin önünde sanki hiç yokmuş gibi siyah küllere dönüşür. Siyaha dönen kağıdın alevleri belkide dünyada en çok değer verdiğin onun için yaşadığın insanı yakar çünkü hayat acımasızdır. İnsanların mutluluğu gözüne batar. Sevdiğin insanın yanmasını gözlerin dolu, çaresiz bir şekilde izlersin. Ağlayarak oradan uzaklaşırsın ailene sarılıp onlardan sevgi beklersin hayat durmaz mutsuzluğuna mutsuzluk katman için hiçbir zaman tam aile bile diğemeyeceğin ebeveyinlerini senden alır. Yanlız başına yaşadığın hayatı sorgularsın. Nefes almayı haketmediğini düşünürsün bu sefer sen yakarsın bütün mutluluklarını. Alırsın eline bütün kağıt destelerini atarsın kovanın içine. Yakarsın bütün geçmişini ve geleceğini alevler yükselir gök yüzüne on o görüntü sana o kadar hoş gelir ki bir süre yanan kağıt parçalarının yanında oturup düşünürsün az önce mutluğunu yakmadığını kendini ruhunu yaktığını...'Toprak'ı da yaktım' dedim içimden umutsuz sesimle. Herşeyim dediğim herşeyi yaktığım gibi onuda yaktım. Ruhumu, kalbimi , beynimi yaktığım gibi onuda yaktım yanık olan kalbimde. Kalbimin içinde duran bütün yanık kağıtların arasında bembeyaz duran Toprak'ı da yaktım. Yakmak zorundaydım kendi içimde yakmasaydım onun ruhu yanacaktı. Aynı duyguları onada yaşatamazdım. Bir gün ruhumu bedenimden ayırdığımda Toprakın üzülmesini istemiyordum. Bana bağlanmasını, aşık olmasını istemiyordum çünkü bunu haketmiyordum bedenime, kendime saygım yoktu. Toprak'ın güzel ruhunu temiz kalpli insanlar hakediyordu benim kağıt yanıklarıyla dolan kalbimi değil.
Elimdeki boş fincanı masaya indirip dolu gözlerle balkona çıktım. Soğuk havayı içime çekip nefes verdim. Toprak şuan belkide Eceyle birlikte akşam yemeği yiyip ödevi yapıyorlardır? Şuan neden bu kadar etkilendiğimi anlayamıyordum. Toprak benim arkadaşım bile değildi ama garip bir şekilde kenidimi üzgün ve yanlız hissediyordum. Sanki Toprakın hayatıma girmesi ile içimdeki yanlızlık bir nebzede olsa gitmişti ama şuan içimde Toprak'ı yok etmem ile birlikte o eski yanlızlık duygum geri gelmişti. Toprak'a aşık değildim, ona yoğun duygularda hissetmiyordum tek hissettiğim şey sadece yanımda olması bile beni mutlu edebiliyordu. Veya şarkı söylerken gitar çalması beni hiç olmadığım kadar huzurlu edebiliyordu. Şuan bu hissettiğim duygunun anlamını bilmiyordum.
Gözyaşlarımı elimle silip, içeriye girip balkonun kapısını kapattım. Portmantodan beyaz ince hırkamı üşümek istercesine üzerime giğip elimdeki uçak yapıp özür bıraktığım Fırat'ın ruhunu çantamın içine koyup kapıyı arkamdan kapattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRIK MAVİ
Teen FictionZihnimin o karanlık sokaklarda mavi edasıyla dolanıyordum günlerce, çünkü ben Kırık Maviydim. İnsanlardan uzak olan, kendinden uzak olan kırık bir kız. Evet, o benim. Yok oluyordum usulca, ve bu durum kimsenin umrunda değildi. Ondan başka... Bana "...