Telefonumun sesi ile elimdeki kağıdı bıraktım. Komidinin üzerindeki telefona uzanarak cevapladım.
"Yavrum, buluşuyor muyuz?"
Bakışlarım duvardaki saate kaydı. "Kaçta?"
"Sekiz iyi mi?"
"Dokuz yapalım."
"Anlaştık," dedi uzatarak. "Dünkü mekândayız."
Bakışlarım yazdığım sözlere kaydı. "Tamam gelirim."
"Öptüm."
"Ben de."
Telefonu kapatıp geri yerine bırakırken şarja taktım. Büyük ihtimalle mekanda sabahlardık ve şarjımın bitmesi en nefret ettiğim olaylardan birisiydi.
İlham varken yazdığım şarkı sözlerini devam ettirdim. Bazı şarkıları yazsam da hiçbir zaman söylememiştim çünkü dinleyecek bir kitlem yoktu. Henüz.
En sonunda bitirdiğimde kağıdı diğerlerinin yanına koyarak dolabımın karşısına geçtim. Saat yedi olmuştu ve hazırlanıp çıkmam için bir buçuk saatim vardı.
Kıyafeti bir kenara bırakıp hızlı bir duş alıp çıktım. Çok geçmeden siyah mini elbisemin altına siyah fileli çorabımı giydim. Yüksek topuklu botlarımı da ayaklarıma geçirirken aynadaki yansımama baktım. Bugün bir tık daha karanlığa yatkın ruhum, siyah farı elime almama neden oldu. Simsiyah bir göz makyajına yakışan bordo ruju dudaklarıma sürdüm.
Çalan telefonumu şarjdan alıp önce odadan sonra da evden çıktım. O sırada arayan Oğuz'u meşgule attım; geldiğini söylemek için aradığını biliyordum.
Apartmanın önündeki tanıdık motosikleti görmemle sırıttım ve kaskla uğraşmak yerine hızla kendimi arkasına attım. "Gidelim."
Gazı kökledi ve bir aslan edasıyla ileriye atıldık. Son hız mekana doğru ilerlerken başımı geriye attım, rüzgar her zerreme dokundu; gözlerimi kapatıp bu anın zevkini yaşadım.
En sonunda mekana gelmiş, boş masalardan birisine oturmuş ve tüm grup ile toplanmıştık.
"Erva'ları da çağırsaydık ya." diyen, Ahu tek tek hepimize baktık. "Çok kafalar."
Omuz silktim. "Çağırın."
"Harbi mi?" diyen Asu, şok içinde bana baktı. Ne var, dercesine kafamı salladım. "Kolay kolay gecemize başkalarını almazsın."
"İstisnalar kaideyi bozmaz." Elimdeki şişeyi kafama dikerek kocaman bir yudum aldım. "Ayrıca onlar gelene kadar kafayı bulmuş olurum. Varlıklarını bile fark etmem."
Aslı, şen bir kahkaha atarken hızlı hızlı başını salladı. Ona göz kırpmakla yetindim. Ahu, Erva'yı aramak için yanımızdan kalkarken herkes yeniden sessizliğe gömülmüştü. Hemen yanımda oturan Aslı'ya doğru kayıp kulağına yaklaştım. "Ot içer misin?"
Yüzünü saran hınzır bir gülümseme ile başını salladı. Sırıttım. Başımla gelmesi için işaret ederken ayaklandım, aynı zamanda o da kalktı.
Kimse nereye gittiğimizi sorgulamadı, biz de bir açıklama yapmadan lavaboların olduğu dar koridora girdik. En arkadaki karanlık alana giderken sağda solda öpüşün, hatta sevişmeye başlayan çiftlere dik dik bakmama engel olmadı. E zahmet olmazsa bir odaya gitsinler, onların inlemelerini çekmek zorunda değildik.
Sırtımı rutubetli duvara yaslarken sutyenimin arasına sıkıştırdığım paketi çıkarttım. Aslı da tam karşıma geçerken üzerindeki deri eteğin cebinden çakmağı çıkarttı. Bir tane ona uzatırken bir tane de kendi dudaklarımın arasına yerleştirdim. Zaman kaybetmeden yaktı ve ikimizde derin birer nefes çektik.
Aslı yanıma gelerek yere oturdu. "Bunları nereden buluyorsun?"
"Sır," diye fısıldadım gülerken. Ben de kayarak yanına oturdum. "Keyfini çıkart işte."
"Çıkartıyorum." Zevkle inleyerek başını geriye attı. Güldüm.
Yoğun bir sessizlik eşliğinde elimizdekileri bitirdik ve ayaklandık. Kadınlar tuvaletine girerek akan makyajımı ve çıkmış rujumu düzenledim. Sessizliği bozmadan bizimkilerin yanına gittiğimizde diğerlerinin de geldiğini görmüştüm.
Umursamaz bir tavırla az önceki yerime, şu anki Erva'nın yanına oturdum. Dikkatle yüzüme bakmasını umursamadan masadan bir şişe kaparak tepeme diktim.
Bakışlarım masada dolandı. Kızıl saçlı kız yoktu. "Kızıl nerede?" dedim, ortaya doğru.
"İşi varmış." diyen oğlana baktım. Gotik tipini koruyordu fakat adını hatırlamıyordum. Boş verdim. İllaki birisi derdi.
Erva, bana doğru yaklaştı. "Ne oldu? Onunda mı dudaklarının tadına bakacaksın."
Sırıtarak ona baktım. "Neden olmasın?" O kadar yakındık ki, parfümünün kokusunu alıyordum. "Vişneliden sonra şeftali güzel giderdi."
Dik dik yüzüme baktı. "Ne tesadüf bugünde şeftali sürmüştüm."
Kendimi tutmayıp bir kahkaha patlattım. Herkes birkaç saniye bana baksa da umursamadı. Yeniden ona yaklaştım. "Bu lafı iyi yerlere çekmem."
"Çekme," derken iyice bana doğru döndü. "Belki de istediğim odur."
Dilimi dudaklarımın üzerinde gezdirirken bakışları oraya kaydı, sırıttım. "Benim değilse?"
Gözleri yavaşça gözlerime çıktı. "O yöne çekeriz."
"İddialı." derken gülüyordum. "Anonim olan birisine oranla fazla iddialı."
Oğuz kafasını aramıza sokmasıyla ikimizde hızla geri çekildik. "Ne fısıldıyorsunuz be?"
"Oğuzu atıp seni yanıma alacağım diyordum." derken mimiksiz bir şekilde ona baktım. "Duydun mu?"
Gözleri irice açıldı. "Bunu bana nasıl yaparsın?"
Kafasına bir tane geçirdim. "Saf olma, oğlum!"
Dudaklarını büzüp bana baktı. "Çok kırıldım."
"Hiç üzülmedim."
Elini kalbine koyarak kendini üzerime bıraktı. Sertçe iteklememle adeta masaya yapıştı, kendimi tutamayıp gülerken kafasını tutarak bana baktı. Daha da gür bir kahkaha attım. "Full zararsın anasını kürekle kovaladığım."
"Git köşede ağla, başımı şişirdin."
Küçük çocuklar gibi suratını astı ve hızla yanımdan uzaklaştı. Memnun bir şekilde sırıtırken masadaki şişeye uzandım ve tepeme diktim. O sırada bana bakan Erva'yı tüm keyfimle yok saydım.
![](https://img.wattpad.com/cover/241877351-288-k21752.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sigara | texting
Short StoryTexting | girlxgirl 05: bunu yapma Siz: neyi? 05: neden itiyorsun beni? 05: biri seni sevemez mi? Kendi kendime gülerken elimi cebime attım ve sigara paketini çıkartıp bir dal aldım. Sigarayı yakarken tek elimle de mesaj yazıyordum. Siz: ya siz sal...