'Of çok heyecanlıyım Felix.'
Yeonjun'un güzel sesini duymamla ayılmaya başladım ama gözlerimi açmadım, heyecanının nedenini merak etmiştim.
'Neden mi? Aptal mısın, yarın artık tamamen gerçek bir insan olacağım. Kuyruğum ve kulaklarım düşecek.'
Ah, bir de bu vardı. Her ne kadar küçük, sevimli kedimi sevsem de bu onu rahatsız ediyordu. Bana birçok kez artık tamamen insan olmak istediğini belirtmişti. Ona bu halinin de harika olduğunu söylemesem bile o 'normal' olmak istiyordu, saygı duyuyordum.
Karşıdan gelen Felix'in kalın sesini duyabiliyordum, hararetle Yeonie'me bir şeyler anlatıyordu. Ne dedi bilmiyorum ama Yeonjun'un yavaş yavaş kızardığını görebiliyordum.
'Saçmalama... Yani belki... Bilmiyorum, kızgınlığımda bana hâlâ küçük olduğumu söyledi ve biz onu yapmadık, anlarsın ya..."
Neyden bahsettiğini anlamamla sessizce yutkundum. Film izlerken kızgınlığa girmesinin üzerinden yaklaşık iki ay geçmişti. Bu süreçte hormonları gayet yüksek olsa da kendimi dizginlemeyi başarmış, birkaç ufak(!) temas haricinde yakınlaşma yaşamamıştık. Belki de elimde büyümesinden ötürüdür ama o gün gözüme çok savunmasız gelmişti. Sadece rahatlamasına yardımcı olmuş ve gecenin geri kalanında onunla çocuk gibi ilgilenmiştim. Fakat yarın tamamen reşitlik sınırından iki yaş daha büyük bir insan olacaktı.
'Belki de yaparız Felix, inan ben de bilmiyorum. Onun gözünde çok hevesli gibi görünmek de istemiyorum. Acaba.. acaba beni istemiyor mu?'
Son cümlesi kaşlarımı çatmama sebep olmuştu. Burada iki aydır kafayı yiyordum ve o bana 'sen beni istemiyorsun' diyordu, evet bu beni çok sinirlendirirdi. Gözlerimi açtım ve bana dönük olan sırtını izledim birkaç saniye. Hâlâ uyandığımı anlamadığı için en sonunda kıpırdandım ve yatakta doğruldum. Yeonjun uyanmamı beklemiyor olacak ki Felix'e 'tamam sonra konuşuruz' diyerek telefonu kapatmış ve ürkek gözlerle bana dönmüştü.
Baygın bakışlarım vücudunda dolanırken onun yüzündeyse bir şeyleri anlamak isteyen bir ifade vardı, konuşmayı duydum mu ya da ne kadarını duydum anlamak istiyordu. Birbirimizi izleyerek geçen birkaç dakikanın ardından yatakta emekleyerek yanıma geldi ve kucağıma tırmandı. Kollarını yavaşça boynuma doladığında hâlâ tepki vermemiştim, bu onu şaşırtmıştı çünkü normalde anında kollarımı beline dolardım. Eh, şu an pek normal bir anda değildik.
"Ningie~"
Hafif büzülmüş dudakları ve koca mavi gözleriyle bana bakarken büyülenmiş gibiydim. Tanrım, nasıl onu istemediğimi düşünebilirdi?
Ani bir hareketle onu yatağa yatırdım ve kollarımı iki yanına koyarak dikleştim. Şaşkın şaşkın yüzüme bakarken mırıldandı.
"K-kai?"
Sinirli tutmaya çalıştığım mimiklerimle yüzüne doğru eğildim ve mırıldandım.
"Sen büyük bir yalancısın Choi Yeonjun."
Kısılmış gözleri ve kesik nefesleriyle bana baktı ve ardından dilinin ucuyla dudaklarını ıslattı, bu son damlaydı. Dirseklerimi kırdım ve başımı kayan tişörtten görünen parlak esmer boyna gömdüm.
"Aylardır sana dokunmamak için kendimle savaşırken seni istemediğimi söylemen kabul edilemez."
Cümlem biter bitmez ince deriye kelebek öpücükleri kondurmaya başladım. Yeonjun'un elleri beni engellemek için omzuma geldiğinde öptüğüm yeri dişlerim arasına alarak hafifçe ezdim, ancak deri hassas olduğu için bu oldukça etkiliydi.
Omzuma koymak için kaldırdığı eli daha hedefine varamadan dikleştim ve ince bileklerini tek elimle başının üzerinde birleştirdim. Arzuyla kısılmış gözleriyle bana bakıyor ve kesik kesik nefesler alıyordu. Tepesinde alayla ona bakarken diğer elim boş durmamış ve yanağında tüy hafifliğinde bir gezintiye çıkmıştı.
"Cevap ver hadi meleğim, neden yalan söylüyorsun?"
Yaşadığı şaşkınlık dolayısıyla konuşamazken elim bu sefer de kedi kulaklarının diplerine gitmişti, buranın onun hassas noktası olduğunu yanlışlıkla keşfetmiştim. Kulağın ucundan itibaren hafifçe okşuyordum, Yeonjun ise dudaklarını ısırmış halde beni izliyordu. Hâlâ cevap vermediğini fark ettiğimde yüzüme alaylı bir sırıtış ekledim ve kulak bitimine sertçe parmağımı sürttüm. Eş zamanlı olarak inlemiş ve sertçe nefesler almaya başlamıştı, göğsü şokla inip kalkıyordu.
"B-bana dokunmadığın için beni istemiyorsun sandım sevgilim."
İstediğim cevabı almamla bileğindeki ellerimi hafiflettim ve şefkatle gülümsedim. Yavaşça yüzüne doğru eğildim ve dudaklarına minik bir öpücük kondurdum.
"Seni bu dünyadaki her şeyden daha çok istiyorum bebeğim."
Cümlem biter bitmez gözleri dolmuş, ani bir hareketle o benim dudaklarıma yapışmıştı. Ve evet, o benim kadar sakin öpücükler bırakmayı sevmezdi.
---
ŞİMDİ OKUDUĞUN
catboy, yeonkai ✓
FanfictionKai kedi çocuk sahiplenmek için barınağa gider ve mavi saçlı minik bir kedi bulur. düzyazı ©rozeixs | 31.07.2020 - 05.10.2020