Bölüm 16: Vurgun
Batı ile yaptığı pazarlığın üstüne, Leylifer uslu bir kız olup onu mutfağa indirmesine izin verdi. Pencerenin önüne yerleştirilen koltuk takımının bir köşesine kıvrılıp örgü battaniyeyi bereli dizlerine dikkat ederek üstüne çekti. Kendi dertlerine o denli boğuyor, hayatı kendine zindan ediyordu ki tüm felaket bulutlarının arasından bile direnen gök kuşağını göremiyordu. Geldiği konum fenaydı. Çocukların yeni doğan bebeği görmek için çıkardıkları bıcır bıcır sesler ona kadar ulaştığında dudaklarının kıvrılmasına izin verdi. Kalabalık nüfuslarına karşın mutfakta baş başa kaldığı erkeğin, kurdun, üstünden çekmedi bakışlarını. Onun için özenmesi kötüye yoran aklına başka bir masayı getirdi hemen. Minik, beyaz çiçeklerle süslenen ancak hiçbir zaman oturamadığı o kahvaltı masasını...
Ellerini karnına sardı. Ne kadar da ahmaktı! Düşünceleri, paranoya düzeyindeki endişeleri ona hiçbir zaman mutluluk getirmemesine karşın, bir bağımlı gibi, bundan vazgeçemiyordu. Ellerini kendi geleceğinin kanıyla kirletiyordu. Değer miydi?
"Saat ilerlediği için hafif bir şeyler hazırladım."
Kucağına bırakılan tepsiye dudaklarını yalayarak baktı.
"Hatırlarsan artık bir uyku düzenim yok! Lezzetli görünüyor."
Çatalını haşlanmış sebzelere saplayıp zeytinyağıyla parlayan yeşil-sarı parçaları ağzına attı. "Çorbayı da iç!" Batı'nın uyarısını elbette ki kulak ardı etti. Bir anda açılan iştahıyla midesini doldurmaya devam ediyor ve Batı'nın bakışlarını yok saymaya çalışıyordu. "Bana bakma!"
"Dikkatin mi dağılıyor?"
Omuz silkti. "Yemek yerken izlenmeyi sevmiyorum." dedi basitçe.
Onun kıvrılan dudaklarını gördüğünde homurdanarak suya uzandı.
"Biliyorum!"
Aralarındaki sözsüz atışma devam ederken mutfak yavaştan dolmaya başladı. İlk gelen hareketli ikizleriyle Buse'ydi ve Leylifer'in büyük bir iştahla brokoli yediğini gören Elfin, annesinden derhal brokoli istemiş, eh, kardeşi Delfin de ondan geri kalmamıştı. Buse, kızlarına katiyen yediremediği bu sebzeyi gelen yoğun talep üstüne hızla yerine getirdi. Sonrasında gelen Berin de onların iştahını görünce annesinin bacaklarını sıkı sıkı tutarak ona brokoli salatası yedirmesini istedi.
Batı boşalan tabağı tepsiden alıp çorba dolu kaseyi önüne itti ve tabağı bulaşık makinesine koymaya gitti. Geri döndüğünde yeni bir bardak su getirip hala dolu olan kasenin yanına bıraktı. "Çocukluk yapma, o çorbayı içmelisin."
"Çocukluk mu?" Leylifer, gözlerini koca koca açmış karşısındaki üç küçüğe bakıyordu. Gözleri Burçak ve Berin'i bulduğunda irkildiğini saklayacak kadar vakti olmadı ve bakışlarını ikizlere çevirdi. Burçak, görmese de onun bakışlarını üstünde hissetti. "Sen hiç brokoli için kavga eden çocuk gördün mü?"
"Haklısın." Batı da bir süre kızlara baktı. "Ama bu seni çorba içmekten kurtarmayacak."
Kurtulamadı da. Ilık sıvı boğazından midesine her inişinde düşman bakışlarını da karşısındaki adama gönderdi. Yine bu anların birinde mutfağa Ayça ile birlikte giren Tezer'e yakalandı ve bahtsız Ceyhun eşikten geçene dek onun dilinden kurtulamadı.
"Hürkan hala yukarıda mı?" Serdar, gelişiyle birlikte sevinç çığlıkları atan yeğenini omzuna alıp taburelere yürüdü.
Tezer'in yüzündeki ifade hatırı sayılır bir şekilde değişirken homurdandı, bu Ceyhun için paha biçilmez bir fırsattı. "Sadece Hürkan ağabey olsa iyi! Pamir de yanlarında kök saldı." Ağabeyine bakarken açık mavi gözleri şeytani bir ifadeyle parlıyordu. "Leyla ise adının hakkını verircesine bebeğe kitlendi kaldı!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BULUTLARIN DİĞER YÜZÜ - 2 // TERAZİ (TAMAMLANDI)
Fantasyİstediği tek şey birilerinin onu koşulsuz şartsız sevmesiydi. Yeterince sevgiyle büyümeyen herkesin derinlerde bir yerde istediği şey bu değil midir zaten? Birine gönlünü kaptırmak, sırtını ona yaslamak, şefkatle kucaklanmak... Bir gün gözlerini açt...