"Ben geldim!" Koca bir sessizlik. Daha gelmedi herhalde, omuz silkip anahtarı kol çantama geri koyuyorum. Spor çantamı omzumdan sallandırıp bırakıyorum. Duş alıp hemen çıktığım için dilim damağım kupkuru, an itibariyle bir yudum su için yanıp tutuşuyorum. Mutfağa gidiyorum koca bir bardak su nasıl iyi geliyor, tam boş bardağı tezgaha bıraktığımda içerden bir tıkırtı duyuyorum.
Batu mu geldi? Kapı sesi duymadım ama belki duşta ya da yukarıda yatak odasındaydı. "Burada mıydın balım?" diyerek mutfaktan çıkmamla kalıyorum. Öyle ne kadar kalıyorum hiç bilmiyorum, o kalışı ifade edecek bir zaman birimi var mı onu bile bilmiyorum ki.
Batuhan ve Meriç. Batuhan tişörtü üstüne az önce geçirmiş, kırış kırış. Çorapları yok. Saçları dağılmış. Meriç'in kucağında çantası ve montu var. Sımsıkı sarılmış onlara. Parmak ucunda üstelik. Parmak ucunda olursa ve elindekileri sıkı sıkı tutarsa arkadaşını aldatmış olmuyor herhalde? Sayılmıyor kimse görmeyince, bilmeyince. Bir süre salonda hepimiz birbirimize bakıyoruz. İlk teması ben kesiyorum. Öyle utanıyorum ki bu andan. Keşke lanet prova erken bitmeseydi. Keşke bu lanet eve Batuhan'a sürpriz yapmak için gelmeseydim. Hiç değilse mutfaktan çıkmasaydım. Allah kahretsin!
Çekip gitmeliyim. Hemen. Hiçbir açıklama gerektirmeyen bu andan defolup gitmeliyim. Hızlanıyorum, önce spor çantamı alıyorum. Sonra kol çantamı ve montumu. Ayakkabılarıma uzanmışken Batuhan kolumdan tutuyor. Hiçbir şey demiyorum sadece eline bakıyorum çekmesi için. Israr etmiyor. Bir zahmet.
Ayakkabılarımı giyip kapıdan çıkıyorum. Bir süre kapıda kalıyorum, sonra içeridekilerin çıkma ihtimali geliyor aklıma silkelenip arabama yürüyorum. Nereye ne kadar sürüyorum bilmiyorum. Aldatıldım resmen. Gözümden bir damla süzülüyor, bırakıyorum aksın.
Bin yıllık arkadaşım Meriç. Sevdiğim adam.
Bu ne boktan bir durum ya? Gitmek istedin de tuttum mu ki Batuhan? Sevecek başka adam mı yoktu be Meriç? Her şeyi bir kenara bırakıyorum hadi. Bırakılmaz ya bırakıyorum. Ulan piç herif, evli değildik farz değildi sünnet değildi anasını satayım bana niye evinin anahtarını verdin madem aldatacaktın? Madem aldatacaktın niye benim arkadaşım? Madem bitmişti niye geçip de karşıma ben seni sevmiyorum artık Arsen demedin? Israr mı edecektim, kendimi mi acındıracaktım, zorla mı tutacaktım, sen beni hiç mi tanımadın be Batuhan? Meriç, ben sana evimi, ailemi, kalbimi açtım. Batuhan'dan önce, bazı noktalarda Batuhan'dan çok. Biz neler paylaştık Meriç niye? Niye be niye?
Sağa çekiyorum arabayı. Farları, ışıkları söndürüyorum. Kafamın içini de kapatmanın bir yolu olsa keşke. Bugünü kapatmanın bir yolu olsa. Bir süre öylece oturuyorum durmuş arabada ne sonra yetmiyor dışarı atıyorum kendimi. En yakın banka çöküyorum.
Öylece duruyorum. Kimse aramıyor. Kimse gelmiyor. Kimse farkıma varmıyor. Dünya dönmeye, insanlar işlerine koşturmaya, sevgililer sarılmaya, çocuklar oynamaya devam ediyor. İnsan içinde yangınlar olunca biraz fark edilir, biraz umursanır sanıyor. Cık.
Ben aldatıldığımla kalıyorum. Kimseye bir şey olmuyor.
*
Bunu hiç beklemiyordum. Hayatımın alışılmış düzeni, zahmetsizliği süregelecek sanmıştım. Öyle gider, ne olacak ki di mi ama? Her sabaha aynı kalkacağıma inancım nasıl tammış meğer.
Üç senelik ilişkim ve yedi senelik dostluğum. Bari teker teker bitseydiniz? İkiniz birden nasıl olacak?
Denk düşeriz diye ödüm kopuyor. Bu kesişen kümeler içinde nasıl iki paralel doğru gibi yan yana ve hiç değmeden var olup gideceğiz?
İçimde son ses çalarken aldatıldığım gerçeği, hiç bir şey duymuyormuş gibi "Yok ya iyiyim ben." şarkısını söylemek nasıl zormuş.
Önce Zerrin'i aradım o gün.Gece iki falandı onu uykusundan ettiğimde, birine söylemesem deli olacaktım.
Sonra en yakın çemberden en uzak çembere yayıldı haber. Ortak kümeler en sıkıntılısı oldu. İnsanlar kendi işlerine gelmeyince doğrulara ve yanlışlara kör, sağır. Biliyordum bunu tabi, bilmez miyim? Dün doğmadık en nihayetinde. Ama bilmek ve yaşamak bir değil-miş.
Neyse, öğreneceğiz. Kontağı kapatıp en son iki hafta önce geldiğim eve bakıyorum. Batuhan'ın bu saatlerde evde olmayacağından neredeyse eminim. Meriç'in de dersi vardı. Ne ironi, her şeyi bildiğimi sanırken hikayenin sonunda hiçbir bok bilmiyor çıkmış olmam.
Hızlıca anahtarı eve bırakıp, basıp gitme niyetindeyim. Üstümde kalmasın. Anahtarlığını çöpe attığım dümdüz anahtarla kapıyı açıyorum, ev sessiz. Güzel. Kapının yanındaki askılığa anahtarı asıp kapıyı çekip çıkıyorum. Bitti gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sil Baştan (Tamamlandı)
Romance"Sanki yemek teklifi reddedilen başkasıymış gibi bir ıslık tutturuyor dudaklarım. Arsen Nilüfer'i kanepemde, üzerinde bana ait bir tişörtle, tek bacağını altına kıvırmış hararetle bir şeyler anlatırken hayal ediyorum. Sahneler değiştikçe gülüyor, a...