22- Bir insanı görmek isteyip de mantıklı olan hiçbir yerde rastlaşamıyorsanız, zorlamayın. Sapık gibi özel alanına dalmayın, konuyu bi' salın gözünüzü seveyim.
Siyah elbisemi kafamdan geçirirken ihtimalleri düşündükçe, bir saat önce listeye kalın harflerle yeni eklediğim maddeden iyice emin oluyorum. Nasıl geldim ben böyle tufalara?
Bir yandan söylenip bir yandan saç ve makyaj yapmam neredeyse yarım saatimi alıyor. Ben işleri iyice abartacakken çalıyor telefonum, gördüğüm isimle hızlıca yanıtla tuşuna basıyorum.
"Efendim hocam?"
"Geldim ben Arsen Nilüfer, acele etmene gerek yok ama haber vermek için aradım."
"Yok yok hazırım ben, birkaç dakikaya inmiş olurum. Görüşüz." diyerek kapatıyorum telefonu, aynı hızla ayakkabı ve çantamı alıp kapıya çıkıyorum.
Tam merdivenlerin yarısında saç maşasının fişini çekip çekmediğimden şüpheye düşmesem söylediğim gibi iki üç dakikada aşağıya inmiş olacaktım aslında. Ama öyle olmuyor, oflaya puflaya az önce kilitlediğim kapıyı açıyorum. Tabi ki çekmiş olduğum fişi boşu boşuna kontrol ediyorum ve tekrar kapıyı kilitleyerek merdivenleri iniyorum.
Omuzlarımı dikleştirip apartman kapısından çıkıyorum nihayet. Mithat hoca beni arabasına yaslanmış bir vaziyette ve epey şık karşılıyor. Onun aksine ben herhangi bir iltifat etmeden kuru bir merhabayla selamlıyorum kendisini. Oyalanmamak adına arabaya geçiyoruz hızlıca.
"Efsun hocayı da biz alacağız, arabası arızalanmış. Senin için sorun olmaz diye düşündüm ama?" diyerek bana dönüyor hafifçe Mithat hoca.
Hızla kafamı sallayıp sesimle de destekliyorum, "Olmaz tabi ki hocam."
Arabasının arızalanmadığını Mithat hoca da ben de biliyoruz, hatta bildiğimizi Efsun hoca da biliyor. Durup dururken düşman kazandık, bu gece sayemde evlilik teklifi bile alabilir Mithat hoca.
Efsun hocanın evine ulaşana kadar zararsız bir sohbeti sürdürüyoruz aramızda. Mithat hocanın bir erkek kardeşi olduğunu, üniversiteyi İstanbul'da okuduğunu ve annesinin çok güzel yaprak sarması yaptığını böylece öğrenmiş oluyorum.
Mithat hoca da benim en sevdiğim yemeği, okuduğum okulu ve tek çocuk olduğumu öğrenmiş oluyor; bir kız çocuğu kaybettiğimi, en yakın arkadaşlarımdan birinin zamanında beni aldattığını bir diğerinin hayatımın gafını yaptığını ve ailemle tam da bu sebeplerle konuşmadığımızı bilmiyor.
Efsun hocadan önce hoş parfümü sarıyor arabanın içini, tatlı bir şekilde selamlıyor bizi. Yol boyunca ne zaman Mithat hocaya cevap verecek olsam, kelimelerimi geri yutturuyor bana. Bir süre sonra dudaklarımı kıpırdatma zahmetine bile girmiyorum. Benim işime gelir.
Sarmaşıklarla kaplı bir arka bahçesi olan küçük bir meyhanede sonlanıyor keyif fışkıran (!) yolculuğumuz. Arabadan inince derin bir nefes alıp rahatladığımı hissediyorum, tam o anda Mithat hocayla kesişiyor gözlerimiz. Sırıtıp göz kırpıyor bana, oralı olmuyorum. Tüm yol gösterdiğim çaba heba olsa da, böyle heba oluşların aşinası olduğum için üzerinde fazla durmuyorum.
On, on beş kişilik uzun bir masa karşılıyor bizi. Henüz yarısı boş masada, Efsun hoca ve Mithat hoca yan yana ben de karşılarında kalacak şekilde konumlanıyoruz. İsmini hatırlayamadığım insanlarla tanışıyorum, sayı gittikçe artıyor ve bir noktadan sonra hatırlayamadığıma kızmayı bırakıyorum. Bu da can. Mithat hoca sohbete dahil olmam için Efsun hocaya rağmen sağlam bir mücadele veriyor, bu çabasını reddetmeye içim el vermiyor. Birkaç kadeh sonra kimsenin çabalamasına da gerek kalmayacak şekilde rahatlıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sil Baştan (Tamamlandı)
Romance"Sanki yemek teklifi reddedilen başkasıymış gibi bir ıslık tutturuyor dudaklarım. Arsen Nilüfer'i kanepemde, üzerinde bana ait bir tişörtle, tek bacağını altına kıvırmış hararetle bir şeyler anlatırken hayal ediyorum. Sahneler değiştikçe gülüyor, a...