"Bu akşam bizimkilerleyiz sen de gelmek ister misin Mithat'cığım? Takvimler yoğunlaşmadan biraz kafa dağıtalım istiyoruz?" derken sol koluma dokunmayı da ihmal etmiyor Efsun hoca.
Benden birkaç yaş büyük olan ve asla pes etmeyen kadına karşı çok daha sert bir yanıt vermek geliyor içimden, ama kahrolsun bazı şeyler. Beyefendiliğimi koruyarak yüzüme üzgün bir gülümseme yerleştiriyorum, "Benim de programım var maalesef, başka sefere."
"Aaa... Birleştirebiliriz aslında biz daha bir yer konuşmamıştık?" Abartılı şaşkınlıklarına ve koca koca hareketlerine devam ediyor tüm bu süre zarfında. Elim istemsizce gömleğimin yakasını buluyor. Efsun hocayla yemek yemek mi daha zordu yoksa şu içinde bulunduğum durum mu, emin olamıyorum?
Reddetmek için ağzımı açtığım sırada otoparka Arsen Nilüfer giriyor. Biz göz göze gelince hafif bir baş selamıyla karşılıyor bakışlarımı. Her zamanki kontrollü halini geri kazanmış olması gülümsememe sebep olurken ben de başımı eğerek sessiz konuşmamızı sonlandırıyorum.
"Eee, ne dersin Mithat'cığım?" diyerek dikkatimi tekrar kendinde topluyor Efsun hoca. Kolumdaki ısrarcı teması kesmek adına bir adım geriliyorum.
"Erkek erkeğe bir gece olacak bizimki, dediğim gibi belki başka sefere."
"Peki o zaman." diyerek her an patlayacakmış gibi olan dudaklarını büzüyor, bu hareketi biraz midemi burksa da ifademi koruyorum.
"Görüşmek üzere." diyerek kendi aracıma doğru yanından ayrılıyorum. İstemsizce derin bir nefes alıyorum. Tesadüf(!) bu ya, arabam da tam Arsen Nilüfer'in arabasının yanında. Onu beklediğimin aksine arabanın dışında, kaputa doğru eğilmiş olarak buluyorum. Tam ne oldu diye soracakken kısık ve sinirli sesini duymamla ağzımı kapatıyorum, önce telefondakinin canına okusun belki biraz hırsı azalır.
"Akü dolu, marş motoru ve kabloları gayet iyi gözüküyor... Marş motoru kömürünü ben değiştirsem olur mu peki?.. Anladım, tamam o zaman Mehmet ustam. Yarın sabahtan haberleşelim."
Telefonu kapatıyor önce, sonra dalgınlıkla elini saçlarına götürecekken duraksıyor. Ellerindeki siyah lekeler ona bana göründüğü gibi sevimli gelmiyor olsa gerek, ellerini indirirken derin bir iç çekiyor. Kaputu kapatmasıyla beni fark ediyor.
Önce şaşkınlıkla açılıyor ağzı sonra yine aynı hafif gülümsemesini sunuyor. Onun aksine ben genişçe gülümsüyorum, gözümle kaputu işaret edip az önce duyduklarımdan emin olmak istiyorum.
"Kömür mü bitmiş?" Omuzları düşerken hafif hafif başını sallıyor.
"Maalesef, bula bula da bugünü buldu." Dudağını ısırışından istediğinden fazla şey paylaştığını anlıyorum. Sevimliliğine kıyarken içim sızlasa da elime geçen bu nadir fırsatın üstüne gidiyorum,
"Ne özelliği vardı bugünün?"
"Aslında o kadar önemli değil, neyse bu iş yarına kaldı zaten. İyi akşamlar, Mithat hocam." diyerek toparlanıyor hızlıca.
"Yardım etmeyi deneyebilirim istersen?" diyerek araya giriyorum.
"Çok naziksiniz hocam ama taksiyle geçerim." diyerek yanlış anlıyor. Bu bilmiş tavrını keyifle bozuyorum,
"Onu kastetmemiştim aslında. Kaputu kaldırabilir misin tekrar?" Şaşkınlıkla kalıyor birkaç saniye sonra elindekileri bırakıp kaputu tekrar açıyor. Ben de kendi arabamın içinden minik alet çantasını buluyorum. Elime çekici alıp yanına geldiğimde ağzını açmak istese de, muhtemelen ayıp etmek istemediğinden bir şey demiyor Arsen Nilüfer. Marş motorunu bulup çekicin yanıyla çok sert olmayan birkaç darbe indiriyorum. Hadi utandırma koçum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sil Baştan (Tamamlandı)
Romance"Sanki yemek teklifi reddedilen başkasıymış gibi bir ıslık tutturuyor dudaklarım. Arsen Nilüfer'i kanepemde, üzerinde bana ait bir tişörtle, tek bacağını altına kıvırmış hararetle bir şeyler anlatırken hayal ediyorum. Sahneler değiştikçe gülüyor, a...