BÖLÜM 18

437 45 102
                                    

Kaç saattir buradaydım bilmiyorum ama temiz hava ve sessizlik beni rahatlatıyordu. Oturduğum bankta karşımdaki ağaçlara baktım.

Her zaman yaptığım gibi... düşünmeye, yalnız kalmaya ne zaman ihtiyaç duysam buraya gelirdim. Evimizin yakınındaki parka. Hava kırmızın tonlarındayken yaz olması nedeniyle artık daha geç kararıyordu.

Bankta geriye yaslanıp temiz havayı, sakinliği ciğerlerime çekerken içimi yiyip bitiren sinirimi dışarı attım. Başımı geriye yaslayıp gözlerimi kapattım. Düşüncelerim yerine doğayı dinledim. Huzur veren kuş seslerini, yürüyüş yapan insanların sesini...

Jungkook, neden canımı yakmak zorundasın ki. Canımın yandığını göremeyecek kadar , o kız gözlerini gör mü etti yoksa sen... bilerek mi canımı yakıyorsun. Neden bedenim boşlukta gibiydi, sanki yaşasam ne yaşamasam ne. Yoklukta gibiyim, yaratıcım beni yokluğa sürüklemiş gibi... bir daha hiç çıkamayacak gibi...

Keşe o burada olsaydı, onu o kadar özledim ki. Şimdi burada olsa ve ona doya doya sarılıp her şeyimi onunla paylaşsam. Yeniden yokluktan çıkmama yardım etse. Yutkundum. Gözlerimin önüne gelen görüntülerle gözlerimi hemen açtım.

Başımı iki yana sallayıp havaya baktım. o görüntüler yerine onun görüntüsü gelse keşke. Acaba şimdi nasıl birisine dönüşmüştü, belki de evlenmişti belki de evlenmemiş. Neredeydi acaba, geri gelse de bana yeniden yardım etse keşke.

Onu çok özledim yaratıcı. Küçüklüğüm onunla geçti ama o... onun gitmemesini hep benim yanımda kalmasını istedim ama sen onu benden aldım ve şuan, kim bilir nerede yaşıyordur. Bu zamanıma kadar haber alamadım ondan ve... şimdi ne yapacağımı bilmiyorum.

Keşke yanıma gelse de eskisi gibi olsak. Belki o zaman daha az acı çekerdim.

Bogum... nerdesin.

Jungkook, çok canımı yakıyor ve sana ihtiyacım var. Lütfen benim için geri dönemez misin? Yüzümde hafif bir tebessüm olduğunda geri dönmesi için hala içimde bir umut vardı. Onu çok özlemiştim.

Gel Bogum gel, gel ve bu Tae'ne yardım et. Sana ihtiyacım var. Eskiden nasılsak yine aynısı olalım lütfen. Gel ve bu bedeni kurtar Bogum. Derin nefes alıp yanımdaki çantamı sırtıma takıp yerimden kalktım.
Yavaş yavaş eve doğru giderken aslında hiçbir yere gitmek istemiyordum. Kendi benliğimde boğulmak istiyordum. Aslında kendimde boğulduğumun farkına varamayacak kadar Jungkook'u seviyordum ama... ama beni ona tercih edene kadar.

İnsan bazen inanamıyor. En çok da güvendiği, sevdiği kişiler tarafından ihanete uğradığında. Bana yalan söylediğimi söylemişti oysaki, beni biraz tanısaydı ona hiç bir zaman yalan söylemediğimi bilirdi. Ama onun güzü şuan kördü ve ben... ne yapacağımı bilmiyordum.

Bazen gitsem diyorum, her şeyden uzaklaşıp gitmek... tek başıma.

Ellerimi saçlarıma daldırıp çocuklar için ayrılan park kısmına geldiğimde durdum. Bazen çocuk olmak istiyordum, her şeyden habersizce yaşamak... çok cazip geliyordu ama benim çocukluğum hiç böyle geçmemişti.

Çocukluğumda aldığım darbeyi unutmaya daha yeni başlamışken... şimdi bir de Jungkook'un darbesi... yaşarmaya başlayan gözlerimle çocuklara bakmaya devam ettim. kimi kaydıraktan kayıyordu kimi ise salıncakta sallanıyor. Kimi etrafta koşuyordu kimi ise top oynuyor.

Onların bu halini gördükçe hafifi bir tebessüm ettim. Çocukluklarını benden iyi yaşıyorlardı. Ve bilmiyorlardı ki hiçbir çocuk onlar gibi şanslı değildi.

Düşüncelerimden yüzüme esen rüzgarla ayrılırken ayağıma çarpan topla bana doğu koşan küçük erkek çocuğuna baktım. Ayağımdaki topu alıp küçük çocuğa uzatırken nasıl da gülümsüyordu. İstemeden bende gülümsedim.

AŞKIN BÖYLESİ ( BTS ver. 2 )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin