1 hafta sonra
Gece 2'de açtım gözümü bu sefer. Midemdekileri daha fazla tutamayacağımı anladım banyoya koştum. Her yerim titriyordu.
Daha fazla ne kadar dayanabilirdim?
Ellerim daha ne kadar tutacaktı? Bacaklarım daha ne kadar taşıyabilirdi beni? Gecenin 2 sinde soğuk banyo zemininin üzerinde titreyerek öğürürken beni kaldıracak kimsem yoktu. Elimden tutup beni şu yatağa taşıyacak, belki ben uyuyana kadar bekleyecek kimsem yoktu. Yan odamda Hyunjin yatıyordu üst katta abim ama yine de kimsem yoktu.
Kendimi zorlayarak kalktım ve yatağıma geri döndüm. Gözyaşlarımı tutamazken bu hale geldiğim kaçıncı gün olduğunu sayamıyordum.
Saat 3'ü 4'ü 5'i gördü. Gözlerimi tavana dikmiş duruyordum. Ne kafamda bir düşünce ne de içimde bir duygu vardı. Bomboş hayatıma yakışır bir boşluk vardı sadece.
Saat 6da yataktan kalkıp duşa girdim. Ardından mutfağa inip güzel bir kahvaltı hazırladım. Sanırım hayatımdaki tek amacım Hyunjin Felix ve Chan'ı mutlu etmekti. Felix gece bizde kalmadığı ve evde kahvaltı etmeyeceğinden emin olduğum için ona da güzel bir sandviç hazırlayıp paketledim. Yakışıklı arkadaşımı uyandırdığımda şişmiş dudaklarıyla bana kocaman bir öpücük vermişti.
Benim sık sık dalıp gittiğim, neredeyse hiçbir şey yemediğim ve çoğunu da hatırlamadığım bir kahvaltıdan sonra Chan için hazırladığım tabağın üstüne sevgi dolu bir not bırakarak evden çıktık. Yolda Felix'i aldıktan, ona yaptığım sandviçi verip bunun için kocaman bir gülümseme ve 300 teşekkürümü aldıktan sonra boktan bir okul günü için 1 derslik enerjimi toplayabilmiştim.
Yanılmışım
Ders başlayalı 10 dakika olmak üzereyken Minho ve Doyoung'un sınıfa el ele girmesi tüm enerjimi sömürmüştü. Doyoung ile yer değiştirdiğim güne lanet ediyordum. Minho onunla çıkmaya başladığından beri ne bana bakıyor ne de konuşuyordu. Hatta grupta herkesin mesajlarına cevap verip benimkilere vermiyordu. Ben de tam bir ezik gibi onunla konuşmak için instagram gönderilerine yorum atıyordum
Doyoung için atılan gönderilerine.
Doyoung'un isminin yanına kalp konulan gönderilerine...Minho ile aramızda hiçbir şey yoktu. Ve bu benim canımı çok acıtıyordu.
Onlar arka sıramdaki yerlerini aldıklarında ne kadar duymak istemesem de duyuyordum seslerini. Minho Doyoung'un saçlarına minik öpücükler konuduruyordu.
Beni öptüğü ile aynı mıydı öpücükleri?
Doyoung çilek kokan saçlarını seviyor muydu Minho'nun.
Baş ağrımdan ve Doyoung'un Minho'nun adını söyleyişinin kafamda oluşan yankısından dolayı derse odaklanamıyorumdum. Yanımda oturan Hyunjin'e baktığımda o da dalgın dalgın defterine bir şeyler karalıyordu. O günkü olaydan sonra hala çok üzgündü ve Seungmin ile kesinlikle konuşmuyordu.
Kulağına doğru okulu assak mı günün geri kalanı diye sordum. Hiç düşünmeden kabul etti.Teneffüste çantalarımızı toplayıp sınıftan çıkarken Seungmin Hyunjin'e seslendi. Hyunjin duymazdan gelerek ilerlemeye devam ettiğinde seungmin hızlanmış ve onu kolundan tutmuştu. Hyunjin onun yüzüne bakmadan "bırak kolumu" diye tısladı. Diğeri bırakmadı "benimle konuşmak zorundasın" diyordu. Ve Hyunjin her seferinde daha da sinirli ama yüzüne bakmamaya devam ederek kolunu bırakmasını söylemeye devam ediyordu. En sonunda dayanamayıp kolunu sertçe çekti ve Seungmin'e dönüp neredeyse üzerine saldıracaktı ki onu zor tuttum. Seungmin de bu son yapılan hareketten sonra ben Hyunjin'i aşağı indirirken "SANKİ SENİ KORUMAK ZORUNDAYDIM" diye haykırdı. Keşke biraz düşünerek konuşsaydı da hem kendisi hem de bizim için işleri bu kadar zor hale getirmeseydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i hate you ¬¬ minsung
Fiksi Penggemarlikeachef: Lee Minho senden nefret ediyorum çünkü Asla senin gibi olamayacağım. 081020 - 251020