Sabah uyandığımda Minho hala uyuyordu. Dün çok yorulmuştu bu yüzden onu uyandırmadan yavaşça mutfağa indim. Sevdiği birkaç yiyeceği hazırladıktan sonra vakit kaybetmeden odaya geri döndüm. Minho hala uyuyordu ve uyanana kadar yanında beklemeye karar verdim.
Yanına tekrar uzandım ve saçlarını okşayarak minik öpücükler kondurmaya başladım. Ben olsam asla bunlara uyanmazdım ama Minho'nun uykusu çok hafifti ve dün olanlardan sonra tetikte olduğunu biliyordum.
Yavaşça gözlerini açarken ben de öpücüklerimi ilk yanağına sonra dudağına indirdim. Dudağına kondurduğum minik öpücükten sonra gülümsemiş ve hareket etmesiyle vazgeçmesi bir olmuştu.
"Dur yardım edeyim" dedim ve yavaşça sırtını dikleştirdim. Yanımdaki tepsiyi yatağın üstüne koydum ve yavaşça yedirmeye başladım. Uykulu gözlerle verdiğim her şeyi yiyordu. Biraz yedirdikten sonra durdum. Bir süre yüzüne baktıktan sonra "Şimdi ne yapacağız?" diye sordum. "Bilmiyorum" dedi Minho. "Sanırım polise gitmeliyiz"
Yemeğimizi yiyip elimizden geldiği kadar hızlı hazırlandıktan sonra ne yapacağımı bilmeden sadece kafamızdaki küçük taslakla yola çıktık.
Günümüz polisle ve durumumuzu kanıtlamak için belge aramakla geçtikten sonra akşam Minho'yu güzel bir yemeğe davet ettim. Teklifimi nazikçe kabul etti. Hoş bir restorana gittik ve yemekler gelene kadar saçma sapan konulardan bahsettik. Yemekler geldiğinde gülmekten karnıma ağrılar girmişti ki Minho da aynı şeklideydi. "Jisung" dedi bir anda ciddileşerek "koluna bakabilir miyim?" Ona doğru dikkatle baktım. Artık aramızda hiçbir şey kalmasın istiyordum. "Geçti gibi zaten ama..." diyerek açtım kolumu. Gözleri dolmuştu. "Özür dilerim" dedi. "Minho artık bunları konuşmanın bir anlamı yok geçti gitti. Bundan sonra benim yanımda olacaksın ben de senin yanında olacağım. Bu kadar" dediğimde bana sapıkça bir bakış atmış "Böyle kararlıyken çok seksi oluyorsun biliyor musun?" demişti. Konu yine şakalaşmalara geldiği için rahatlamıştım.
Sonra ciddileşerek sordum "Minho annemle ve babamla tanışmanı istesem çok mu aceleci davranmış olurum?" Minho endişem karşısında gülümsemiş "Hayır olmaz Jisung hatta bununla gurur duyarım" demişti. Rahatlamıştım. "Annenle baban ayrılar değil mi?" dediğinde kafamı evet anlamında salladım. "İkisiyle de ayrı ayrı görüşmemiz gerekecek" dedim. "O da önemli olmadığını söyledi. Sanırım her şey yolunda gidiyordu ve bu beni epey bir şaşırtıyordu.
Restorandan çıktığımızda yolda yürürken karşıdan gelen Doyoung ile durakladık. Minho onunla arkadaş olduğunu söylemişti ve bu yüzden selam vermişti. Kıskanmamalıydım ama elimde değildi. Gerçek olmasa bile bir ilişkileri vardı geçmişte ve bu beni delirtiyordu. "Selam Doyoung" dedi Minho gülümseyerek. Neden gülümsüyordu ki bu kadar? "Oo çifte kumrular nasılsınız" diye cevap verdi Doyoung son derece sıcak bir tavırla. Bir anda nasıl bu kadar ısınmıştı bu çocuk bana. Sanki onun yüzünden ağlamamışım gibi bir samimiyet. "İyiyiz" dedim biraz soğukça ve Minho'nun elini daha da sıkıca kavrarken. Minho bu hareketime karşılık bir kahkaha atmış ve "Bugün Jisung o kadar yakışıklıydı ki onca derdime rağmen gözüm ondan başkasını görmedi" demişti Doyoung'a bakarak
Aferin Minho aferin.
Doyoung ise bununla ilgilenmeyerek "Sahi babanla olan durumu hallettin mi?" diye sormuş beni derin bir kıskançlık krizinin içine sürüklemişti. Minho bu çocuğa hangi ara haber vermişti? "Hallettik Jisung ile" dedi Minho. Konuyu kapatmak istiyordu. Hangi ara haber vermişti ki ona? Bir süre daha ayakta havadan sudan söz ettikten sonra vedalaştık ve ben dayanamayıp direkt sordum "Benden önce onu mu aradın?" Bunu sormamın sebebi yanımdayken kimseyi aramamış olmasıydı. "Seninle konuşmaya korkuyordum. Felix ile konuştuktan sonra onu aradım çünkü başka kimi arayacağımı bilemedim." dediğinde direkt "ımm Changbin? Seungmin?" diye cevap verdim. "Onları arasaydım direkt sana haber verirlerdi. İnan bana gözüm senden başkasını görmüyor. Dooyoung da yakın arkadaşım. Boşuna kıskanma hiç"
"Boşuna kıskanıyorum, moral bozuyorum yani?"
"Ben onu mu kastettim Jisung saçmalama."
"Tamam Minho saçmalamam"
Evet attığım tribin ne kadar yersiz ve gereksiz olduğunun farkındaydım ama pohpohlanmak hoşuma gidiyordu.
Eve vardığımızda -yine Minho'da kalacaktım- Minho'ya yüz vermeden odaya geçmiş ve direkt yatağa uzanmıştım. Minho da hemen peşimden gelmiş bana arkadan sarılmıştı. "Kızgın mısın hala?" diye sorduğunda sesi gerçekten üzgün geliyordu. Ona doğru döndüm ve alnımı alnına yasladım. "Tabii ki değilim. Sadece bir an kıskandım." bunu itiraf etmek beni biraz utandırmıştı.
"Sonsuza kadar seninle olacağım Jisung. Ve kimseyi de senden çok sevmeye niyetim yok." demişti o da kızaran yanaklarımı okşayarak. Ben de ona iyice sokulup mırıldanmıştım "Sonsuza kadar.."
Son 1
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i hate you ¬¬ minsung
Fanfictionlikeachef: Lee Minho senden nefret ediyorum çünkü Asla senin gibi olamayacağım. 081020 - 251020