0.2- senin gibi olmak

7.6K 761 720
                                    

likeachef00: Lee Minho senden nefret ediyorum.

leemeanho: neden?
Gönderildi 06.08

Jisung böyle bir cevap beklemiyordu. O cevap bile beklemiyordu aslında ama cevap verilseydi de "sormadım, sevmeni istemedim, umrumda değil" tarzı bir cevap olmalıydı. Nedenini merak etmesi çok saçmaydı. "Aptal" dedi Jisung kendi kendine. "Lee Minho bir aptal"

Cevap vermeli miydi? Ne yazacaktı ki? Belki de Minho bunu sadece dalga olarak sormuştu. Onun da dalga geçmesi gerekirdi. Ama ciddi sorduysa da ciddi bir cevap vermeliydi. Tam o sırada alarm çaldı. Saat 7 olmuştu. Kahvaltı hala hazır değildi, hyunjin hala uyuyordu ve okula 1 saat kalmıştı.  "Biraz beklemelisin Lee Minho"

¡¡¡

Jisung'dan

Hyunjin ile sessiz bir kahvaltı ettikten sonra - çünkü hyunjin gözünü zor açıyordu - alelacele evden çıktık ve Felix'i de alıp konuşa konuşa okula girdik. Felix'e son zamanlarda bir haller oluyordu bunu görebiliyorduk. Hyunjin de ben de hatta abim Chan bile sebebini merak ediyorduk ama Felix Bey devlet sırrıymış gibi bunu gizliyordu. Ancak bu sabah birbirimizi gördüğümüz ilk andan beri ıkına sıkıla konuştuğu ve sürekli bir şeyler söyleyecekken "neyse boş ver" demesinden bu sırrın artık sır olarak kalmayacağını hissediyordum.

"Akşam sizde toplanalım mı?" Felix'in sorusuna sadece göz devirdim çünkü toplanmaktan kastı Hyunjin ben ve Felix'ten ibaretti ve biz zaten Hyunjin'le aynı evde kalıyorduk.
"Bize gelmek istiyorsun yani?" mükemmel arkadaşım Hyunjin içimdekileri tek cümleyle Felix'e döktüğünde kalanları da benim dökmem gerekiyordu "Şu bizden deliler gibi sakladığın sır hakkında mı konuşacağız yoksa?" Felix'in şaşkın suratından ve alelacele konuyu geçiştirmesinden akşama her şeyin açığa kavuşacağını anlamıştım.

Sınıflara geçtik. Hayatımın anlamı Minho ile aynı sınıftaydım çünkü o ve arkadaşı Changbin 1 sene sınıfta kalmışlardı. Baba parası burada işe yaramamıştı.

Onların grubu da bize benziyordu. Seo Changbin ve Minho yaşıttı ve bizden 1 yaş büyüktüler. Kim Seungmin sınıfımızın en çalışkanıydı ve onların yakın arkadaşıydı. İkisi nasıl bir arada oluyor hiç bir fikrim yoktu aslında. Ve alt sınıfta Minho'nun kardeşi Lee Jeongin vardı. O da iyi bir çocuktu yani sanırım. Tuvalette kusarken bana peçete getirmişliği vardı.

Hoca geldiğinde yine düşüncelere çoktan dalmıştım. Öyle dalmıştım ki Hyunjin'in önümde salladığı elini ancak 30 saniye sonra farketmiştim. "Neyin var senin" Hyunjin endişeli gözlerle bana bakıyordu. Böyle anlarda kendimi hem daha mutlu hem de daha acınası hissederdim "hiiç dalmışım, bir şeyim yok"

"Jisung-ie son zamanlarda halini görmüyor muyum? Bir derdin var belki daha çok. Bana her şeyi anlatabilirsin biliyorsun değil mi? Benim sen ve Felix'ten başka kimsem yok siz benim ailemsiniz ve ben ailemi üzgün görmek istemiyorum. Elimden gelen her şeyi yapacağımı bil sadece." Hyunjin bunları dedikten sonra kafama bir öpücük kondurdu. İkimizin de gözleri dolmuştu. Hyunjin belki benden daha zor bir zaman geçiriyordu. Ailesini kaybetmişti, yapayalnız kalmıştı. Ama o hep gülümserdi gerçi ben de hep gülümserdim ama onun ki farklıydı işte. Onun için ne kadar değerli olduğumu biliyordum. Ben gidersem onun ne kadar yıkılacağını da...

Teneffüste ne Felix ne de ben kantine inmek istemesek de Hwang yüce Hyunjin tarafından kantine sürüklendik. Tam oturduk yemek yiyorduk ki yanımızdaki sandalyelerin çekilmesiyle dikkatimizi gelenlere vermek zorunda kaldık. "Selam" dedi Changbin. "Arkadaşlarınla konuştun mu Felix" Felix'in yüzü domatesin en kırmızısından bir tona bürünürken "akşam konuşacaktım" diye geveledi. Changbin de faka bastığını anlayıp "tamam ya o zaman yarın konuşuruz" diyerek gittiler. Ve Minho bütün bu konuşma boyunca 1 kere bile bana bakmadı. Halbuki ben gözümü ondan 1 saniye bile ayırmamıştım. Bugün biraz daha az gülümsüyordu. Biraz daha az konuşuyordu. Onu tanımasam üzgün olduğunu söylerdim ama hayır Lee Minho üzülmezdi, o hep 4 ayağının üstüne düşen bir şans topuydu. Onun üzülmeye vakti yoktu.

¡¡¡

Eve geldiğimizde hepimiz çantaları bir kenara fırlattık ve hemen üstümüzü değiştirmek için odamıza çıktık. Hyunjin ile ben Felix'in olayını daha çabuk dinlemek için bulduğumuz ilk şeyi giydikten sonra Felix'e bir t-shirt bir eşofman verip mutfağa indik. Chan bu gece gelmeyecekti. Bu yüzden dolaptakileri ısıttık ve 3 tabak çıkarıp Felix'i çağırdık. Hyunjin ile çocuğunun sorunlarını dinlemek üzere olan bir anne baba edası ve yüz ifadesi ile oturduk. "Sendeyiz Felix" dedi Hyunjin. Felix biraz düşündükten sonra "Uzatmayacağım. Biz Changbin ile sevgili gibi bir şeyiz" Şaşırmamıştım. Aslında bu sabah Changbin gelene kadar Felix'in Minho ile sevgili olduğunu düşünüyordum ama Changbin gelince bunun olmadığını anlamıştım. "Ben Seungmin sanmıştım" dedi Hyunjin. "Ben de Minho" diye yanıt verdim. Felix bunu yadırgamadığımız için büyük bir rahatlama içinde bize gülümsüyordu. Felix'i nasıl yadırgayabilirdik ki?

Tüm bu muhabbetlerden sonra yorgun olduğumu söyleyip odama çekildim. Gerçekten de yorgundum. Telefonumu aldım ama Minho'ya cevap verip vermemem gerektiğini bilemiyordum. Sonuçta Felix Changbin ile çıktığına göre artık daha fazla görüşecektik. Bunları yazanın ben olduğumu öğrenmesi Felix'i etkileyebilirdi ve onu üzmek yapmak istediğim son şey bile değildi.

Ama yine de konuşmak istiyordum. İçimdeki öfkeyi, nefreti, acıyı sunmak; içimdeki bu yarayı kapatmak istiyordum. Neden yazdığımı bilemiyorum ama yazdım işte..

likeachef00 : senden nefret ediyorum çünkü
Asla senin gibi olamayacağım
Gönderildi 00.25

i hate you ¬¬ minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin