İlk olarak bu hikayeyi yazmak bayağı bir süredir aklımda ama yok sınavlar var, yok bu var, yok şu var diye erteliyordum.
Bugün Serhat ve Barbaros birlikte bir haftayı ilk defa mağlup kapattılar, kapatmak zorunda kaldılar.
Ve ben de saat 00:41 demeden bu hikayeyi yazmaya başlıyorum.
Öncelikle şunu söylemeliyim ki masterchefi en başından beri takip etmiyorum bu nedenle başta neler oldu bu konuya dair en ufak bilgim yok o nedenle bizim best duonun ilk ayrı düştüğü haftadan başlayacağım.
Hikaye bizim joker kılıklının gözünden olacak.
Bir de şunu belirtmem gerekirse smut yazmaktan, küfür ve argo kullanmaktan çekinmem rahathikayeden çıkmak için kullanacağınız ok yukarda tşk.
O zaman -on peut commencer- başlayabiliriz
•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••Gecenin köründe elimde sigaram dış kapının hemen önünde otururken balkonlu odayı Emirlere kaptırdığımız için hem kendime hem Serhat'a küfrediyor bir yandan da yarın ki oyunu düşünüyordum. Kim bilir yine bizden ne isteyecekti şefler aslında bu pek önemli değildi benim için yanımda Serhat olduğu müddet çok rahat ve güzel çalışıyordum. Gerçekten de mıknatıs gibiydik birbirimizi çekiyorduk, iyi ki de çekiyorduk onunla çalışmak belki de buradaki en güzel şeydi. Kim bilir?
Düşüncelerim arasında kaybolmuşken içmeyi unuttuğum için çoktan tamamen kül olmuş sigaramı alıp az ilerideki çöpe atmak üzre ayağa kalktım. İki adım sonra çöpün başındayken klasik bir eylül rüzgarı esti ve zaten külleşmiş olan sigaram elimde un ufak olup gözüme, ağıma, burnuma kısacağı kaçabileceği tüm deliklerime kaçtı. Oflayarak ve küllerden ötürü yanan gözümü küllerle kaplı elimle ovuştururken kapının hafif bir gıcırtıyla açıldığını duyup tek gözümü yumup kapıyı kimin açtığına baktım. Serhat'ı gördüğümde hafifçe gülümsemiştim o ise yüzüne anaç bir tavır takınıp orada gördüğü ilk ayakkabıyı ayağına geçirip yanıma geldi. "Oğlum bu halin ne simsiyah olmuş ellerin, yüzün?.." dedi, bense hafifçe kıkırdayıp "Sorma be oğlum sigara küle dönüşüp elimde parçalandı sonra da resmen tüm deliklerime kaçtı." deyiverdim. Serhat birkaç saniye yüzüme bir şeyi anlamak istermişcesine bakarken ne dediğimin farkına vardım, farkına varır varmaz gözlerim irileşti ve tam dediğim şeyi düzeltmek ya da kendimce düzeltmeyi denemek üzre ağzımı açmışken Serhat bu ahmak halime kıkırdayıp "Gel bakalım seni o küllerden arındıralım o zaman" dedi anaç bir tavırla. Sonra beni içeri çekti. Biz hariç herkes uyuyordu yani öyle sanıyorum. Serhat'ın yönlendirmeleriyle banyoya ulaştık ve ulaşır ulaşmaz yüzümü yıkamaya başladım, cidden o siktiğimin külleri canımı acıtıyordu. Gözlerimi güzelce ovuştura ovuştura yıkadım -pek işe yaramasada- ardından burnuma defalarca su çektim en sonundaysa ağzıma aldığım bir miktar suyla gargara yaptım. Gözüm hala çok acıyordu. Yüzümü havluya kuruladım ve kapının eşiğinde beni bekleyen Serhat'a döndüm o ise hiçbir şey demeden bana yaklaştı ve çenemi eliyle kavradı. Diğer eli ise hafifçe yüzüme doğru çıkıp göz çevremi buldu. Baş ve işaret parmaklarını zıt yönde ilerleterek gözlerimin daha da öne çıkmasını sağladı. Yüzünü bana doğru yaklaştırdı ve hafifçe gözüme doğru üflemeye başladı. Gözlerim sadece onu ve mükemmel ötesi dudaklarını izliyordu. Yavaşça elini ve yüzünü sağ gözümün üzerinden çekti ve sol gözüme koydu. Aynı işlemi ona da yaparken resmen nutkum tutulmuştu mükemmellik abidesi Serhat Doğramacı ile bu kadar yakın durmak kalp sağlığı için pek de iyi sayılmazdı. Serhat geri çekildiğinde bir süredir nefes almadığımı fark ettim, bu kesinlikle kontrolüm dışında olmuştu. Serhat gülümseyip daha iyi olup olmadığımı sorduğunda ona kıpkırmızı yanaklarımla gülümsedim ve kafamı aşağı yukarı sakladım. İkimizde banyodan çıktık ve o odamızın bulunduğu üst kata çıkan merdivenlere ilerledi. İki üç basamak ilerlemişti ki "Serhat!" dedim sesimin titremesine engel olamadan. Bana doğru döndü ve ne oldu anlamında gözünü kırptı. "Şey teşekkür ederim. Yardımın için . Bir de iyi geceler" dedim. Serhat başını ve elini önemli değil manasında salladı ve arkasını dönüp bir basamak çıktıktan sonra omzunun üzerinden bana bakıp "İyi geceler Barbo, bir de anneler ne derdi~. Hah hatırladım: tatlı rüyalar." deyip yukarı çıktı ve karanlıkta kaybolup deli gibi atan kalbim ile beni bir başıma bıraktı. Hep uyuduğum koltuğa gidip yatarken aklımda tek bir düşünce vardı: iyi mi geceler bilmiyorum ama tatlı rüyalar göreceğime eminim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
basit bir şekilde
FanfictionDost, dost, dost... bu kelime neden bu kadar canımı yakmıştı ki?