Sabah başımda göbek atan Eray'ın üstüme düşmesiyle kalktım. Kesinlikle dün geceden sonra böyle kalkacağımı düşünmemiştim. Yemin ederim kaburgalarım o kadar sızlıyor ki şu an. Bir ayağa kalkabilsem üstümdeki örtüyü Eray'a sokacağım ama üstüme yerleşmiş ayı ile bunu yapmam imkansız, en azından şu anlık.
Gözlerimdeki çapakları anca silmiştim ki Emir ile Furkan Eray'ı üstümden çekip attılar. Üstümde oluşan hafiflikle ayağa kalkıp gerindim. Ardından da giyinmek üzere odamıza gittim. Serhat çoktan kalkmış, giyinmiş ve nişanlısıyla konuşuyordu. Nişanlısı da ne muşmula suratlı bir kızdı. Açıkçası ben ikisinde herhangi bir gelecek görmüyorum; öncelikle daha 23 yaşındalar, çok küçükler ve Serhat bu kızla fazla uğraşmaz yani sadece o değil kimse uğraşamaz o çemçük ağızlıyla. Bir de Serhat oldukça açık sözlü her şeyi bam bam bam söyleyen biri, bu naif(!) kız buna fazla katlanmaz kanımca.
Giyinirken gömleğimin azıcık sıktığını fark ettim. Aslında bu oldukça normaldi, evde 7-8 erkek yaşıyorduk bir de üstüne üstlük hepimiz aşçı/pastacıydık. Dolayısıyla evde habire bir şey pişiyor biz de onu hakkını vere vere yiyorduk. Buraya gelmeden önce 78 kiloydum ama muhtemelen şu an 82-83 rahat vardım. Biraz kilo vermem gerekiyor. Ama bu işi sonraya da saklayabilirim. Şu an Serhatla nişanlısı kavga ediyor ve konuştuklarına kulak kabartmalıyım.
Kız ilgisizlikten ve Serhat'ın kabalığından yakınıyor. Serhat ise kızın bu memnuniyetsizliğinden ve ona saygı duymamasından vuruyordu. Ve beklenen oldu kız ağlamaya başladı. Serhat onu teselli eder diye beklemiştim ama o direkt kızın suratına kapatıp telefonu az öteye fırlattı. Şu an kahkaha atabilirdim hem de kötü Barbaros kahkahası ama bu pek etik sayılmazdı. Saçımı topladıktan sonra Serat'ın yanına gittim. Adında h olduğunu biliyorum ama böyle söylemek çok hoşuma gidiyor. Yanında dikildiğimi görünce hafifçe yana kaydı ve gözleriyle yanında oluşan boşluğu işaret etti. Ben de onu ikiletmeden yanına oturdum. "Of Barbaros of, ben ne yapacağım bu kızla. sinirlerimi hoplatıyor. Kafayı yememe şu kadarcık kaldı. Yemin ederim yaşlandırıyor bu kız beni. Tüm yaşam enerjimi sömürüyor." diye yakındı bana. Ardından gözlüğünü çıkarıp başını elleri arasına aldı ve dizlerine doğru eğildi. Kolumu destek olmak istercesine omzuna attım ve elimle biraz ovuşturdum omzunu. Serhat da bundan güç almış olacak ki bedenini bana yasladı. Diğer kolumla da onu hafifçe sardım ve ona ne kadar güçlü olduğu, altından kalkamayacağı bir şey olmadığı tarzında şeyler söyledim. Sefa gitmemiz gerektiğini söyleyene kadar bu şekilde kaldık. Serhat güçsüz biri kesinlikle değildi ancak yaşının küçüklüğünden ötürü deneyimleyip ders çıkaramadığı tonla şey vardı.
Odadan çıktık ve stüdyoya doğru yol aldık
•••••••••••••zaman atlaması••••••••••••••
"Ya inanamıyorum nasıl olur böyle bir şey biz nasıl, niye ayrı düştük amk? Hepsi o yeni gelen yelloz yüzünden oldu. Sonun Arem gibi ilk haftadan elenmek olacak niye kasıyorsun ya çemçük ağızlı, niye ayırıyosun lan bizi?.." diye söylenerek girdim eve. Bu hafta ilk defa ayrı takımlardaydık. Umarım bu haftadan sonra aramız açılmazdı çünkü ikimizde aşırı hırslıydık ve gözümüz bazen hırstan başka bir şey görmüyordu.
Ben söylenirken Serhat kendini bana fokuslamıştı sadece o da değil herkes bana bakıyordu "Ne var oğlum ya aranızda en iyi anlaştığım ve birlikteyken iyi iş çıkardığım biriyle aynı takımda olmayınca tepki vermem anormal mi? Çekin lan bakışlarınızı üzerimden." dedim bakışlar sinirimi bozunca. Emir Serhat'a yaklaştı ve kendi odalarının anahtarını verdi ve beni alıp jakuziyle, onla, bunla sakinleştirmesini söyledi ardından da herkesi toplayıp yemek bahanesiyle dışarı çıkardı.
Serhat ile başbaşa kalmıştık. Yanıma yaklaşıp elini sırtıma koyup sıvazladı ardından da beni Emirle Furkan'ın odasına doğru sürüklemeye başladı. Odaya girdiğimizde jakuzi tarafına doğru gittik ve Serhat üstündekileri çıkarmaya başladı. Ben de ona eşlik ederek gömleğimi ve pantolon askılarımı çıkardım. Tam Serhat'a dönmüştüm ki eşofmanını aniden indirdi. Önümde neredeyse tamamen çıplak kalmış bir Serhat görünce ilk başta neler olduğunu idrak edemedim, tek bildiğim onu her yönden istediğimdi. Serhat suyu ayarladı ve jakuziye girdi. Hemen ardından ben de küçük Barbo'nun fazla büyümediğine inanarak pantolonumu indirip yanına girdim. Serhat bir şey unutmuş gibi hızlıca kalktı ve koşarak havlusuna sarılıp aşağıya paldır küldür indi. Arkasından ne olduğunu sorsam da pek cevap aldığım söylenemezdi. 2-3 dakikanın sonunda beyefendi tekrardan aramıza katılmaya teşrif ettiğinde elinde şampanya ve iki kadeh vardı. Şampanyayı açıp ikimize koyduktan sonra tekrardan jakuziye girip bir kadehi bana uzattı. Kadehleri tokuşturup koca birer yudum aldıktan sonra konuşmaya başladım. Çünkü o her ne kadar konuşmasada ben onu anlayabiliyordum, neden bu kadar tepki verdiğimi içten içe merak ediyordu.
"Oğlum biliyorsun daha önce hiç ayrı düşmemiştik ve doğruyu konuşmak gerekirse seninle çalışınca her şey şans iksiri almış gibi yolunda gidiyor. Bir de sabahki ropörtajda birlikte çalışınca ne kadar iyi çalıştığımızdan, birbirimizi çektiğimizden bahsetmiştim üstüne ayrılınca sinirlerime hakim olamadım." dedim. Beni onaylarcasına mırıldadı ve "Oğlum biliyorsun zaten en iyi rekabetler iki dost arasında olanlardır." dedi hemen ardından da. Dost, dost, dost... bu kelime neden bu kadar canımı yakmıştı ki?|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Oy atmıyorsunuz, yorum yapmıyorsunuz, kalbimi kırıyorsunuz...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
basit bir şekilde
FanfictionDost, dost, dost... bu kelime neden bu kadar canımı yakmıştı ki?