Çanakkaledeydik, 29 Ekim çekimi için. Bana kalsa Ankara'ya gitmemiz daha doğru olurdu. Evet Çanakkale ülkemiz için oldukça önemli bir noktaydı fakat eğer cumhuriyetten bahsetiyorsak hem ilk hem son meclisimize sahip bir şehre gitmek daha mantıklıydı bence.
Çanakkalede yemek yapacağımız yere gelir gelmez bize etrafı gezdirmeye başladılar. Yürüdükçe oralardan geçmiş ve toprağı kanlarıyla kaplamış askerlerimizi hissediyordum. Tüm olanları, tüm mücadelemizi düşündükçe gözüm doluyor, tüylerim diken diken oluyordu.
Bizim için her şeyi geride bırakıp ölmeyi göze alanların kurtardığı ülkeyi günümüzde resmen ellerimizle bir diktatöre bırakmıştık. Pek çok genç milli değerlerimizi bilmiyordu fakat ne hikmetse din üzerine yoğun bir eğitim alıyordu. Hiçbir şeye itiraz etmeyen bir toplum yetiştirilmeye çalışılıyordu.
Tüm bunlar olurken biz de ses çıkarmayıp düpedüz boyun eğiyorduk. Mustafa Kemal'in yaptıkları, bunca canın ölümü bir hiç uğrunaymış gibi davranıyorduk, kimilerimiz bunun tam tersini amaçlasa da.
Yürüdükçe, anıtların önünden geçtikçe, ölenlerin yaşlarına baktıkça içim o kadar acıyordu ki... Küçücük çocuklar vatanlarını kurtarmak için daha çok başında oldukları hayatlarından vazgeçmişlerdi. Belki o kadar güzel işler çıkaracaklardı ki... Ama onlar kahraman olarak ölmeyi tercih etti.
Maalesef ki günümüzde yaşayan pek çok genç böyle bir fedakarlık yapacak kadar cesur olmayı bırak, yönetime ters herhangi bir şey söylemek akıllarına gelince ödleri kopuyordu.
Bu o kadar acıydı ki... Kurtuluşumuzun merkezi olan başkentimize adamın biri resmen tüm o olanları, refahımız için hayallerinden, gelecekte yaşayacakları onlarca şeyden vazgeçen tüm o canları yok sayarak saray dikiyor ve adam akıllı sesimizi çıkaramıyoruz bile.
Adam gidiyor kızının eşini* ekonomi bakanı yapıyor. Kızının eşi zaten bok götürmeye yakın ekonomimizi direkt lağıma atıyor bir de üstüne "bUNlaR hEP aMeriGAnIn OyUnu" diyen amcaların seviyesinde bir açıklama yapıyor. Dalga geçen geçiyor ama sonuç olarak kızının eşi bakan olarak kalmaya devam ediyor.
Adamın canı sıkılıyor; sosyal medya erişimini engelliyor, hemen hemen herkesin internette bilgi almak için kullanılan siteyi engelliyor. Adama sus payı vermediler diye dizi yayınlayan uygulamayı ülkenin çoğunun homofobik olmasından yararlanarak erişimi engellemek ile tehdit edip siteden para alıyor.
Bütün bunlar o kadar üzücü, o kadar kötü ki. Muhtemelen kimse bir sonraki cumhurbaşkanı olmak istemeyecek çünkü ülke o kadar kötü bir halde ki... Ekonominiz tabiri caizse yok, tepeden tırnağa borca batmış haldeyiz.
İnsanlar arasında mandaya sıcak bakanlar var. Ki bunlar oldukça eğitimli insanlar. Eğitimliler bu haldeyken cahil kesimin fazlalığı ile kim bilir daha neler olacak bu ülkede. Ülkeyi kurtarmak için zamanında yapılan tüm çabalar, emekler hiç yapılmamış gibi başlangıç noktasındayız tekrardan.
Anıtların yanından geçerken gözleri dolu dolu olan sevgilime yanaşıp arkasından boynuna sarıldım. Arkasını çevik bir hareketle dönünce ensesindeki ellerimi beline sardım. Kafasını boynuma gömmesiyle gözlerinden birkaç damla yaşın firar etmesi bir oldu.
Elimi saçlarına daldırıp hafifçe okşadım. O da kollarını belime sardı. Eğilip saçlarına küçük küçük öpücükler kondurdum. Onun da benimle hemen hemen aynı şeyleri düşündüğüne emindim. Ülkemizin şu anda geldiği durum ikimizi de gerçekten çok üzüyordu.
Başını hafifçe kaldırıp dudaklarıma minik bir öpücük kondurdu. Bu küçük jestine sadece gülümseyerek karşılık verdim. Elimi omzuna atıp kulağına fısıldadım.
"Oğlum ne düşündüğünün farkındayım ama şunu unutma ki son nefes verilmeden ümit kesilmez ayrıca z kuşağı çok fena geliyor"
"Biliyorum oğlum da, bu tarz konularfs kendime hakim olamıyorum."
"Seni de hakim olamadığın duygularını da yerim"
.................zaman atlaması...................
"Hiç demesinler burası adaletli diye, böyle iş mi olur ya?""Serhat ben bile bu kadar takmadım, az sakin ol"
"Ama çok sinirleniyorum ya. Adamlar yahninin dibini sıyırdı ama sonuç 'çikirdik itmisiydin kizinirdin' çok sinirlendim ya. Böyle boktan bir sebepten potaya gitmeni kabul edemiyorum ya"
"Takma be güzelim, en azından birlikte yarışacağız"
"Orası öyle de, her pota da risk artıyor, bize bir şey olmasını istemiyorum"
"Olmayacak, sen güven bana. İkimiz de ilk 3te çıkacağız sonrasında da finale kadar birlikte yürüyeceğiz. Endişelenme"
"Tamam"
Buruk bir şekilde gülümseyip kollarını belime sarıp başını omzuma yasladı. Ellerimi narinde sırtında gezdiriyordum. Hafifçe eğilip boynuna minik bir öpücük kondurdum. İkimizde şu son 3 günde fazlasıyla yorulmuştuk.
Elinden tutup yatağıma götürdüm onu. Yatağın başına gelir gelmez kendimi direkt attım yeni değiştirdiğimiz çarşafların üzerine.
Yatağa girer girmez elini tutup kendime çektim onu. Üstüme düşünce kıkırdayıp elimi beline sardım. O da kendince rahat gelince kendimizi rahat bir uykuya bıraktık.
////////////////////////////////////////////
*: damat demek istemedim, geçen aylarda yaşadıklarımız malum3 gün sonra 10 Kasım bildiğiniz gibi. Hal böyle olunca biraz farklı bir bölüm yazmak istedim.
Serbar'ı biraz az oldu fakat oldukça içime sindi bu bölüm.
Bölümdekiler tamamen benim düşüncelerim; katılırsınız, katılmazsınız o sizin bileceğiniz şey.
Biraz aceleyle yazdım hatalarım olabilir mazur görün.
Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum❤️
![](https://img.wattpad.com/cover/246031133-288-k982499.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
basit bir şekilde
FanfictionDost, dost, dost... bu kelime neden bu kadar canımı yakmıştı ki?