İlk olarak bu bölümü sinanxosman a ithaf ediyorum. Çünkü onun isteği üzerine bu bölümü yazıyorum.
///////////////////////////////////////////
"Oh be yine çıktık ilk 3te.""Tabii oğlum dedim ya sana finale kadar el ele"
Elini tutar tutmaz hissettiğim soğukluk ile irkilip çektim elimi. Bileğinden hafifçe kavrayıp baktığımda bir iki hafta önce çıkardığı yüzük tekrardan parmağındaydı.
Tek kaşımı havaya kaldırıp ona baktığımda başını öne eğdi ve boştaki elini ensesini kaşıdı. Tam kem küm etmeye hazırlanıyordu ki bileğini bırakıp hızla uzaklaştım oradan.
Hayır yani ne yaşamış olabilirsin o yüzüğü geri takacak kadar? Ne olmuş olabilirdi o kızla sözlendiği yüzüğü tekrardan parmağına geçirecek kadar?
Aslında bu pek de umrumda değildi. Bana o kızdan ayrılma aşamasında olduğunu defalarca dile getirip o yüzüğü tekrardan parmağına takıyorsa beni gözden çıkarıyor demekti. Ben kimsenin metresi olacak karakterde bir adam değildim.
Uğurların odasına dalıp bana şaşkın şaşkın bakan Uğur'a sadece bakış atmakla yetindim. Artık hemen hemen tüm hareketlerimi çözmüş olan Uğur sigara paketinin yerini gösterip odadan çıktı.
Arkasından kapıyı kitledikten sonra pencereyi açıp sigaramı yaktım. Uğur kaçak sigara içtiği için böyle durumlarda tadı ile keyfimi az da olsa düzeltebilen nadir şeylerdendi.
Kafamdaki düşüncelerle boğuşurken galiba dördüncü sigaramın sonuna gelmiştim. Kapının tıkladığını duyunca kısa ve kabaca gitmesini söyledim kapıdakine. İnatla kapı çalmaya devam edince burnumdan soluyarak gittim kapıya.
Bir hışımla açıp içimdeki siniri dışıma tamamen vurarak bakıyordum. Karşımda masum bakışlar atan ve elinde tatlı olan bir adet Furkan görmeyi kesinlikle beklemiyordum.
"Duyduğum kadarıyla moralin bozukmuş, muhtemelen Serhat bozdu. Ben de sana Emir ile her kavga ettiğimizde kendime sakinleşmek için yaptığım tatlıdan yaptım"
Furkan gözüme fazla tatlı gelmişti o an. Çekip sarıldım ona. O da destek olurcasına boşta kalan eliyle sırtıma doğru sarıldı. Biraz öyle kaldıktan sonra anladım ki gerçekten buna ihtiyacım vardı.
Son haftalarım cidden fazlasıyla stresli geçmişti, bir de üstüne Serhat'ın yüzüğü eklenince gerçekten dayanacak gücüm en düşük seviyeye gelmişti.
Hafifçe geri çekilerek elindeki tatlıya uzandım. Tatlıdan bir kaşık alıp ağzıma götürmeden önce çok beğendiğime dair "mmh" tarzı sesler çıkarmaya başlamıştım. Kendimi Ferhat Bora* gibi hissetsemde bozuntuya vermedim.
Tatlı gerçekten enfesti. Bir solukta bitirmiştim demek tam yerinde olurdu. Bunun üzerine yerine gelen moralimle keyifle aşağıya indim. Gidip koltuğuma kuruldum ve imdb puanı çok yüksek bir film açtım.
Uğur, Sefa, Furkan, Eray derken hemen hemen tüm erkekler oturup açtığım filmi izlemeye başladık. Filmin sadece puanına bakıp türüne bakmadığım için dram filmi olduğunu hep birlikte ağlamaya başladığımızda fark etmiştim.
Bir birbirimize omuzlarımızı sıkarak destek olurken kapıdan çakır keyif oldukları belli olan Serhat ve Emir girdi. Bizi böyle görünce alınlarını kırıştırıp ne olduğunu anlamaya çalıştılar bir süre fakat alkol etkisiyle çözemeyince direkt yanımıza geldiler.
Serhat ağlamaktan kızaran gözlerimi görünce muhtemelen onun sebep olduğunu düşündüğü için -ki kısmen onun suçuydu- ağlamaya başladı. Hıçkırıklarını duyduğumda yerimden kalkıp ona sarıldım.
Çocuk kollarımın arasında sarsılarak ağlarken bir şeyler demeye çalışıyordu. Saçlarına bir öpücük kondurdum ve daha sonra konuşabileceğimizi fısıldadım kulağına. Kollarını bana sarıldığında sarsılmaları azalmıştı.
Bir elimi belinden diğer elimi dizlerinin altından geçirip kucağıma aldım onu. "Hadi beyler bize müsaade" deyip uzaklaştım odadan.
Odaya girer girmez onu yatağımıza yatırıp yanına oturdum.
"Eee anlat bakalım Serhat efendi o yüzüğün hikayesini"
"Barbo mecburdum takmaya, ailem zorunda bıraktı beni. Neymiş elaleme ne dermişiz, neymiş o insanların yüzüne nasıl bakarmışız, neymiş bize çok yardım etmişler, ayıp olurmuş. 2 haftadır böyle böyle psikolojik baskı altında bırakıyorlardı beni. Gördün Çanakkale'de yaptığım midyeyi. Böyle bir baskı varken hiçbir şeyi düzgün yapamıyorum. Baskıdan kurtulmak için taktım. Geçen Burcu ile konuştum bunu çünkü biz hiçbir zaman sevgili gibi değildik daha çok yakın arkadaş gibiydik. O halledeceğim dedi. O halledene kadar sussunlar diye geçici olarak takıyorum. Ama bak, bak kalbime. Senin yanında atış ritmi bozuluyor. Zaten asıl marifet bu değil mi? Kalp her daim atar önemli olan ritmi değiştirebilmek."
Anlatırken o kadar hıçkırıp burun çekmişti ki ne dediği zor anlaşılıyordu. Zaten sözleri biter bitmez gözyaşlarına tekrardan boğuldu. Yanına yattım ve bir kolumu başının altından geçirip diğer kolumu beline sarıp kendime çektim. Kafası boyun girintime denk gelince sırtını okşamaya başladım.
"Barbo bana şarkı söyler misin?"
"Emin misin? Bak pişman olma?"
"Eminim, lütfen"
"Pekala...
Ahh o güzel gözlerin döndürüyor başımı
Lütfen seni izlerken hor gör bu telaşımı
Tut elimden gidelim bu şehirde huzur yok
Sıcak şarap içelim ne de olsa vakit çok
Dayanamıyorum hayallerim çok ağır
Bana yardım et kimle konuşsam sağır
Dayanıyorum hayallerim çok ağır
Bana yardım et kimle konuşsam sağır
Bana neler yazdırdın hiç farkında mısın
Özelsin benimsin bu da en büyük şansım
İnsanlar konuşuyor ama hiç duymuyorum
Aklım fikrim hep sende karşı koyamıyorum
Dayanamıyorum hayallerim çok ağır
Bana yardım et kimle konuşsam sağır
Dayanıyorum hayallerim çok ağır
Bana yardım et kimle konuşsam sağır
...
///////////////////////////////////////////
*: Ferhat Bora 6:19 da tadım yapıyor.
Sınav haftam bu hafta bu nedenle cumaya kadar bölüm atmayı düşünmüyorum haberiniz olsun
Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum ❤️

ŞİMDİ OKUDUĞUN
basit bir şekilde
FanfictieDost, dost, dost... bu kelime neden bu kadar canımı yakmıştı ki?