Dün oynanan yağlama oyununda Özgül ve Tanya kaptan çıkmıştı. Ben ilk başta mavi takımda olmama rağmen kırmızı takıma geçiş yapmıştım. Bu Serhat ile çalışabileceğim anlamına geliyordu. Aynı geçen haftaki gibi...
Takım da ben, Serhat, Emir ve Furkan varken pek çok kişi bize "Yenilmez Takım" olarak bakıyordu. Bu içimde oldukça kötü hisler uyandırıyordu. İlk oyunun çekimlerine gidiyorduk ve kazanacağımıza hemen hemen emindik. Umuyorum ki hislerim gerçek çıkar.
Kuliste iki takım birlikte oyunun ne olabileceğini konuşuyorduk. Her kafadan başka ses çıkıyordu. Burası MasterChef'ti ve 2 dakika sonra ne olacağı belli değildi. Çekim ekibi başlayacağımızın haberini verir vermez ayaklandık ve stüdyoya doğru ilerledik.
Tadım için Serhat ve Emir çıkmıştı. Tanya'nın strateji yapmaya çalıştığını anlamıştım ama hatalı bir strateji yapmıştı. Furkan'ı çıkaramazdı çünkü tatlı gelip gelmeyeceğini bilmiyordu, kendini de çıkaramazdı. Ama Ebru'yu sırf seviyor diye içerde tutmamalıydı çünkü kadın adam akıllı hiçbir şey yapmıyordu.
Bir de Serhat yerine ben dışarıda olmalıydım. Evet ikimizde çok yönlü oyuncuyduk fakat teknik bilgi olarak benden daha dolu olduğu su götürmez bir gerçekti. Benim yerime o oyunda olmalıydı ama yine de kazanabilirdik.
....................zaman atlaması.............
Şu an da eleme oynuyorduk. Dokunulmazlığı alıp pota işinden şimdilik kurtulsam da bizden birileri potaya gidecekti. İsim yazmamız gerekiyordu. Ben de Serhat'ı yazdım. Aklımdan tam olarak ne geçiyordu bilmiyorum ama içimden onu yazmak gelmişti. Sanırım bize oyunu kazandıracağına o kadar emindim ki kazandırmayınca hayal kırıklığına uğramıştım.
Yaptığı boktan strateji yüzünden kaybettiğimiz Tanya'nın ismini söylemiştim belki o ben ve Ebru'yu dışarı çıkarsaydı kazanırdık ya da en azından Serhat içerde kalsaydı.
Herkes birinin ismini yazdığı kağıdı o kişinin önüne koyuyor ve neden koyduğunu söylüyordu. Şaşırtıcı bir şekilde yemeklere gram katkısı olmayan Serhat ve Emir bir sürü oy almıştı. Bu gerçekten çok saçmaydı. Adamlar bir şey yapmamıştı amına koyayım.
Sıra bana geldiğinde Serhat'ı yazdığıma köpek gibi pişman olmuştum. Keşke değiştirebilseydim yazdığımı. Elimdeki kağıdı Serhat'ın önüne koyduğumda sinirden gülmüştü. Bunu belki pek çok kişi ayırt edemezdi ama ben ederdim. Gözlerine baktığımda içinden geçen duyguları tek tek söyleyebilirdim. Tıpkı şu an olduğu gibi "Şaşkınlık, hayal kırıklığı, üzüntü, sinir, kırgınlık..." ve daha pek çok olumsuz duygu.
Çekim bitince Serhat hızla stüdyodan çıktı ve gidip eşyalarını aldı. Ardından ilk defa benim yanıma değil de başka birinin, Emir'in yanına gitti. O an onu ne kadar kırdığım yüzüme laps diye vurdu. Sevgili olduk olalı pek çok kere tartışıp atışmıştık fakat ne olursa olsun gün bitiminde hep yanyanaydık. O Emir'in yanında, ben tek başıma değildim.
Eve girer girmez siniri hala gözlerinden okunan Serhat hızla duşa girdi. Duştan sonra biraz sakinleşeceğini ummaktan başka çarem yoktu. Bir elimde Uğur'dan yürüttüğüm sigara diğer elimde birayla oturuyordum Uğur'un odasında.
"Uğur ben boku yedim."
"Günaydın abicim yeni mi farkettin?"
"Otobüse ilk defa benle değil o Emir'le binince fark ettim onu ne kadar kırdığımı. Birkaç sıra gerisinde oturuyordum. Onunla sessizce konuşuyordu ama gözleri dolu doluydu. Gözleri doluyken bana değil ona sığınmasından anladım onu ne kadar üzdüğümü. Şimdi bana bak, böyle bir itlik yapıp onu yazmasaydım onu yanında olurdum. Bana öyle bakmazdı."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
basit bir şekilde
FanfictionDost, dost, dost... bu kelime neden bu kadar canımı yakmıştı ki?