« Est-ce que tu l'acceptes marier avec lui? »
onunla evlenmeyi kabul ediyor musun?« Oui! »
evet!« Et vous monsieur, l'acceptes-tu marier aver lui? »
ve siz bayım, onunla evlenmeyi kabul ediyor musunuz?« Oui, j'accepte »
evet, kabul ediyorum"Donc je considère que vous êtes marié en utilisant l'autorité qui m'est donnée par l'État"
devletin bana verdiği yetkiyi kullanarak sizi evli kabul ediyorum« Est-ce que je peux donner un bisou à mon mari? »
kocamı öpebilir miyim?«Oui, tu peux »
evet, yapabilirsinSerhat'a yaklaştım ve dudaklarına yumuşak bir öpücük bıraktım. Başarmıştık, evlenmiştik en sonunda. Yarışmadan sonra Fransa'ya, Lyon'a taşınmıştık. Oldukça güzel bir yerden ev almış, Emir ve Furkan ile ortak bir restoran açmıştık. Hayatımız düzene oturur oturmaz herkese davetiye gönderip evlenmiştik.
Eray, Emir, Furkan, Sefa, Uğur, Berk, Tanya, Celal, Somer Şef, Mehmet Şef, Danilo Şef ve hepsinin aileleri, Özgül, Esra, Ayyüce, Burcu, Serhat'ın ailesi, benim ailem hepsi buradaydı. Hepsi ilişkimize saygı duyup bizi desteklemişti. Olması gereken de bu değil miydi?
Emir ve Furkan'da bizimle Lyon'a taşınmıştı. Onlar daha evlenmemişti, Furkan küçük olduğu için. Evet reşitti ama küçüktü yani. Birlikte bir restoran işletiyorduk. Ünlü bir restoranımız vardı. Sadece Fransa da değil Dünya çapında tanınan bir restorandı.
Düğünden çıkınca eve gittik. Evimize. Sadece ikimize ait olan o yere, yeni anılarımızla doldurduğumuz yuvamıza. Terasımıza çıktık, bizim terasımıza. Her yerinde anılarımız olan o terasa.
Tüm Lyon'u görüyorduk. Hava hafif serindi, hafif bir rüzgar vardı. Terasın korkuluğuna yaslanan Serhat'a yaklaştım. Kollarımı beline sarıp yanağına bir öpücük bıraktım. Kafasını omzuma yasladı. Başını bana doğru çevirdi.
"Barbaros?"
"Efendim güzelim?"
"Bak görüyor musun?"
"Neyi?"
"Yarışma esnasında kurduğumuz tüm hayalleri bir bir gerçekleştiriyoruz. Evlendik, birlikte yaşıyoruz, 2 tane kedimiz var."
"3"
"Hangi 3?"
"Kendini niye saymıyorsun?"
"Ya Barbaros!"
"Hahahaha, çok tatlısın Serhat."
"Neyse bunu duymazdan gelip devam ediyorum. Bak restoranımız var, iyi de kazanıyoruz. Her şeyden önce birlikteyiz sevgilim. Başardık."
"Evet Serhat, başardık."
Kollarımı belinden çektim ve radyoya doğru yürüdüm. Yavaşça çevirdim ses düğmesini. Açtım çalan şarkıyı, çok severdik bunu. Charles de Gaulle hava limanından Lyon'a gelirken, buraya gelmeyi planlarken bu şarkı vardı radyoda.
Bu evi ararken radyoda yine bu şarkı vardı, taşınırken aynı şarkı vardı, yüzükle evlilik teklifi ederken bu şarkı vardı radyoda, bu terasta ilk defa otururken, ilk defa bu evde öpüşürken, sevişirken yine bu şarkı vardı. İlk defa doya doya dans ederken bu şarkı vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
basit bir şekilde
FanficDost, dost, dost... bu kelime neden bu kadar canımı yakmıştı ki?