trois

1K 52 19
                                    

2-1 bitmişti hafta, Serhat potadaydı, ben de tabağımı bitiremediğim ve açıkçası şeflerden korktuğum için dokunulmazlıkta Eray'a uyup tabağımı yere atmıştım. Tabağı yere fırlatınca Serhat resmen anırarak gülmeye başlamıştı. O farkındaydı bunu yapacağımın ve yapınca kendini tutamadı. Eray malı da dönüp bana çarp demişti, it herif. O günün akşamı zaten resmen üzerinde tepinmiştim ama içim soğumamıştı Eray'a karşı.
Serhat ilk defa potaya giriyordu, adam başlı başına bir marka olduğu için sadece "Pratik olur" deyip kestirip atmıştı. Düşünüyorum da 3 sene önce ben asla bu kadar iddialı veya kendime asla bu kadar güvenmezdim. Kendine güveniyordu fakat Emir gibi balon da değildi; doluydu, teknik bilgilerle doluydu. Bugün eleme oynanacaktı içten içe Selin'in gideceğini bilsem de gerilmeden duramıyordum. Yanımdaki yatakta yatan Serhat'a döndüm. Elinde telefon bir şeylere bakıyordu.
"Serhat."
"Hmm?"
"Napıyorsun?"
"Burcu'yla mesajlaşıyorum. Sen?"
"Oğlum hiç gerilmiyor musun eleme için? Benim bile içim içimi yiyor."
"Abi ben buraya basit bir şekilde birinci olmaya geldim, ilk elememden elenecek değilim. Keşke sen de eleme potasında olsaydın, eğlenirdik. Ayrıca ben seni zeki bilirdim, Selin'in eleneceği çok açık değil mi?"
"Tabii ki öyle ama geriliyorum elimde olmadan."
Serhat yanıma geldi ve omzumu sıktı
"Boşuna geriliyorsun be Barbo. Biz final ikilisiyiz, seni finalde başkasıyla izlemeyeceğim ona emin olabilirsin."
Elimi omzundaki eline koydum ve
"O zaman sen de şuna emin ol ki eğer benden başkasıyla final oynarsan, başıma büyük bir iş gelmiştir." Dedim ve kahkaha attım. O da benimle birlikte güldü.
////////zaman atlaması/////////////////////
Tahmin ettiğimiz üzere Selin elenmişti. Ne yalan söyleyeyim gram üzülmemiştim. Hatta iyi bile olmuştu. Haftaya Walison gelecekti, muhtemelen adamın ağzına sıçacaktılar. Haftaya umarım Serhatla aynı takımda oluruz. Bir hafta sürdü ayrılığımız ama o bile fazlasıyla yetti bize. Evde sürekli kendi takımlarımızlaydık ve taktik konuşuyorduk sadece geceleri ve sabahları birlikte vakit geçirebiliyorduk. Bir de balkonda baya iyi muhabbetler döndürüyorduk.
Duşumu aldıktan sonra evdekilere yakındaki parka gideceğimi söyleyip evden çıktım. 3-4 adım attıktan sonra maskemi indirip sigaramı yaktım. Yavaş yavaş yürürken sadece düşünüyordum. Masterchef'i, tüm yaşadıklarımızı, aramızdaki ilişkileri, tüm planlarımızı, Serhat'ı.... Dur dur dur! Serhat'ı düşünüyorum, ben gay değilim. Yani, değilim sanırım. Gay olamam değil mi? Yo,yo,yo gay değilim. Belki biseksüel olabilirim ama gay değilim. Yok öyle bir şey. Hassiktir galiba gayim. Lan hangi ayı kolumu dürterek yarmaya çalışıyo, aaa Serhatmış, bu kesin bilinçaltımın oyunu. "BARBO!" aaa bilinçaltımın oyunu bana bağırıyor.
"Hıı~"
"Oğlum beni duyuyor musun?"
"Ha, dur, ne?"
"Sana bir saattir azar çekiyorum ve birini bile duymadın mı?"
"Yoo da hangi konuda azar yiyorum yine?"
"Abi tarzan gibi çıkmışsın dışarı, saçın da ıslak. Hasta olacaksın."
"Haa şey doğru. Biraz zihnim doluydu da kendimi hemen dışarı attım."
"Zihninin dolu olduğu 10 kilometre öteden belli zaten, al şunu giy üstüne."
"İyi de bu senin en sevdiğin -emir dokundu diye kıyameti kopardığın- kapşonlun değil mi? Hem ben sana göre oldukça iriyim, genişler falan maazall-"
"Sus ve giy"
"Peki, peki, peki.."
"Aferin çocuğum, şimdi arkanı dön bana."
Sorgulamadan döndüm arkamı. Ellerini saçlarımda hissediyordum. Önden geriye doğru tararmış gibi parmaklarını geçiriyordu. Ensemde saçlarımı birleştirdi ve küçük bir topuz yaptı. Önüme dönünce elini tekrar saçıma daldırıp önden bir tutamı çıkarıp gülümsedi.
/Böyle gibi saçı/

"Hah be oğlum şöyle, yüzün gözün açıldı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Hah be oğlum şöyle, yüzün gözün açıldı. Hadi eve gidelim."
"Teşekkür ederim. Tamamdır chef, nasıl istersen öyle olsun."
Hafifçe gülüp önümden yürümeye başladı. Şimdi fark ediyorum da onun üstünde incecik bir tişört vardı. Muhtemelen -bana bakmak için- dışarı çıkmıştı, ince bir şeyler giydiğimi görünce üstündeki kapüşonluyu çıkarıp bana vermişti. Yaklaştım ve
"Bana tarzan diyene bak, kendi üstünden haberin var mı acaba? "
"Önemli değil ya, bağışıklığım ve vücut direncim senden daha güçlü."
"Bla, bla, bla... Şimdi ben sana bunu geri veriyorum ve sen de itiraz etmeyeceksin."
"Deneme bile, seni uyarıyorum."
"Hmm, tamam o zaman bu senin için okey mi?"
Dedim ve ondan 2-3 santim uzun olmamın bir avantajını kullanarak arkasına geçip sarıldım. Kollarım omuzlarını ve kollarının bir kısmını sarıyordu, vücudum arka kısmını kapatıyor, kavuşturduğum ellerim göğüs çevresini kapatıyordu. Gülümsedi ve ellerini kollarıma koyup başını bana doğru yasladı.
"Bir düşüneyim... bu çok okey benim için." diye beni taklit etti. Senkronize bir şekilde adımlamaya başladık. Eve gitmek için yolu uzatabildiğimiz kadar uzatıyorduk.  En sonunda eve geldiğimizde 45 dakikadır dolaşıp durduğumuzu fark ettim. İkimizde buz gibiydik. İçeri girer girmez çay yapmak için mutfağa geçip Serhat'a "Git üstüne bir şey giy sonra da yanıma gel." diye seslendim, o da onaylar bir ses çıkardı. Çayı yapıp normalde salonda yattığım için salonun oradaki dolapta olan battaniyemi çıkardım. Herkesin kendi halinde olmasını fırsat bilip ikimizinde keyif alacağı bir film açtım. Serhat daha gelmemişti, hemen mutfağa gidip mısır patlattım ve çaylarımızı koydum. O sırada mutfağa giren Serhat "Bu kapüşonlu nasıl sana benden daha çok yakıştı bilmiyorum ama kıskanmadım değil." dedi. Ben de tepsiyi bir elime alıp diğer elimle Serhat'ı kapıya döndürüp hafifçe ittirmeye başladım "Çok konuşma, yürü Serat, yürü." deyip güldüm.
Salona girince orta sehpaya tepsidekileri koyup bir koşu tepsiyi mutfağa koyup geldim. Çoktan koltuğa oturmuş olan Serhat'ın yanına kumandayı ve battaniyeyi alıp oturdum. Battaniyeyi üstümüze örtüp filmi başlattım. Jenerik kısmında uzanıp çaylarımızı alıp birini ona uzattım. Filmi izlemeye başladık.
Filmi yarıladığımızda çaylar ve mısır çoktan bitmiş biz ise mayışmıştık. Bir süre sonra omzum ve göğüsüm arasında bir ağırlık ve boynumda düzenli bir nefes hissetmiştim. Dönüp baktığımda Serhat'ın uyuya kaldığını gördüm. Onun bu hali gözüme çok sevimli gelmişti. Bir süre onu izledikten sonra ben de başımı ona yasladım ve oldukça huzurlu bir uykunun kollarına bıraktım kendimi...

<><><><><><><><><><><><><><><><>
Yorum yazmıyor, oy atmıyor duygularımla oynuyorsunuz.
Nasıl gidiyor hikaye sizce?

basit bir şekilde Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin